Translate.vc / Francês → Turco / Temple
Temple tradutor Turco
3,839 parallel translation
Oui, pour le temple.
Tapınak için.
Laisse-le dire. Le temple sera bientôt classé et plus personne ne pourra y toucher.
Burası için korunacak miras emrini alınca bir şey yapamazlar.
Son temple.
Tapınağını.
Il a sauvé le temple.
Tapınağı kurtardı!
Il a perdu son temple.
Yerle bir etmek!
Bonjour à tous. Le temple Ling Kong se dresse ici depuis 600 ans, ancré dans la tradition.
Arkamızdaki Ling Kong Tapınağı 600 yıllık mirasa sahip.
Au pied de la Montagne aux Cinq Doigts, cherche un vieux temple.
Beş Parmak Dağı'nın eteğinde köhne bir tapınak vardır.
- Le train pour Bristol...
- Bristol Temple Meads'e kadar tren...
Il y a un temple Su Wu désert un peu plus loin.
İleride terk edilmiş bir Su Wu tapınağı var.
Ce temple est en l'honneur de Su Wu.
Bu tapınak Su Wu'nun adınadır.
Le mari porte la femme tout en grimpant les marches du temple C'est leur conviction qu'il fera fort du conjoint lié es-tu fort?
koca karısı carrys tapınağın adımları tırmanma sırasında yapacak onun inançlarını bağlı güçlü eş
Dans deux ans, on la retrouvera en dehors de ce temple en train de chasser son mari avec un pistolet!
İki yıl içinde tapınağın dışında silahla kocasının peşinde olacak.
Viens derrière ce temple. Je vais te montrer.
Hadi tapınağın arkasına gidelim, orada sana gösteririm.
Selon les anciens du village, il y avait un vieux temple du dieu Bhairav.
Köyün büyüklerinin anlattığına göre Bhuta'da Tanrı Bhairav'ın eski bir tapınağı varmış.
Le temple n'existe plus, pourtant ils disent que tous les soirs de pleine lune, des milliers d'esprits s'y rassemblent, espérant qu'un miracle se produise.
Tapınak artık yok. Ama, dediklerine göre, her dolunay gecesi binlerce ruh orada toplanıyormuş. Aynı mucizenin gerçekleşmesi umuduyla.
Si y avait vraiment un temple là-bas, j'ai quelque chose à demander.
Eğer orada gerçekten de bir tapınak varsa, ben de bir şeyler isteyeceğim.
Je ne sais pas s'il y a jamais eu un temple ici.
Burada daha önce tapınak olup olmadığını bilmiyorum.
C'est écrit sur les colonnes du temple d'Apollon à Delphes.
Aslında bu Delphi'deki Apollo tapınağının kapısında yazılı.
Middle Temple.
Middle Temple'a.
Au restaurant Temple de Jade.
Yeşim Tapınağı lokantasında.
Il fut un temps où ce temple était un lieu de culte pour une religion qui a ses origines bien avant le Christ.
Bu tapınak Hazreti İsa'dan çok önceki bir dini inanış için kullanılan bir tapınma yeriydi.
Le grand départ de la fille prodigue pour le temple des études supérieures!
Hovarda kızımız yüksek öğrenim için evden ayrılıyor. Yaşasın dedi biri!
Les prêtres du temple n'avaient aucune arme.
Manastırdaki rahiplerin hiç silahı yoktu.
J'ai ramené un prêtre du temple comme preuve.
Kanıtlamak için manastırdaki rahibi getirdim.
Pourquoi ses hommes n'ont-ils pas protégé ton temple?
O zaman adamları niye manastırı korumuyordu?
Il m'a parlé d'une grande ville située près du temple que nous avons attaqué.
Akın yaptığımız manastırın yakınlarındaki büyük bir kasabadan söz etti.
Tous les neuf ans, nous voyageons jusqu'au temple d'Uppsala, pour remercier les dieux, et leur offrir des sacrifices pour tout ce qu'ils font pour nous.
Her dokuz yılda bir, şükranlarımızı sunmak için Uppsala'daki tapınağa gideriz ve bizim için yaptıkları şeyler adına Tanrılara kurbanda bulunuruz.
Sortez du temple!
Defol tapınaktan!
Tous les neuf ans, nous allons au temple d'Uppsala pour offrir des sacrifices aux dieux en remerciement de ce qu'ils font pour nous.
Her dokuz yılda bir, şükranlarımızı sunmak için Uppsala'daki tapınağa gideriz ve bizim için yaptıkları şeyler adına Tanrılara kurbanda bulunuruz.
Sortez de ce temple!
- Defol tapınaktan!
Je t'ai vue près du temple.
seni daha once gordum Tapinak cevresinde.
C'était le temple de Noc Benari. Un monastère.
Noc Banary tapinagi ve kesisleri.
Mais sous le temple, il y a la tombe d'Odus le grand.
Otis long'un mezari ve bu mezarda bazi emanetler vardi.
L'elfe va récupérer les os et je les ramènerai au temple pour les détruire.
Elf kemikleri geri aldi yok etmek uzere onlari tapinaga geri getiriyorum.
Il sécrète les phéromones dont j'ai besoin pour entrer dans le Temple.
Tapınağa girmek için onun salgıları gerekiyor.
Etre complètement nourrie est le plus sûr moyen de rentrer dans le Temple.
Tapınağa tamamen doymuş olarak girmek en güvenli yoldur.
Stella est tellement vague à propos de mon temps dans le Temple
Stella Tapınaktaki zamanım için çok belirsiz konuşuyor.
Comme un symbole de ce que tu es vraiment, pendant que tu es dans le temple [musique]
Sen tapınaktayken, senin sembolün olarak.
"Temple", hein?
"Tapınak" ha?
Maintenant que vous êtes dans le temple, vous devez en sortir.
Şu an Tapınağın içindesiniz, dışarıya çıkmanız gerekiyor.
Dans le Temple, le temps est immatériel.
Tapınakta, zaman önemsizdir.
Deux personnes peuvent pénétrer le Temple mais une seule peut quitter le Réveil.
Tapınağa iki kişi girebilir, ama sadece biri Uyanış'tan çıkabilir.
Si vous essayez de l'emmener avec vous le Temple vous réclamera comme sa propriété.
Eğer onu da götürmeye çalışırsan Tapınak seni kendi malı yapcaktır.
Pour entrer dans le temple, tu devras recevoir l'Invitation.
Tapınağa giriş emirlerine göre, bir Davet alman gerekiyor.
Le commandant Bumi, frère de Tenzin, a pris sa retraite sur l'île du Temple de l'Air.
Tenzin'in kardeşi Amiral Bumi emekli oldu ve Hava Tapınağı Adası'na taşındı.
L'endroit le plus sacré du temple de l'Air austral.
Güney Hava Tapınağı'ndaki en kutsal yer.
Si tu avais vu l'île du Temple de l'Air après que Tenzin a rompu avec moi...
Sen asıl Tenzin benden ayrıldıktan sonra Hava Tapınağı Adası'nın halini görmeliydin.
Retournez au temple voir si Ikki est rentrée.
Tapınağa geri dönüp Ikki'nin gelip gelmediğine bakın.
Je vous avais laissé au temple, non?
Ben seni tapınakta bırakmamış mıydım?
Nous avions juste arrêté à un temple.
Sadece tapınakta durduk.
le temple de l'Air austral. Magnifique, n'est-ce pas?
Muhteşem değil mi?