Translate.vc / Francês → Turco / Traversé
Traversé tradutor Turco
7,591 parallel translation
Je sais que tu as traversé des moments pénibles.
Biliyorum zor zamanlar geçirdin.
Tu as vu des choses, traversé des choses qu'aucun ado devrait avoir vécu.
- Claire. Senin yaşında birinin görmemesi gereken şeyler gördün ve yaşadın.
J'ai traversé le feu et me suis frayée un chemin et maintenant je suis là pour demander une seconde chance à la seule femme qui peut le faire.
Çok zorluklardan geçtim ve pençelerimle yoluma geri döndüm,... şimdi ise bunu verebilecek bir kadından... ikinci bir şans istemek için buradayım.
J'ai fait le pèlerinage depuis le Hall des Vétérans, comme George Washington qui, une fois, a traversé le Delaware, plus que déterminé, prêt au combat, mon souffle mourant pour les droits...
Ben haccımı George Washington Delaware'den geçtiğinde Gaziler Salonunda yapmışım. Çelik gibi kararlıyım. - Son nefesime kadar savaşmaya hazırım.
Bien sûr. Oui, je suis sûr que Klaus "appelle-moi paranoïaque" Mikaelson a été complètement bluffé par ton "J'ai traversé la rivière pour le lapin d'Hope".
Tabii canım, nam-ı diğer paranoyak Mikaelson nehrin öbür yanından tavşan için gelmiş olmandan hiç şüphelenmemiştir zaten.
Nous avons traversé bien pire, pas vrai?
Daha kötüsünü atlattık.
Vulgaire, sale, bruyant, les plus belles nuits de ma vie, mais je suppose que tu n'as pas traversé tous ces problèmes pour moi.
Hoyrat, kirli, gürültülü... Hayatımın en iyi geceleriydi. Ancak sanıyorum ki tüm bu derde benim için baş vermediniz.
Tu as traversé quelque chose que peu de personnes ont expérimenté.
Çok az insanın başına gelen bir tecrübe yaşadın.
Tu n'as aucune idée de ce qu'il a traversé!
Neler yaşadığına dair hiçbir fikrin yok!
La balle a traversé, je ne vais pas mourir.
- Mermi delip geçti, ölmem merak etme.
Ça ne m'a pas traversé l'esprit que tu devais être... terriblement mal à l'aise avec tout... avec tout ça.
Büyük ihtimalle şey yüzünden son derece rahatsız olduğunu düşünemedim her neyse artık.
Ça a traversé proprement.
Temiz bir şekilde girmiş.
Inspecteur Rizzoli, après tout ce que j'ai traversé,
Detective Rizzoli, başıma gelenlerden sonra,
Certains escargots survivent à la digestion et sortent pour voir qu'ils ont traversé le monde.
Bunlardan bazıları sindirimden sağ çıkar ve ortaya çıktıklarında tüm dünyayı gezdiklerini fark ederler.
Dans ma jeunesse... on a partagé une affection pour Botticelli et traversé la galerie Uffizi, au-dessous de la Primavera.
Gençken Botticelli'ye ikimiz de ilgi duyardık ve yollarımız La Primavera'nın altındaki Uffizi Galerisi'nde kesişti. Senin...
Avec tout mon respect, le capitaine Bennigan en a beaucoup traversé, mais nous ne devons pas nous permettre d'être gouvernés par la peur.
Saygısızlık olmasın ama, Yüzbaşı Bennigan çok şey atlattı korkuyla yönetilmemize izin vermemeliyiz.
Nous ne savons pas... vraiment ce qu'il a traversé, ce qu'on lui a fait, ce qu'il a fait, ce qu'il fera...
Başına ne geldiğini, ona ne olduğunu, onun ne yaptığını, ya da ne yapacağını bilmiyoruz
La balle n'a pas traversé le gilet.
Kurşun yelekten içeri girmemiş.
Ce n'est rien comparé à ce que nous avons traversé.
Bu, seninle yaşadıklarımızın yanında ucuz bir numara kalır.
La balle avait pénétré dans ma tête et j'ignorais si elle y était restée ou si elle avait traversé, mais je n'avais aucun moyen de l'extraire.
Kafama bir kurşun girmişti ve orada kalmış mıydı yoksa delip geçmiş miydi bilmiyordum. Her halükarda, çıkartma gibi bir niyetim yoktu.
