Translate.vc / Francês → Turco / Regards
Regards tradutor Turco
1,085 parallel translation
Je croyais connaître tous les regards
# Her ayrı bakışı bildiğimi düşündüm.
Ça m'incommode de manger sous ces regards.
Bize öyle bakarken yemeye utandım!
Tu n'as pas remarqué les regards qu'elle te lance?
- Sana attığı bakışlarını fark etmedin mi? - Nasıl yani?
Je m'imaginais tout là-haut, au-dessus de la piste, les projecteurs braqués sur moi, la sueur luisant sur mon corps, en bas, les regards des femmes brillant de désir, les hommes serrant leurs mâchoires de jalousie.
Her zaman o yüksek çemberin ortasında onlarla hayal etmişimdir kendimi. Işıklar benim üzerimde, vücudumu ışıldatırken. Altımdaki kadınların gözleri şehvetle kararmış bir haldeyken erkekler ise imrenerek dişlerini gıcırdatırken.
Nos regards se croisèrent
Gözlerimiz kavuştu birbirine
Johan boude dans son coin, sous les regards apitoyés des filles du cours.
Johan etrafta dolanıyor,... ve şefkatli tiyatro öğrencilerinin dikkatini çekiyor.
- Regards passe-murailles?
- Evet.
Non, tu parles des regards furieux que tu m'as lancés quand je suis partie.
Hayır Sam, buradan kendim ayrıldığım zaman attığın bağırış çağırışı düşünüyorsun.
Je ne veux pas de vos regards niais ou de votre sympathie.
Duygusal bakışlarınızı, yardımınızı ya da şefkatinizi isteyen yok.
Et tous les regards convergèrent vers le toit plat du bâtiment.
Tüm gözler krematoryum üzerindeki terasa çevrildi.
Le Duc vit dans la plus grande solitude, et déteste être exposé aux regards des autres.
Dük son derece ıssız bir adam.
" le moindre de tes regards pourrait m'ouvrir, moi qui suis ferme comme un poing, tu m'ouvres petale par petale comme le printemps ouvre
Küçücük bir bakışın çözer beni kolayca Kenetlenmiş parmaklar gibi sımsıkı kapanmış olsam da Yaprak yaprak açtırırsın ilk yaz nasıI açtırırsa
Les justes et les regards de la Chrétienté... sont tournés vers ces murs vénérables... avides d'une réponse à la délicate question :
Hıristiyan alemindeki iyi insanlar bakışlarını bu kutsal duvarlara yöneltmiş şu tartışmalı konuya bulacağımız cevabı merakla bekliyor :
Nos regards se croisent, un éclair de passion traverse le casino.
Kesiştik. Pat diye! karşı gazinodan yıldırım dolu bakışlar atıyordu.
J'ai vu les regards qu'elle te lance de derrière son déambulateur.
Değneklerinin üstünden sana nasıl baktığını gördüm.
Écoutez, si vous ne voulez pas qu'on vous pose des questions, vous devriez éviter de vous promener dans un véhicule officiel qui attire autant les regards.
Dinleyin! İnsanların sorularına maruz kalmak istemiyorsanız. Resmi araç kullanmaktan kaçınmalısınız.
- Si les regards pouvaient tuer...
- O ne biçim bakış...
On ne s'est même pas parlé on a juste échangé quelques regards niais.
Hiç konuşmadık bile. Birkaç kez aptalca bakıştık sadece.
Regards, lancers, réceptions, feintes...
Görünüşü, atışı, yakalaması, mücadelesi.
- Apporte l'âne! "Et nous, hommes minuscules, marchons sous ses immenses jambes, en jetant des regards éperdus..."
Ve biz küçük insanlar onun bacakları arasında yürüyüp kendimize yaşamak için kırıntılar bulmaya...
Il n'y aura pas de regards latéraux..
Birbirinize bakmayın.
Vos discussions étaient pleines de séduction, de regards langoureux et d'artifices destinés à charmer.
Konuşmalarınız üstü kapalı flörtlerle doluydu. Anlamlı küçük kitaplarla, küçük bakışlarla. Birbirinizi etki altında bırakmak için küçük oyunlarla.
Tu poses des regards doux sur moi.
O kadar tatli bakiyorsun ki bana.
