English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Réverend

Réverend tradutor Turco

2,721 parallel translation
- Mais le révérend ne l'a pas vu.
- Ama Peder daha görmedi bile.
Révérend Timtom, vous partez?
Peder Timtom. Gidiyor musunuz?
Peut-être grâce à un truc que j'ai dit, ou que le révérend Timton a chanté, ou les menaces de Mike, mais quelque chose l'a convaincu.
Belki benim dediğim bir şeyden, belki de Peder Timton'dan dolayı ya da Mike'ın tehdidinden ama bir şeylerden olduğu kesindi.
Révérend, merci de me recevoir.
Rahip, beni karşıladığınız için çok müteşekkirim.
Et si à lors du 2e déluge, on vous interdit l'arche du révérend Gary?
Ya ikinci tufan başlarsa ve Peder Gary'nin gemisine girmenize izin verilmezse?
Par exemple, avant le départ de l'arche, je dois castrer le révérend Gary.
Mesela gemi yola çıkmadan hemen önce, benim Peder Gary'i hadım etmem gerekiyor.
Jason et Sabrina discuteront de la messe avec le révérend James.
Jason ve Sabrina Peder James'le tören hakkında görüşecek.
Le révérend James est là!
Peder James burada!
Le Révérend Baines n'a rien dû dire, sinon on serait en taule.
Rahip Baines bir şey söylememiş olmalı. Yoksa, Raylan şu anda bizi tutukluyor olurdu.
On devrait aller chercher le Reverend McDonagh.
Gidip Rahip McDonagh'yı bulmalıyız.
Alors, tu penses que le Reverend McDonagh peut nous aider a démeller tout ça?
Yani Rahip McDonagh'nın bizi ayırmaya yardım edebileceğini mi düşünüyorsun?
Avant que j'oublie, le révérend et moi allons golfer, mais nous hésitons entre Pebble Beach,
Ian, unutmadan söyleyeyim, Peder ve ben bir golf gezisi planlıyoruz, Ama hangi çakıllı sahil olsun, karar veremedik,
La femme du révérend t'a aussi percé à jour?
Pederin karısı da senin rol yaptığını anlamaya mı başladı?
Flanagan peut dire ce qu'elle veut, Edgington a tué un homme à la télévision et le révérend Steve Newlin a disparu depuis plus de six mois.
Nan Flanagan istediği kadar uğraşsın. Russell Edgington'ın televizyondaki cinayetini herkes gördü. Üstelik Peder Steve, altı aydan fazla bir süredir kayıp.
Alors appelle le révérend.
O zaman ara pederi.
Révérend Daniels, Lettie Mae.
Peder Daniels, Lettie Mae.
- Révérend Daniels.
- Peder Daniels.
Je ne m'attendais pas au révérend Daniels.
Peder Daniels'ı çağırdığını bana söylemedin.
Et le révérend Skinner de notre paroisse?
Neden kilisemizdeki Peder Skinner'ı çağırmadın?
Le révérend Daniels a dit...
Peder Daniels dedi ki...
Révérend Purslow, Mlle Florence Cathcart.
Peder Purslow, bu Florence Cathcart.
Bonjour, révérend.
Merhaba, Reverend.
J'ai parlé au révérend Sykes hier, et il m'a dit que vous traversiez un moment assez difficile.
Dün Reverend Sykes'la konuştum.. ... senin zor bir dönem geçirdiğini söyledi.
Je vous jure, mon révérend.
Yemin ederim, muhterem peder.
Révérend Franklin, y a-t-il une question?
Peder Franklin, kürsüye bir sorunuz olacak mı?
- La date est changée? - Le révérend est absent en octobre, alors j'ai casé ça en septembre. Vous avez changé autre chose sur mon mariage?
Ekim'de... o yüzden Eylül'de yapacağız. değiştirdiğiniz birşey var mı?
Le Révérend Artemus Goran et ses disciples...
"D-m-z-o-s-u-r" diye mesaj atmanız- -... tartışmalı Rahip Artemus Goran ve yandaşları tekrar haberlerdeler.
Il ne faut surtout pas que ce révérend moralisateur prenne le contrôle.
Haven'in ihtiyaci olan son sey o Peder ve kendini begenmis, zehirli fikirleriyle bu kasabayi yönetmesi..
Je vais voir le révérend.
Gidip rahiple konusacagim.
T'as pensé à ce qu'a dit le révérend?
Peder'in söylediklerini düsündün mü hiç?
C'est le révérend William Scott.
Bu Muhterem Peder William Scott.
Le père de Sabrina, le révérend, l'a appelée des centaines de fois durant les six derniers mois.
Sabrina'nın babası, Muhterem Peder,... son altı ay içerisinde kızını yüzlerce kez aramış.
En ce qui concerne le révérend?
Şehir planlamacısının taş gibi mazereti var.
C'est le révérend.
Peder değil mi?
Elle a parlé au révérend de tes dossiers sur les perturbés.
Sorunlu insanların dosyalarıyla ilgili Pedere gizlice haber verdi.
Je savais que c'était le révérend.
Peder olduğunu biliyordum.
Le révérend leur monte la tête?
Sence onları kışkırtan Peder mi?
Le révérend a eu son chef.
Doğru, Böylece peder şerifi getirdi.
Le révérend a dû vérifier avant de le désigner.
Pederin Şerif konusunda yeni adamını teftiş ettiğini mi düşünüyorsun?
Le révérend vous a désigné.
Sizi buraya Peder getirdi, değil mi?
- Pourquoi t'allier au révérend?
Neden Peder ile çalışıyorsun?
Le révérend?
Peder mi?
Le révérend.
Peder.
Il intéresserait le révérend Driscoll.
Bunu ele geçirmeyi en çok Rahip Driscoll ister.
Il ne faut surtout pas que ce révérend moralisateur prenne le contrôle.
Haven'ın ihtiyacı olan son şey o Peder ve kendini beğenmiş, zehirli fikirleriyle bu kasabayı yönetmesi.
Révérend.
- Peder.
Le révérend va adorer ça.
Peder buna bayılacak.
Et je serais perdue sans le révérend Driscoll.
Peder Driscoll olmasaydı ne yapardım bilmiyorum.
Le van appartient au révérend.
Kullandıkları minibüs Peder adına kayıtlıymış.
Ni le révérend, ni Lori, ni Felicia.
Ne Peder, ne Lori, ne de Felicia ortada yok.
Laissez-le faire son travail, révérend.
Yapma, bırak Peder işini yapsın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]