C'est traumatisant, ce que tu as traversé.
Başına travmatik olaylar gelmiş.
Je sais ce que tu as traversé beaucoup de choses, et je sais que tu as peur
Çok şey atlattın biliyorum ve içindeki şey yüzünden biraz korkuyorsun bunu da biliyorum.
Elle a traversé l'univers pour le trouver.
Her şeye rağmen, onu bulmak için evrenin bir ucundan geldi.
Tu veux vraiment la jouer comme ça, après tout ce que toi et moi avons traversé ensemble ici?
Onca şey atlatıp buralara kadar geldikten sonra gerçekten böyle mi söylüyorsun bana?
Nous avons traversé bien trop de trucs ensemble.
Daha kötülerinin üstesinden geldik.
J'ai traversé ça.
Bu yollardan geçtim.
J'ai traversé beaucoup de chose avec Coulson.
Coulson'la pek çok şey atlattık. İyi bir sebebi olmadan kural dışı davranmaz.
As tu déjà traversé ça auparavant?
Böyle bir şeyi daha önce gördünüz mü?
Je sais que tu as traversé beaucoup, mais tu peux nous faire confiance.
Başından çok şey geçti biliyorum ama bize güvenebilirsin.
Tu as traversé beaucoup de choses, mère.
Başından çok şey geçti anne.
Jane avait traversé plutôt rapidement les sept stades de la douleur.
Jane oldukça hızlı bir biçimde acının yedi evresinden geçti.
Après tout ce que vous avez traversé...
Yaşadığın onca şeyden sonra...
Tu sais où tu ne veux pas aller après avoir traversé un emotionnelle et ce plan financier ne va t'il pas détruire votre relation?
İlişkinizi duygusal ve finansal anlamda süzgeçten geçirdikten sonra nereye gitmek istemezsiniz, biliyor musunuz?
Vu que tu as tué mon père, ça m'a traversé l'esprit.
Babamı öldürdüğün düşünülürse aynı şey benim de aklımdan geçti.
Elle traverse une mauvaise passe. Alors on a rompu.
Şu sıralar zor günler yaşıyor o yüzden biz de ayrıldık.
On traverse.
Geçelim.
Car notre vraie mère, qui nous a élevés depuis qu'on est bébé, traverse une dure période.
Çünkü gerçek annemiz, bizi bebeklikten beri büyüten kadın şu an gerçekten zor zamanlar geçiriyor.
- Peu importe. Gabriel aime cette fille qui traverse une étape de sa vie.
Neyse işte, Gabriel'ın hoşlandığı kız hayatında zor bir dönemden geçiyor.
Puis il traverse le mur place le gant derrière la chambre de Kato.
Sonra duvardan atlar ve eldiveni Kato'nun odasının yanına koyar.
Elle est plus belle que la fille qui traverse?
Evet ama sokağın karşısına geçen kızdan daha mı güzel?
Il faut qu'on traverse pour savoir où ils sont.
Karşıya geçip onları bulmamız lazım.
Il faut qu'on traverse et qu'on les trouve. Qu'on trouve Barbie.
Karşıya geçip onları, Barbie'yi bulmamız gerek.
le sang se précipite plus rapidement à travers les veines, une sensation de picotement traverse tout le corps...
Damarlarındaki kan akışı hızlanır. Aklını karıştıran duygular bedenini sarar.
Je traverse pas la frontière avec du putain de cash.
Anlamıyor musun? Nakit para ile sınırdan geçemem.
Je connais ce que tu traverse... ma famille m'a influencé... m'a détruite, m'a laissé... vide.
Neler yaşadığını biliyorum. Ailem bana kötü davrandı beni soyutladı, boşlukta bıraktı.
On traverse une période difficile.
- Zor bir dönemden geçiyoruz.
Il traverse la route et passe son chemin.
Ama yolun diğer tarafına geçip yoluna devam eder.
Lui aussi, traverse la route et passe son chemin.
O da yolun diğer tarafına geçer ve onun yanından geçer.
Avez-vous la moindre idée de ce qu'on traverse?
Başımızdan geçenlere dair bir fikrin var mı senin?
Un homme bien qui traverse une période difficile.
Zor zamanlar geçirmiş iyi bir adam.
Je ne peux pas imaginer ce que tu traverse maintenant.
Şu anda neler hissettiğini hayal bile edemem.