Translate.vc / Francês → Turco / Sacré
Sacré tradutor Turco
8,827 parallel translation
Yeah, ça devait être un sacré personnage ta mère.
- Evet, annen epey mana yüklü biri olmalı.
Parker a un sacré bras.
Parker'ınki de kol değil roket sanki.
Ça met un sacré coup de pied aux fesses.
... ağzımıza sıçtı resmen.
Sacré engin, pas vrai?
Özel bir şey, değil mi?
C'était un sacré premier jour, n'est-ce pas Bolivien?
Bolivyalı, ilk gün için fazla hareketli değil mi?
Tu es un sacré cas.
Sen tam görev adamısın, biliyor musun bunu?
C'est un sacré dard.
Wow, bu büyük bir iğne.
Un sacré bon parti.
Ne kadar doğru.
C'est un sacré dilemme.
Zor bir tane.
Sacré pitch.
Zayıf ihtimal.
- Sacré boulot pour un seul homme.
Bir adam için çalışma Lot.
Désolé, je suis vraiment un sacré veinard.
- İyi. Çok şanslıyım, Üzgünüm dostum.
Il me demandait 500 $ pour ses recherches pour ma libération. Sacré Runner!
Araştırmasına devam edebilmek için, benden beş yüz dolar göndermemi istiyordu.
Tu as un sacré béguin pour cette femme... c'est pour ça que tu agis comme une collégienne.
Bu kadına tutuldun. Açıklaması bu. Liseli aşıklar gibisin!
Tu as un sacré toupet... venir ici et me donner des ordres Et non, elle n'est pas là.
Bana böyle emirler yağdırma cüretini nereden buluyorsun?
Sacré Charlie Brown.
Tam Charlie Brown'luk bir hareket.
Elle faisait un sacré bon whisky.
Evlat, çok sağlam viski yapardı.
Bonjour, Jamesy, sacré parcours.
Jamesy, sağlam iş bağladın dostum.
La partie où je me rends compte que rien n'est sacré pour Earl
EARL'ın HİÇBİR ŞEYİ SAKLAMADAĞI BÖLÜM
Bahu, c'est un rituel sacré.
Bahu, bu çok eski bir gelenektir.
Sacré fêtard, ce Ted.
- Yarasın Ted'im!
Tu as eu un sacré coup de chance hier, n'est-ce pas?
- Şans yüzüne gülmüş desene.
Il a gagné un sacré paquet de fric en pariant sur un cheval.
At yarışında bok gibi para kazandı.
Okay, ça va être un sacré embouteillage sur le résaut Hillary.
Hillary Tepesinde ortalık epey karışacak demektir bu.
- Sacré menton.
- Çenene mi taktın?
Sacré personnage.
Kendine özgü biriydi.
Ça fait un sacré bail.
- Brooke, seni ne zamandır görmedim.
Le meurtre le plus sacrilège a fracassé la porte du temple sacré du seigneur et en a volé la vie qui l'animait.
En günahkâr cinayetler yağma edilmiş Tanrı'nın kutsadığı madeb. Çalınıp götürülmüş içindeki can.
Tu viens d'avoir un sacré traumatisme.
Lütfen. Çok sarsıcı bir olay atlattın.
Bonjour Spinoza, sacré démon.
Merhaba, Spinoza, seni yakışıklı şeytan!
Vous avez eu un sacré petit accident il y a quelques jours.
Birkaç gün önce kötü bir kaza geçirdin.
Sacré Paulie!
Ah canım Paulie.
Si tu veux le savoir, je suis Valina Raskov, membre de la famille originelle de sang sacré de Norvanie.
Belki bilirsin, ben Valina Raskov Norvania'nın orijinal kutsal kan ailesinin bir parçası.
C'est un endroit sacré.
- Orası kutsal bir yer.
Je me suis dit : "Sacré nom d'un chien!"
Ve bu gerçekten... "Vay canına!" oluyor insan.
Ouah. Vous avez un sacré Speedo.
Vay, mayon pek şıkmış.
On devrait vous appeler UPS. Vous avez un sacré paquet.
Sana UPS demelilermiş, çünkü paket taşıyorsun.
C'est un contrat sacré dans mon monde!
Bu benim âlemimde kutsal ve geçerli bir anlaşmadır.
Pas sacré.
Kutsal değil.
- En fait... ce gars-là est un sacré salaud qui a fait souffrir une bonne amie à moi.
Ben... O göt, çok iyi bir arkadaşıma kötü davranan lavuğun tekiydi.
Vous allez faire un sacré show, Marge.
Süper bir gösteri yapmışsınız, Marge.
Un sacré show.
Süper bir gösteri.
Un sacré bon café.
Bayağı güzel kahveymiş.
Le savoir est sacré, et Atmos est l'Écriture sainte moderne.
Bilgi kutsaldır, yeni kutsal kitabımız da Atmos.
♪ Quelque chose de spécial quelque chose de sacré ♪
# Özel bir şey, kutsal bir şey #
Un sacré prix, Mr. Meeks.
Fevkalade bir yük Bay Meeks.
Un sacré prix.
Fevkalade.
En entendant Le Sacre du printemps, les gens ont déchiré leur fauteuil, ils n'ont pas acheté le disque.
İnsanlar "Rite of Spring"'i duyduğunda, salonun dışında sandelyeleri parçaladı. Şarkının kaydını satın almadılar.
Le Sacre du printemps fut une symphonie très révolutionnaire et provocatrice du siècle passé.
Rite of Spring son yüzyılın, en devrimsel.. .. ve en provokatif senfonisiydi.
T'es un sacré imbécile, Frank.
Bir aptalın, Frank.
Ça fait un sacre moment... - Sam! Sam, faut absolument parler des scènes qu'on fait demain.
Sam, yarınki sahneleri konuşmalıyız.