Les regards qu'ils me lancent, le désespoir que je lis dans leurs yeux, me crie une seule question :
Hayır. Herkesin gözlerinde hep aynı soru var : Bize ne olacak?
Leurs yeux bleus innocents, leurs nattes blondes, le tintement de leurs voix, cachent leurs regards furtifs, leur pouvoir impitoyable
Çünkü onların parlak mavi gözleri, örgülü sarı saçları, çınlayan sesleri, gizli ve merhametsiz bir gücü gizliyor.
"Femme audacieuse, ne craignant pas d'attirer les regards".
Derler ki : Kendine güvenenler sonuçlarından korkmadan risk alırlar.
Et vos regards sont un aveu que votre candeur ne sait farder
Dürüstlüğünüzün saklamakta pek becerikli olmadığı bir itiraf var gözlerinizde.
Croyez-vous que je n'ai pas remarqué vos regards?
Birbirinize nasıl baktığınızı fark etmediğimi mi sandınız?
Car je suis presque sûr de l'entrevoir Où que je porte mes regards "
"Adeta eminim, nereye baksam hayal meyal karşımda."
Attends, c'est quoi, ces regards?
O bakış da ne öyle?
Jamais plus mes yeux grisés mes regards dont c'était... "
"Gözlerim hiç böyle sarhoş olmamıştı..." "... bakışlarım... " - Mektubunu ne güzel okuyorsunuz!
" On m'accueille avec de grands sourires et des regards d'estime.
İnsanlar beni samimi gülümseyişlerle ve takdir dolu bakışlarla selamlıyor.
" Il n'y avait pas eu de regards ni de reproches.
Kimse bana bakmadı ve kimse beni suçlamadı.
Ces regards vissés sur ma nuque m'attendant au tournant, et puis je sus.
Hiçbir şey düşünemiyordum. Oradaki herkesin gözünü ensemde hissediyordum. Çuvallamamı bekliyorlardı.
Tu es l'experte en regards.
Bakış uzmanı sensin.
En ressortant, je sens tous ces regards sur moi.
Çıkarken, bütün gözleri üstümde hissediyordum.
Ils ont échangé des regards et il semblerait qu'ils ont été très intimes.
Susun! Bir kurt kız tarafından büyülenmiş biri
Une fois par an, tous les regards se portent vers ce petit hameau... pour observer un maître en action.
Yılda bir kez, ülkenin gözleri bu küçük kente dönüyor oradaki bir ustayı izlemek için.
Une fois encore tous les regards se tournent vers... ce petit village à l'ouest de la Pennsylvanie.
Yeniden ülkenin gözleri buraya döndü Batı Pennsylvaniadaki bu küçük yere.
Vous tenez ces regards de moi, de Claudio et du prince.
Siz de bu bakışı bana, Claudio ve Prens'e borçlusunuz.
La grande m'a jeté un de ces regards.
Şu uzun olanı... -... beni kesti. - Kim?
Dans, Regards sur Springfield, les liaisons secrètes de Kennedy, Eisenhower, Bush et Clinton.
Springfield Gözlem'i Kennedy, Eisenhower, Bush ve Clinton'un aşk ilişkilerini inceleyecek.
Mes paroles, chacun de mes regards faisaient loi et le verdict était toujours le même :
Bana! Sözüm, her bakışım kanundu. Ve karar her zaman aynıydı ; suçlu.
Pourquoi ces alarmes, chez toi, ces regards inquiets?
Bütün o güvenlik sistemleri, kapılar, omuzunun üzerinden bakan?
Des regards, un porte-cigarette, une écharpe verte...
Bakışlar, bir sigaralık ve yeşil bir eşarp.
J'ai peur des regards... des voisins.
- Komşulardan. Bana bakışlarından.
Mesdames et messieurs, veuillez, tel le tournesol, tourner vos regards attentifs.
Şimdi, bayanlar, baylar zahmet edip, ayçiçeği gibi ilginizi bana çevirirseniz...
Après toutes ces années où Mitchell m'a soutenu, j'étais content de voir tous les regards tournés vers lui.
Bunca yıl Mitchell beni destekledikten sonra tüm gözlerin ona çevrilmiş olduğunu gördüğüme çok sevinmiştim.
son célèbre "Regards sur Hamlet".
... bizi çok onurlandırır.
Pas de leurs regards.
- En azından gözlerinden.
Salut. Je veux plus de regards, Col.
Merhaba.