Translate.vc / Francês → Turco / Touché
Touché tradutor Turco
26,977 parallel translation
Il semble que j'ai touché une corde sensible.
Sanırım can evinizden vurdum.
Alors il semble que j'ai touché une corde sensible.
Sanırım can evinizden vurdum.
Je me souviens pas de la dernière fois que ma femme a touché mes couilles.
Eşim en son ne zaman taşaklarımı elledi, onu bile bilmiyorum.
- Je n'ai touché personne.
- Ben kimseye dokunmadım!
- As-tu touché à ce garçon?
- O çocuğa dokundun mu?
À la fête, est-ce que tu as touché à un garçon?
Partide, bazı çocuklara dokundun mu? !
- L'as-tu touché?
- Ona elini sürdün mü? !
Ça n'a pas touché le muscle. Ça n'a pas l'air de saigner superficiellement.
Yüzeysel bir yara gibi kanamadığı kesin ama.
Mais elle a à peine touché les concombres.
Ama salatalığa dokunmadı bile.
Il t'a touché?
- Sana mı attı?
Agent touché. 36e et 7e.
10-13 durumu, bir memur vuruldu. 36. ve 7.
Agent touché.
10-13 durumu var.
Elle a touché le fond.
Şimdi çarptı.
- Ça a été durement touché.
- Fena vurulmuştu.
Ai-je touché un point sensible?
Damarına mı bastım?
J'ai peut-être touché quelqu'un... avec une balle.
Birini vurmuş olabilirim kurşunla.
Comment personne n'a été touché?
Kesinlik ister bu.
J'ai entendu le coup de feu, mais Josh n'a pas été touché. Avez-vous mis des balles à blancs dans l'arme à feu? Comme si...
Ty'ın iyi biri olduğunu fark ettiğini söyledi, sonuna kadar gitmek istemedi.
Malcom a été touché en rencontrant des membres d'un gang.
Malcolm gangsterlerle buluşmasında vuruldu.
Touché.
- Pes ettim.
Je n'y ai pas touché.
Hiç dokunmadım.
Tu es le seul homme qui m'ai touché.
Bana dokunan tek erkek sensin.
Et je n'ai pas vraiment touché quelqu'un depuis.
O zamandan beri hiç kimseye dokunmadım.
Oui..., bien sûr que je l'ai touché.
Evet yani elbette dokundum.
Me touche pas, putain!
Dokunmasana lan bana!
Me touche pas.
- Dokunma oğlum bana!
J'ai rajouté ma touche perso.
Bana baktığına kesinlikle şüphe yok zaten.
Ne touche pas les oeuvres d'art.
Lütfen eserlere dokunmayalım.
Ça me touche.
- Memnun olurum.
Et on en a un armé ici assez proche pour qu'on le touche.
Anlaşıldı mı?
Je la touche comme je veux.
İstediğim gibi ona dokunurum.
Ne le touche pas!
- Hey, hey... - Ona dokunma!
- Attends, ne la touche pas.
- Dur, dokunma ona.
On dit qu'on n'entend pas la balle qui vous touche.
Seni vuran kurşunu duymadığını söylerler.
- Me touche pas!
- Dokunma!
Pas touche au bocal à cookies.
Kurabiye kavanozunu bırak.
Valentin devient plus fort et nous sommes sur la touche à attendre... à ne rien faire.
- Valentine gittikçe güçleniyor bizse hiçbir şey yapmadan öylece oturup bekliyoruz.
- Ne me touche pas!
- Dokunma bana!
Elle a touché le fond?
- Yere düştü mü?
- Un joueur de banc de touche, on l'a vu.
- Evet, o beceriksizle tanıştık.
Ce qu'il a fait est mal, mais personne, ni même votre journal, n'a jamais mentionné que c'était un père, un mari en deuil, en quête de réponses. Et vous, plus que quiconque, devriez comprendre pourquoi ça me touche.
Şimdi, yaptığı şey yanlıştı... ama hiç kimse, senin gazeten dahil, onun bir baba olduğu gerçeğinden bahsetmedi... ve bir koca, yas tutan, cevaplar arayan, ve sen, herkesten fazla, bunun neden benim için önemli olduğunu anlamalısın.
Kara, je ne sais pas ce que ça va te faire si je te touche. Tire!
- Kara, seni vurursam başına neler geleceğini bilmiyorum.
- Touche pas mes affaires!
- Çek ellerini. - Siktiğimin yeri.
- Pas touche à la mienne.
- Benimki olmaz adamım.
Touche pas ce chausson!
- Sakın o poğaçaya dokunma.
Andy, personne ne le touche.
Andy, ona kimse dokunmayacak.
On ne nous touche pas trop ici, sauf les gouines.
Lezbolar dışında burada kimse bize pek dokunmuyor.
Je n'y ai pas touché.
Daha bir yudum bile içmedim.
N'y touche pas.
- Dokunma ona.
N'y touche pas.
O tuşlardan elini çek.
Nous l'avons tous touché.
Hepimiz dokunduk.