English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Suprême

Suprême tradutor Turco

2,033 parallel translation
On va à la Cour suprême.
Asker, Yargıtay'a gidiyoruz.
Dès lors que les globes oculaires flottaient dans les airs, il savourait une sensation suprême.
Bir keresinde Tokyo Kulesi'nden. Her seferinde suçluları öldürüyormuş.
Contactez immédiatement le Chancelier Suprême.
Derhal Üst Başbakan'ı arayın.
Le fan désaxé... l'accessoire suprême.
Saplantılı hayran - kaçınılmaz aksesuar.
Le capitaine est le chef suprême, il prend les décisions finales, il est au sommet de la hiérarchie de contrôle.
Kaptan mutlak liderdir, karar veren son kişidir ve yönetim hiyerarşisinde en üsttedir.
C'est l'acte de trahison suprême.
Bu da ihanetinin sonucu.
Un monde appartenant à la nation du Feu, et où je serai le souverain suprême!
Tüm toprakların Ateş Ulusu'na ait olduğu bir dünya. Ve ben de, her şeyin mutlak hakimi olacağım.
Tandis que le monde renaîtra dans les flammes, je renaîtrai en tant que souverain suprême du monde.
Tıpkı dünyanın ateşlerden yeniden doğması gibi, ben de dünyanın tek hükümdarı olarak doğacağım.
Dalek Suprême sur le pont!
Yüce Dalek köprüde.
- Dalek Suprême, du nouveau?
Yüce Dalek, yeni haberler var mı?
Le règne des Daleks est suprême.
Daleklerin hükümdarlığı yücedir.
Je vous ai prévenu, Dalek Suprême...
Seni uyarmıştım Yüce Dalek.
Dalek Suprême, ce Réseau Clandestin, je veux m'y connecter, donnez-moi l'accès.
Yüce Dalek, Altdalga Ağı'na konuşacağım. Giriş izni ver.
Le règne des Daleks est suprême.
Dalek saltanatı yücedir.
Non, on ne fait pas dans la nostalgie, je veux savoir ce qu'il se passe, ici, en ce moment, car le Dalek Suprême a parlé de Crypte, non?
Yo, yo, yo! Nostalji yapmaya hiç niyetim yok. Şu an burada neler olduğunu öğrenmek istiyorum sadece.
Même le Dalek Suprême n'oserait pas contredire les prophéties de Dalek Caan.
Yüce Dalek dahi Dalek Caan'ın kehanetlerini yalanlamaya cesaret edemezdi.
Dalek Suprême, c'est l'heure.
Yüce Dalek, zaman geldi.
Écoute chérie, un B en histoire n'a gâché les chances de personne d'être nommé à la cour suprême.
Hayatım, dinle. Tarihten B alman Yüksek Mahkeme'ye atanma riskini azaltmaz.
Hier, la Cour Suprême du Vermont a décrété que limiter le mariage aux humains hommes et femmes était anticonstitutionnel, ce qui légalise le mariage avec des vampires dans l'État.
Dün Vermont Temyiz Mahkemesi insanların sadece kendi aralarında evlenebilmesi sınırını Anayasa'ya aykırı bularak Vermont Eyaleti'nde vampir evliliklerini yasal hale getirdi.
L'art suprême de la guerre est la capacité à maîtriser son adversaire sans se battre.
Savaş sanatının en son seviyesi rakiple dövüşmeden onu alt etmektir.
Je n'ai jamais cru à l'idée d'un Être Suprême sans quoi, je croirais sûrement qu'il y a une force qui veut que je continue ce que je fais.
Daha büyük bir gücün varlığına pek de inanan biri olmadım asla. Ama eğer emin olmasaydım, yaptığım şeyi yapmaya devam etmemi isteyen bir gücün varlığına inanmak zorunda kalırdım.
C'est pour ça que la Cour Suprême les utilise.
Bu yüzden Yüksek Mahkemenin üstünde.
Je suis président du conseil suprême de la ligue.
Derneğin Yüksek Şura'sının yönetim kurulu başkanıyım.
- Le pêché suprême.
Beni kandırdı.
Ils disent que c'est le muffin suprême.
En iyi kekmiş.
Il y a 39 biscuits dans une boîte de crackers, il y a 39 juges à la Cour suprême.
Bir kraker paketinde otuzdokuz kraker var. Otuzdokuz Anayasa Mahkemesi hakları.
Votre nom a été mentionné pour le poste de gouverneur, sénateur, juge en chef de la Cour Suprême, vice-président, même président de ces États-Unis.
İsminiz valilik, senatörlük, yargıtay başkanlığı, başkan yardımcılığı, ve hatta bu birleşmiş devletlerin başkanlığı için geçiyor
Ou son Excellence le Commandant en chef suprême... ou quelque chose de la sorte.
