Translate.vc / Francês → Turco / Râpe
Râpe tradutor Turco
211 parallel translation
Râpe du poisson sec.
Biraz kurutulmuş torik kes.
Trois râpes, dix clés, une anguille... une râpe à fromage. Le débouche-évier, où est-il?
3 eğe, 10 anahtar, 1 kargı, 1 peynir rendesi, Pompa nerde?
Je suis ta pince et je relance avec une râpe.
Kerpetenini görüyor ve bir törpüyle artırıyorum.
Je suis ta râpe, et je relance avec une clef anglaise.
Törpünü görüyor ve bir ingiliz anahtarıyla artırıyorum.
Vous avez une râpe à fromage?
Peynir... Peyniri rendelemek için bir şey.
Elle vous râpe la langue, elle fait mal... insiste sur son importance.
Diline sürter durur, canını acıtır kendi önemini diretir.
Une râpe à fromage.
Peynir rendesi gibi.
Un sale accident quand j'étais jeune, style râpe à fromage.
Bir genç adamın başına gelebilecek küçük bir kaza.
J'ai porté des vêtements de plus en plus râpé
Giysilerim iplik iplik sökülmeye başladı.
Il faut que je réussisse du premier coup, sinon c'est râpé.
Eğer kastettiğin buysa, ilk denemede yapmalıyım bunu.
Juste quand on croit que c'est gagné, c'est râpé, hein?
Tam yaptım sanıyorsun... Olmamış.
C'est râpé pour Paul.
Paul'un işi bitti.
- Pour Tank, c'est râpé!
- Tank'ın işi bitti.
- Avec de la sauce et du fromage râpé?
- Kabalaşıyorsun!
Elle met du radis râpé sur le poisson!
Rendelenmiş turbu niye ister ki bu kadın?
La nuit, il dort avec un vieux nounours tout râpé.
Gece, yatakta yanına yırtık pırtık bir oyuncak ayıyı alır.
Te fatigue pas. C'est râpé et tu le sais.
Nefesine yazık Mina olay ortada ve biliyorsun
Autre chose : si ça tourne mal t'es un flic râpé.
Ve bir şey daha. Sorun çıkarsa, sana o rozeti yedirirler.
C'est râpé!
Her şey bitti.
Pour l'attaque surprise, c'est râpé!
Sürpriz saldırımız suya düştü.
Choisissez un lit. Magnez-vous, sinon c'est râpé!
Kıpırdayın ya da kaybedin.
Tu nous prends, ou c'est râpé.
Bizi de say, yoksa unut bunu.
Apprenons à déguster les spaghetti. Dans certains cas, on ne met pas de fromage râpé.
Rendelenmiş peyniri sadece belirli spagetti tabaklarına serpersiniz.
- Je ne veux pas être méchante, mais je crois que c'est râpé pour ce soir.
- Bir sürtük gibi konuşmak istemem ama Bay Harikanın bu akşam geleceğini sanmıyorum.
C'est râpé.
Her şey bitti.
Pour l'avion jusqu'au Botswana, c'est râpé.
Ama halletmemiz lazım.
C'est Sam qui l'a râpé.
Sam peyniri kendi rendeledi.
Pour le cul au chaud, c'est râpé.
Rahatça koltuğuna gömülüp oturma planın suya düştü.
C'est râpé pour celle-là.
Bunu yakalayabileceğimi sanmıyorum.
Pour mes notes et mon avenir, c'est râpé.
Hem başarı eğrisini, hem geleceğimi etkiliyor.
A consommer râpé, pour votre santé.
Bu sağlığınız için iyi.
C'est râpé.
Şimdi yapamam.
J'aimerais te souhaiter longue et heureuse vie, malheureusement... c'est râpé.
Sana şans ve uzun ömür dilemek isterdim ama maalesef bunu yapmam imkansız.
Tu veux me faire pleurer? C'est râpé.
- Hey Jack, ilgi mi arıyorsun?
Pour l'inculpation, c'est râpé.
Ve böylece bizim kahrolası dava bitmiş oldu.
Pour la gigue, ça m'a l'air râpé.
Sanırım göbek atmayacağız.
Alors pour le Club Med, c'est râpé?
- Yani tatile gitmek yok diyorsun.
Et voilà, c'est râpé.
Buraya kadar herhalde.
C'est râpé.
Çıkmaz sokak
C'est râpé.
Başaramayacaksınız.
Je crois que c'est râpé.
Ama sanırım cekildik.
- C'est râpé pour aujourd'hui.
- Bu günü iptal etmeliyiz oğlum.
Voilà, c'est râpé.
Tamam, bu iş bitti.
Si t'attends quelque chose de moi, c'est râpé. Je veux te connaître.
Bak, neyin peşindeysen, bunu benden alamayacaksın.
La Sentinelle, c'est râpé. J'ai volé la une au rédacteur en chef.
Sentinel işi yattı... çünkü yazı işleri müdürünün masasından bilgi çaldım.
- C'est râpé, l'autre s'amène.
Bittik! Arkadaşı yolda.
Je te le dis, c'est râpé.
Söylemedi demeyin, artık bitti.
- C'est râpé, ils ont filé. - Inexact.
- Şimdi onları asla yakalayamayız.
C'est râpé.
Umutsuz.
C'est râpé, hein?
- Çok üzücü, değil mi?
Et voilà, c'est râpé avec Sid!
Sid ile şansım kalmadı. Kahretsin.