Translate.vc / Francês → Turco / St
St tradutor Turco
315,142 parallel translation
Mais avant que tu ne choisisses... laisse-moi te faire visiter.
Ama aklını karıştırmadan önce sana etrafı göstereyim.
J'ai cru qu'on serait les enfants qui font la tournée, mec.
Tura katılan küçük çocuklar gibi olacağımızı sanmıştım dostum.
Harley veut que tu diminues le sédatif.
Harley yatıştırıcı şiddetini azaltmanı istiyor.
Je lui ai botté le cul, c'est tout ce qui s'est passé.
Kıçına tekmeyi basmıştım, tüm olan bu.
Mélanger la drogue est une science.
Uyuşturucuları karıştırmak bir bilimdir.
C'est peut-être pour ça que ton appart a brûlé.
Belki de evin bu yüzden yanmıştır.
Quand j'ai quitté cet endroit, nous avons secouru ses sbires... ses Garçons Perdus... mais ils ne voulaient pas tous partir.
Son gittiğimde kölelerini kurtarmıştık... Kayıp Çocuklar'ını... Ama hepsi gitmek istemedi.
Qu'est-ce que mijote Smurf?
Şirin ne haltlar karıştırıyor?
Comme gestionnaire de biens pour les immeubles de ma famille.
Aile şirketinde gayrimenkul yöneticisi olarak çalıştım.
À 22 ans, j'ai volé une voiture, j'ai fait cinq mois à East Mesa, un an de probation et...
22 yaşındayken bir araba çalmıştım beş ay Batı Mesa'da yattım, bir yıl da şartlı tahliyem var.
Quand j'avais 18 ans, je faisais du surf, en compétition, je me suis qualifié au championnat de la Côte Ouest à Avalanche Beach.
18 yaşındayken rekabetçi bir şekilde sörf yapardım. Avalanche Plajı'ndaki Batı Yakası Şampiyonası'na katılmaya hak kazanmıştım.
J'ai juste essayé de parler à mon patron de l'affaire de la dominatrice, et il s'est pratiquement enfui.
Ona sadomazoşist davasını sormaya çalıştım ama beni uzaklaştırdı.
Ces Cybermen sont primitifs... programmés pour traquer les humains et les convertir... ils ne se dirigent que vers les signes vitaux.
Siberler ilkeldir insanları izlemek ve dönüştürmek için programlanmıştır sadece insan hayatına etkide bulunurlar.
Il y a longtemps, une dame très effrayante m'a jetée contre un mur et m'a fait promettre de toujours, toujours avoir un circuit de dématérialisation sur moi.
Çok uzun zaman önce, çok korkunç bir bayan beni bir duvara yapıştırdı ve bana yedek bir demeterializasyon devresi taşımam için söz verdirtti.
Tu as rompu avec un gars car sa tête quand il jouit te faisait rire.
Bir kere bir erkek yüzüne güldü diye ondan ayrılmıştın.
Nous l'avons fait à Camp Skookum, aussi.
Biz de Skookum Kampı'nda bunu yapmıştık.
J'ai été si hanté par la façon dont tu es mort que j'ai essayé de te sortir de ma tête complètement.
Ölümün sürekli aklımdaydı ve tamamen unutmaya çalıştım.
Je pensais que t'étais partie.
- Gittiğini sanmıştım.
Je n'avais pas dormi comme ça depuis longtemps.
Uzun zamandır böyle uyumamıştım.
L'an dernier nous avons récolté presque 300000 $.
Geçen yıl neredeyse 300 bin dolar toplamıştık.
On le fait.
- Oylamıştık zaten. Yapıyoruz.
On a récupéré ça à Carlsbad il y a quelques années.
Oğlanlarla birkaç sene önce Carlsbad'de bir vurgun yapmıştık.
Tes oncles t'en font baver à cause du déménagement?
Dayıların taşınman konusunda seni sıkıştırıyorlar mı?
