Translate.vc / Francês → Turco / Tons
Tons tradutor Turco
193 parallel translation
Tenez. Hé, espèce de grand dadais à deux tons, aide ta femme.
Hey seni uzun bacaklı iki kulak, karına yardım et bakalım.
Un troisième groupe lui succède, en costumes qui suggèrent les tons délicats du crépuscule.
Bunlar çekilirken, akşamüstünün harikülade renk tonlarını temsil eden kostümler içindeki üçüncü bir grup girer.
- Papa aime les tons vifs.
- Parlak ve renkli mi? Hoşuna gider mi dersin?
Cet artiste de calendrier avec ses tons bruns ennuyeux - et ses insipidités sentimentales.
O takvim ressamı sıkıcı renk tonları ve duygusal sönüklükleriyle.
1961 Moskvich décapotable, deux tons.
1961 Moskvich, harika bir araçtır. Tam İki ton.
Vous savez, dans les tons foncés.
Siyah bir şeyler yani.
Je vois d'ici ce qu'on pourrait en faire. Des tons qui sonnent, beaux.
Ve onları çok güzel ve inandırıcı yapabilirdik!
Comme vous pouvez le voir, je travaille plus dans les tons jaunes.
Gördüğünüz gibi sarı rengi sizden biraz daha fazla kullanıyorum.
Au sein de ce temple bâtit par un aïeul italianisant, vaste comme un mir de mille âmes, et qui n'abrita qu'un empereur solitaire, parmi des fresques aux tons de neige et d'écorces jaune, tu es resté un enfant.
Dedenin, bin ruhlu âlem kadar büyük, imparatorun tekinin karbeyazı ve sarı çini mürekkepleriyle boyanmış değil de siyah beyaza boyanmış olan freskler meyânında bir başına yaşadığı İtalyanlaşmış tapınağında, sen de bir zamanlar çocuktun.
Et un de ces tons!
Yine aynı bakış...
On avait convenu d'utiliser des tons plus pâles, un bois plus clair.
Bu yüzden soluk rengin daha iyi duracağını düşünmüştük. Açık renk harika duracaktır.
Elle est dans les tons qui conviennent. Elle est assortie au dessus-de-lit.
Ben yine de birbirlerini çok iyi tamamladıklarını düşünüyorum.
On devrait vraiment rester dans les tons de beige ou les couleurs terreuses.
Önemli olan bej ve toprak tonlara sadık kalmamız.
On dirait une photo envoyée par câble... avec un million de points dans différents tons de gris... si fins et rapprochés que, de loin... on ne peut les discerner.
Resim bir gazete fotoğrafına benziyor grinin tonlarında milyon tane noktadan oluşmuş ve biraraya gelerek güzel bir görüntüyü üretiyorlar.
Profitons-en, nous sommes en Anjou. Le "brochet beurre blanc"?
Yalnızca soslu balık mı istiyorsun?
Comme ces vieilles voitures en deux tons, toute brillante, du chrome partout...
Hani bilirsin, o eski tarz, iki ton çeken arabalardan pırıl pırıl, her tarafı nikelaj olanlardan!
Nouveaux arrivages LA BALLADE DE DAVY CROCKETT 16 TONS... Et beaucoup plus!
Yeni Geldi THE BALLAD OF DAVY CROCKETT 16 TONS... Çok Daha Fazlası!
J'en cherchais un dans les tons cramoisis. Du calme. Qu'y a-t-il?
Sadece içinde mor rengi olan bir tablo var mı diye sordum!
Les tons qu'elle génère ouvrent les portes de l'univers.
Çıkardığı sesler evrendeki tüm kapıları açar.
On calcule les tons gravitoniques pour une destination donnée, on les active, et...
Belli frekanstaki gravotik sesler bir çeşit enerji dalgası yaratır ve bu sesler...
Je dois déchiffrer et introduire les tons.
Önce bir bakalım dalga boyunu hesaplamalıyım.
le noyau générateur a fondu, et les tons ont été effacés de la mémoire.
Güç mıknatısları erimeye başladı. Notalar hafızadan silindi.
Mais les tons...
Ama notalar.
Les tons enregistrés dans la clé ont été totalement effacés.
Kozmik anahtara yüklenen notalar tamamen silindi.
Même si je la répare, on mettrait des siècles à retrouver les tons pour rentrer chez nous.