Ya da'Saygı değer Başkumandan'. Ya da böyle bir şey.
La cour suprême de Californie vient de juger illégale la discrimination envers les mariages gay.
California temyiz mahkemesi eşcinsel evliliklere yapılan ayrımcığın illegal olduğunu onadı.
Au sein de la Fédération, seule une résolution du conseil suprême permettra le recours à la force armée.
Birleşmiş Milletler ordusu Yüce Meclis'in kararına göre kullanılacak.
Pas pour la Cour Suprême. Mais c'est assez chaud pour les germes.
Yüksek mahkemeye göre değil ama bakteriler için yeterince sıcak.
Il avait été nommé à la cour suprême de NY par le gouverneur de NY de l'époque, Franklin Roosevelt.
Zamanın NewYork valisi Franklin Roosevelt tarafından... New York Yüksek Mahkemesi'ne atanmış.
Petit...? Ne vous en faites pas, Chef Suprême.
Endişe etmeyin Yüce Lider,
Chef Suprême, nous avons trouvé le Jedi.
Yüce Lider, Jedi'yı bulduk.
Détruit, Chef Suprême.position et...
Yok edildi, Yüce Lider Jedi bizi geçti ve...
nation, religion, traditions, autorité suprême...
Irkı, dini, gelenekleri ya da bir otorite tarafından yönetilmek.
Et vous pensez pouvoir l'incarner, l'autorité suprême?
İnsanları yönetebileceğinizi mi söylüyorsunuz, Majesteleri?
Oui, il les a secrètement obtenues auprès du chef suprême du Clan bancaire.
Evet, Bankacılık Klanı bizzat kendisine gizlice bildirmiş.
Et peut-etre obtenir la réponse à la question suprême quel est l'origine de l'univers? .
İşte şimdi, en büyük gizemi çözme, yaradılış anını tecrübe etme şansımız var.
J'en ai bouffé, de la poussière, mais ça, c'est la poussière suprême.
Pistol, kıçıma kadar pisliğe çok kez battım, fakat... bu çöplük gerçekten müthiş bir yer.
La Cour suprême a refusé.
Yüksek mahkeme reddetti.
Demain, à vous le poste suprême!
Yarın müdür olacaksın.
C'est la romance suprême.
Bu bir aşk efsanesi.
Satisfait que tout aille bien sur la Terre comme au Ciel, L'Empereur Suprême se retira pour sa méditation, qui durerait 500 ans. Laissant, selon la volonté des cieux les pouvoirs du Royaume au Seigneur de la Guerre.
Cennetin ve yeryüzünün tüm nimetlerinden tatmin olan Yüce İmparator yokluğunda Yeşim Kumandanı'nı kendisine vekil tayin ederek 500 yıl sürecek olan meditasyonuna başlamak için orayı terk etti.
Très haut sur la Montagne des Cinq Eléments au sein du palais du Seigneur de la Guerre eut lieu le combat des Immortels afin de déterminer une fois pour toute qui était le suprême guerrier.
Kumandanın, Beş Element Dağı'nın zirvesinde yer alan sarayında iki ölümsüz arasında gerçekleşecek olan bu dövüş kimin en iyi olduğuna dair son noktayı koyacaktı.
La Cour suprême a rendu son verdict dans l'affaire des bandes.
Herkese günaydın. Anayasa mahkemesi bant kayıtları ile ilgili tartışmadaki kararını az önce verdi.
Le sort de l'univers tout entier est en jeu. Le Conseil Galactique Suprême doit déterminer qui va diriger la nouvelle planète dans le vaste système stellaire de Nottingham.
Tüm evrenin kaderi ; Yüksek Galaksi Konseyi, Nottingham yıldız sisteminin son gezegenini kimin yöneteceği hakkında karar alırken dengede duruyordu.
L'assistance s'attendait à voir le chef suprême Barracto pencher en faveur du général Kendallo, le gouverneur maléfique d'Hôtelium.
Katılanların birçoğu, Büyük Lider Barracto'nun kararının Otelium'un zalim valisi, General Kendallo'dan yana olacağını bekliyordu.
La présidence Bush fut unanimement déclarée légalement contraignante par la Cour Suprême ainsi que récemment, par le Juge en Chef Jenna Bush qui a ensuite entamé un autre suprême fût de bière.
Bush'un başkanlığının oybirliği ile açıklanması aynı zamanda adalet bakanı olan Jenna Bush'un "çok havalı" konuşması ile birlikte, temyiz mahkemesine gidebilecekler için, son yol da kanuni olarak kapanmış oldu.
- La transplantation suprême.
Nihai nakil.
"vous sera exposé par Mlle Sumeragi, qui parlera au nom du conseil suprême."
Birleşmiş Ülkeler Sözleşmesi'nin içeriğine değinmek için Yüce Meclis Sözcüsü Sumeragi Kaguya açıklama yapacak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]