Tu me l'as enlevé?
Onu benden uzaklaştırmaya çalıştın.
Tu as essayé de me tuer avec cette épée, et tu as échoué, et maintenant tu penses que tu peux t'en prendre à moi?
O kılıçla beni öldürmeye çalıştın ve başaramadın... şimdi beni sindirebileceğini mi sanıyorsun?
Je me suis occupée de toi.
Senin icabına bakmıştım.
Je pensais que tu étais mort.
Öldüğünü sanmıştım.
Je croyais qu'elle était piégée dans un autre royaume.
Başka bir diyarda sıkıştığını sanıyordum.
Alors, tu as essayé de me tuer parce que tu ne croyais pas que je t'aiderais à aller dans un autre royaume pour la retrouver?
Yani onunla yüzleşmek için başka bir diyara... gitmene yardım edeceğime inanmadığın için mi beni öldürmeye çalıştın?
Essayer de tous nous tuer.
Hepimizi öldürmeye çalıştın.
Parce que ton fils a essayé de me tuer... encore.
Çünkü oğlun beni tekrar öldürmeye çalıştı.
Il a essayé de me tuer deux fois.
Beni iki kez öldürmeye çalıştı.
En parlant des Vendredis, j'ai couché dans la salle de bain avec Jeff McNoughton.
Cumadan bahsetmişken bu banyoda Jeff McNoughton'la seks yapmıştım.
- Enchanté. - De même.
- Tanıştığımıza memnun oldum.
Quand j'ai rencontré ta grand-mère, elle avait ton âge.
Büyükannenle senin yaşlarındayken tanışmıştık.
Regarde-le dans les yeux, dis-lui que t'as un casier, et glisse-lui un peu de cash.
O zaman adamın gözlerine bak, ona sabıkan olduğunu söyle ve eline biraz para sıkıştır.
J'ai été plutôt clair l'autre soir.
Geçen gece açıklamıştım.
Bébé, j'avais seulement seize ans quand je l'ai rencontré.
Bebeğim, onunla tanıştığımda yalnızca 16 yaşındaydım.
Mon frère a quitté l'école pour me conduire aux compétitions.
Erkek kardeşim beni şampiyonaya yetiştirmek için okulu bırakmıştı.
J'ai eu vingt ans et j'ai cru pouvoir être sponsorisé, et alors ça a un peu dérapé.
20 yaşıma girdiğimde sponsor bulmam gerektiğini anlamıştım sonra birden söndü.
J'ai eu un accident de voiture avec lui.
Arabadayken onunla bir kaza yapmıştım.
Essayer d'enlever l'un d'entre eux pourrait commencer la vraie apocalypse qu'on essaie d'empêcher.
Bu da onlardan birini kaçırmaya çalışmak önlemeye çalıştığımız kıyameti başlatabilir demek.
Je pensais que c'était ma monture.
Bununla gideceğiz sanmıştım.
Il a acheté une couverture originale à un Ogden Twiddlyhu et le Valiant Men de Golden Glen.
Orijinal Altın Glen'nin Yiğidi ve Ogden Twiddlyhut kapak resmi almıştı.
Les joueurs ont tous perdu leur esprit quand leurs personnages sont morts.
Oyuncular karakterleri öldüğü için çıldırmıştı.
Plus tard, j'arrive avec cette fille Française, et elle n'arrêt pas de jouer à "cache la Baguette", donc je...
Sonra Fransız kızla tanıştım kız durmaksızın Bagette Şişe oynadı ve ben...
- que je ne l'ai pas fait.
-... ben yapmamıştım.
Ou peut-être que vous n'avez pas parié de l'argent.
Belki de nakit oynamamıştır.
Ne sois pas timide, Fritz.
Elini korkak alıştırma Fritz.
Tu as déjà rencontré Chase Graves?
Chase Graves'le tanıştın mı?
Je l'ai rencontré.
Onunla tanıştım.