English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Tableau

Tableau tradutor Turco

5,584 parallel translation
Il y a un thème, vous voyez le tableau.
Ana fikir bu şekilde.
"Vol d'un tableau hors de prix". Ça a l'air intéressant.
"Paha biçilmez resim çalındı." İlginç görünüyor.
- Oh mais oui c'est vrai, il n'est plus à sa place! Ce joli tableau...
Doğru, artık yerinde değil.
- Pourquoi t'as vendu le tableau de Ségolène?
Segolene'nin resmini neden sattın?
Je n'ai besoin de personne à ajouter à leur tableau de chasse.
Yanımda gelip defterini doldurmaya çalışan birine ihtiyacım yok.
Tes amis faisaient un beau tableau avec leurs gorges tranchées.
Arkadaşların boğazları kesilmişken epey uydurdu hani.
D'accord, donc, je m'occupe du tableau.
Teşekkürler.
Prends un tableau, relie les points, tisse une toile.
Tahtadan başla noktaları birleştir, interneti araştır.
Je remarque beaucoup de rouge sur ce tableau.
Çünkü o ekranda bir sürü kırmızı var.
C'est un tableau d'épellation.
Bu bir konuşma tahtası.
Vous avez mémorisé le tableau, je le sais.
Tahtayı ezberlemişsin, bunu biliyorum.
Je vais installer un voyant avertisseur sur ton tableau de bord.
Paneline bir uyarı ışığı takacağım.
Vous avez vu un reflet du tableau dans le miroir.
Tablonun aynadaki yansımasını görmüşsün.
Vous voyez le tableau.
Nasıl göründüğünün farkındasınız.
C'est écrit sur le tableau.
İlanda yazıyor.
Sa maman est contente, Dr Bite est sorti du tableau.
Annesi mutlu, Dr. Yarrakkafa aile resminden çıktı
Van Gogh s'est tiré dessus dans un champs de blé juste après avoir fini son tableau.
Van Gogh buğday tarlasında kendini vurdu, bir resmini bitirdikten hemen sonra.
Je suis futée. Je connais le tableau périodique par cœur.
Ben gerçekten zekiyim.Tüm periyodik cetveli biliyorum.
Mesdames, consultez le tableau pour voir vos affectations.
Hanımlar, iş atamalarınız için panoya bakın.
Et ton tableau de David Hockney qui était si mal éclairé chez toi.
Ah, bir de düzgün ışık alan.. .. bi yere asmadığın Hockney tablosundan
Regardez ce tableau.
Şu tabloya bir bak.
Je te demande de regarder le tableau dans son ensemble.
Büyük resmi görmeni istiyorum.
Donc, le tableau qui nous apparaît est celui-ci :
İki ölüm arasında bir saatten daha fazla zaman olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla gördüğünüz resim olayı anlatmaya başlıyor.
Oui, mais nous devons tout d'abord déplacer le tableau de meurtre à un endroit où la famille ne pourra pas le voir.
Tamam ama önce şu cinayet tahtasını ailenin göremeyeceği bir yere koyalım.
Et j'ai fait un tableau de répartition des lits de chacun.
Oh, bir de herkesin uyuma düzenini ayarladım.
Du thé aux perles sur mon tableau de bord.
Denetim masamın üstüne çay döktün.
Le tableau de bord se détache.
Direksiyon paneli açılabiliyor.
Jackie, consultez le tableau et tentez de voir qui d'autre pourrait parrainer,
Jackie, tahtaya bir bak. Senden başka kim sponsor olabilir bir göz at. - Kesinlikle.
Regardez le tableau.
Çocuklar, tahtayı izleyin.
Je veux un tableau complet.
Gözden geçirdim.
Bon, je suppose qu'il faut qu'on aille dans une galerie d'art pour racheter un tableau.
Ah sanırım sanat galerisine... gidip yeni bir resim almamız gerekecek.
Je n'avais encore jamais vu un tableau avec un phare.
Daha önce hiç deniz fenerli bir resim görmemiştim.
Ca pourrait être le nouveau tableau du salon.
Bu bizim oturma odamızın yeni resmi olabilir.
Le tableau n'est qu'à 20 dollars.
Resim sadece 20 kağıt.
Tu as vu quelque-chose dans ce tableau et tu avais raison.
Bebeğim, bu resimde birşey gördüğünü söylediğinde haklıydın.
Donc maintenant c'est notre tableau.
Bu yüzden o bizim artık.
On devrait vendre le tableau, garder tout l'argent, et ne jamais en parler aux Van Houten.
Resmi satıcaz, parayı alıcaz, ve VanHouten'lara hiç ama hiçbirşey söylemicez.
Tout ce que je dois faire c'est de ne rien dire à propos d'un tableau à mes parents?
Benim de yapmam gereken tek şey... anneme ve babama resim hakkında hiçbirşey söylememek mi?
Vous avez découvert que ce tableau valait une fortune, et vous comptiez ne pas nous le dire?
Resmimizin çok değerli olduğunu öğrendiniz, ve bize söylemicek miydiniz!
Si vous aviez su que vous aviez vendu un tableau de valeur pour presque rien, comment auriez-vous pu l'assumer?
Eğer resminizi yok paraya sattığınızı bilseydiniz... bununla nasıl yaşardınız?
Avec ce tableau, on pourrait avoir ce que ces gens ont :
O resimle beraber, o insanların sahip olduklarına sahip olabiliriz :
Vous considérez le fait que vos amis de longue date vous aient trompé pour ce tableau, comme pas très important, ou comme une trahison devastatrice?
Demek, bunca yıllık arkadaşlarınız, sanki önemsiz birşeymiş gibi... sizin resminizle sizi aldattığını ve ya yıkıcı bir... ihanette bulunduklarını mı söylüyorsunuz?
Ce tableau appartient aux Simpsons!
O resim Simpson'lara ait!
Ce tableau m'appartient!
O resim bana ait!
Madame, vous dites que ce tableau vous appartient?
Madam, bu resmin size ait olduğunu mu söylediniz?
Quoi? J'ai acheté ce tableau!
O resmi ben satın aldım!
Alors... Pourquoi cette fille dit que c'est son tableau?
Söylesene, neden o piliç resmin kendinin olduğunu düşünüyor?
J'ai acheté le tableau dans un café, mais ce soir-là elle a fini avec un prof de parachute ascensionnel.
resmi bir kafeden satın aldım, Ama o gece paraşüt eğitmeniyle kaçtı.
Ça n'a jamais été son tableau.
O resim asla onun olmadı.
Ce qui prouvera que ce tableau était à lui... et maintenant à nous.
Bu, resmin Kirk'ün olduğunu, dolaysıyla bizim olduğunu kanıtlıcak.
Maintenant, je vois le tableau!
Şimdi anlıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]