Onu tamir edebiliriz, ama binlerce yıl uğraşsak bile bizi eve geri götürecek notları hiç bulamayabiliriz.
Attends. Les tons?
Dur bir dakika.
Il connaît les tons.
Kevin notaları biliyor.
Ça va nous donner les tons.
İşte bu ihtiyacımız olan notaları sağlayacak.
Sixteen Tons et ce que tu as
Elimize geçen 16 ton'dan sonra
Mais là-dessous se cachent diverses variations, que seul un observateur avisé distinguera, et qui sont autant d'humeurs, de tons, de facettes de George Costanza.
Ama bu ana çerçevede, yalnızca George Costanza'nın farklı ruh hâllerini farklı şekillerini ve farklı yönlerini yansıtan yalnızca dikkatli bir gözlemcinin algılayabileceği ilk bakışta göze çarpmayan pek çok farklılık var. - Bu hangi ruh hâli?
Avec des remarques sarcastiques d'un côté et des tons condescendants de l'autre.
Geldiğinden beri imalı sözler edip beni küçük düşürmeye çalışıyorsun.
Comment tu décides des tons de noirs que tu portes?
Hangi siyah şapkayı giyeceğine nasıl karar verirsin?
Et quand dans un instinct de jalousie maladive, McCambridge incendie la maison de Crawford, la palette suggère alors tous les tons de l'Enfer.
Aşırı kıskançlık McCambridge'i, Crawford'un yerini yıkmaya sürüklediğinde palet cehennemden gelen hiddetli bir kadını resmediyor.
Charmant, mais je préfère les tons de l'automne.
Çok hoş, ama ben pastel renkler severim.
Dans les tons... jaune sulfureux avec une touche de safran.
Şey gibi sülfür sarısı ve safran karışımı. Bu fayanslar gibi neredeyse.
Eh bien, vous voyez... il y a ce genre de musique appelé la musique à douze tons et elle ressemble à... quelque chose comme ça, vous comprenez?
Mesela bir müzik türü var ki şöyle bir şey dinleyin lütfen. Bu tip şeyler işte.
Les tons doux dominent le marché.
Bir iki yıl boyunca modaya yumuşak renkler hakim olacak.
Arr tons de causer et sortons tous pour aller d ner.
Ahkam kesmeyi bırak da bizi yemeğe götür.
- Rahul... arr tons ce jeu de dupes l'un avec l'autre.
Dinle... Rahul, artık saklambaç oynamayı bırakmalıyız.
Nous d cr tons que chiens et chats renoncent la haine qu'ils prouvent les uns envers les autres, et que toutes les cr atures sont gales, quelles que soit leur taille, au nom de la justice et de la libert .
Bütün kedi ve köpeklerin... ve irili ufaklı bütün yaratıkların, özgürlük ve adalette eşit haklara sahip olmaları... içgüdüsel ve bağnaz nefretlerini bir kenara koymaları emrediliyor.
Tons riches de marron, de rouge, grands motifs d'animaux.
Parlak kahverengi, kırmızı, büyük hayvan izleri.
- Les tons sont géniaux.
Biliyorum. Renk tonu çok iyi.
je pensais plutôt à des tons... pastels pour les rideaux.
Eskiden perdelerin pastel renkli olmaları gerektiğini düşünürdüm.
Nous p tons en'rique?
Amerika'ya mı gidiyoruz?
Sous le chapiteau, il y a une... ville de souris... faite de can tons et de rouleaux de papier, avec des fenêtres pour observer.
Çadırın içinde bir fare şehri var. Kutular ve tuvalet kağıdı rulolarından yapılmış ve insanların bakması için pencereleri var.
Voilà Joey Dvetoni.
Joey Two Tons geldi.
Vos cordes vocales sont incapables de produire les tons diatoniques, sans parler de votre manque de rythme.
Ses telleriniz basit diyatonik tonları çıkarmak konusunda yeteneği yok ve ritim konusundan bahsetmiyorum bile.
j'admets que les tons sont de mon côté.
"çok güzel ve... inanılmaz... acı verici."
Nous ré-pé-tons...
- Evet, prova yapıyoruz.
Que quelqu'un leur foutent les ch tons.
Onları ölümüne korkutacak birisi.
- a va, Nisha. R p tons!
Hadi provaya başlayalım.