Translate.vc / Francês → Turco / Rêver
Rêver tradutor Turco
2,848 parallel translation
Je me prends à rêver Un matin plein de soleil
parlak bir günün hayalini görmeye başlıyorum.
On ne pouvait pas rêver mieux.
Bundan daha mükemmel olamazdı.
Continue de rêver, mon homme.
Hayal kurmaya devam et, asıl.
- Je dois rêver.
Dalga geçiyor olmalı.
Rêver de pouvoir m'abattre
Beni yenebileceğini hayal etmesi...
Est-ce qu'on est en train de rêver?
Rüya mı bu?
On finit par ne plus rêver que comme ça.
Bir süre sonra sırf böyle rüya görebiliyorsun.
C'est si important de rêver?
Rüya görmek neden bu kadar önemli?
Aie pas peur de rêver un peu plus gros, chéri.
Daha büyük hayallerin olmalı, tatlım.
Y a personne qui pouvait rêver d'une putain de plage?
Neden rüyanızda bir sahil düşleyemediniz?
Chaque jour à m'entraîner pendant des heures, à rêver qu'un jour...
Her gün saatlerce çalıştım ve hayal ettim, bir gün...
Je ne peux qu'en rêver.
Düşünemiyorum bile.
L'Afrique ne doit pas rêver Elle doit se réveiller, et toi aussi
Afrika'nın rüyalara değil uyanmaya ihtiyacı var.
- Beau travail. On ne pouvait rêver mieux.
Süreç kesintisis işledi.
On suivait pas ses conseils parentaux, et il a pas dû rêver ces peintures rupestres.
Amcamın yazdıklarına güveneceğiz diye bir şey söylemedim ama bu kaya resimlerini kafasından uydurmuş olamaz.
Faut pas rêver, Michael.
Böyle birşey olmayacak, Michael.
Un jour, tu apprends à ne plus jamais rêver.
Bir gün, hiç rüya görmemeyi öğreneceksin.
- J'aurais pas pu rêver mieux comme enterrement de vie de jeune fille.
Bundan daha güzel bir gece hayal edemezdim.
Ça fait moins rêver, mais il ne manquera jamais de travail.
Abartı gibi olmasın ama o asla işsiz kalmaz.
J'en ai assez de rêver de toi.
Seni hayal etmekten usandım.
T'as dû le rêver.
Rüya görmüşsün herhâlde.
C'est bon de rêver.
Erkekler de hayal kurar, ha?
À mon tour de rêver.
Dinlenme sırası bende.
Allez, arrêtez de rêver, les gars.
Haydi, unutun gitsin, çocuklar.
On a beau rêver que les femmes soient chaudes en permanence, c'est pas le cas.
Sırf odadaki herkesin tüm kadınlar keşke daima azgın olsalardı diye istemesi öyle yapmaz.
Dominus ne vous paye pas pour rêver de seins et de chattes.
Efendimiz sana rüyanda am göt gör diye para ödemiyor.
"et me montrer des richesses prêtes à pleuvoir sur moi," "en sorte que lorsque je m'éveillais, je pleurais d'envie de rêver encore."
- Sonra da rüyamda bulutlar açılır üzerime yağmaya hazır hazineler gösterir bana uyandığımda, yeniden uykuya dalayım diye ağlarım.
Ils se sont envolés. Je suis trop vieux pour rêver.
Onlar için çok yaşlıyım.
Et alors, elle commença à rêver... rêver de ce qu'aurait pu être sa vie si Karl avait survécu.
Ve sonra, rüya görmeye başladı. Eğer Karl ölmeseydi hayatının nasıl olacağına dair bir rüya.
Vous devez rêver d'un endroit familier.
Eminim aşinâ olduğun bir yere gitmek istersin.
- Vous pouvez rêver.
- Rüyanda görürsün.
Les gens pensent que rêver du futur est un don.
İnsanlar geleceği görmenin bir hediye olduğunu sanırlar.
Je rêve. Je dois rêver.
Rüya görüyorum. rüya olmalı.
On ne pouvait pas rêver de meilleure foule, n'est ce pas, Père?
Bundan daha iyi bir kalabalık hayal edemezdiniz, değil mi Peder?
Ça ne me fait pas rêver non plus, mais il faut y aller.
Benim de gözde tatil mekanım sayılmaz. Ama önümüzde bu var.
Je préfère ne pas dormir et ne pas rêver de ça, plutôt que dormir et... juste voir les images dans ma tête et... plutôt mauvais.
En iyisi uyanık kalmaktı. Uyuduğumda aklıma gelenler çok fena.
William vous a légué plus d'argent qu'on ne pourrait en rêver. Et quand vous avez perdu ça, vous avez sournoisement vendu son legs pour votre intérêt.
William sana birçok insanın hayal bile edemeyeceği kadar para bıraktı, sense bunu kaybedince onun mirasını satıp, karını alıp çekiliyorsun.
Tu devais rêver. Je ne peux pas être cool.
O zaman sen cidden rüya görüyordun, çünkü bunu iyi karşılamamın hiçbir yolu yok.
Maintenant, c'est à toi de rêver de ce que tu veux et je te soutiendrai jusqu'au bout du monde.
Şimdi istediklerini hayal etme işi senin ve bunu yapman için dünyanın sonuna kadar destekleyeceğim.
- On ne peut pas rêver!
- Nasıl yani? Biz rüya göremeyiz ki.
J'étais en train de rêver de mon père.
Rüyamda babamı görüyordum.
Tu peux toujours rêver T'as loupé le coche.
Fazlasını unut. Oyun dışı kaldın.
Ça fait pas rêver.
Her kızın rüyası değil.
J'étais en train de rêver de Peter.
Peter'i düşünüyordum.
Je vais rêver à toi, comme je le fais souvent.
Çoğu zaman olduğu gibi rüyamda yine seni göreceğim.
Je vais rêver à toi.
Ben seni göreceğim.
Je croyais rêver.
Rüya gördüğümü sandım.
Les gens pensent que rêver du futur est un don.
İnsanlar geleceği görmenin bir hediye olduğunu düşünür.
- Il y a tout ce dont on peut rêver.
Evet, her şey var,
- On peut toujours rêver...
- Keşke...
J'ai dû rêver.
Çok güzel. Tahmin etmeliydim.