Translate.vc / Francês → Turco / Versé
Versé tradutor Turco
2,331 parallel translation
Les fédéraux avaient versé du fric sur ton compte.
Federaller, hesaplarına para aktarmışlardı.
Ils ont versé de l'essence partout.
Her yere benzin döktüler.
Je suis assez versé aussi dans la méthodologie psychopathique.
Psikopatik yöntembiliminde de bilgiliyimdir.
Si je voyais un buisson ardent en rentrant du travail aujourd'hui... et si dans les crépitements, j'entendais la voix de Dieu... pourrait-on dire que j'ai versé dans la pensée magique?
Eğer işten evime giderken yanan bir çalı görürsem ve Tanrı'nın sesini duyarsam bunu hayali düşünceye sapıyorum, diye tanımlanabilir miyim?
J'ai versé une caution.
Depozito yatırdım.
Pourquoi tu m'as versé de l'eau sur la main?
- Sorun ne? - Neden suyu elime döktün?
J'ai juste versé le seau.
Ben sadece o kovayı devirdim.
Cela s'est produit après que Lisbeth ait versé de l'essence sur son père Alexander Zalachenko, dans un geste désespéré pour sauver sa mère.
Bu olay, umutsuz bir şekilde annesini kurtarmak isteyen Lisbeth'in babası Alexander Zalachenko'nun üstüne benzin dökmesinden sonra oldu.
L'as-tu versé dans mon café?
Ne yaptın? Kahvemin içine mi attın?
Quand je suis arrivée, elle m'a versé à boire.
Oraya varınca, bana bir içki doldurdu.
Il a versé de l'essence dans la pièce et sur lui, et menace d'allumer le tout.
Kendisi de dahil olmak üzere adadaki her şeyi benzinle yıkadı, Ve şimdi de çakmakla tehdit ediyor.
- Tu as versé le lait...
- İlk önce sütü koydun...
Pas à moins qu'on ait versé quelque chose dans son lait.
Sütünün içine bir şeyler koymadıysa eğer, hayır.
Li Yu-tang! La révolution, c'est du sang versé et du sacrifice!
Li Yu Tang,... devrim aynı zamanda ölümüne kanla ve fedakarlıkla alakalı.
C'est aussi mon sang qui a été versé.
Orada benim de kanımdan birinin kanı var.
Elle n'a pas versé une larme.
üzgündü, fakat damla yaş yoktu.
Un jour, il m'a versé un flacon de vin sur la tête.
Bir şişe Ren şarabını başımdan aşağıya dökmüştü bir gün.
Ils l'ont soulevée sur des pistons hydrauliques, creusé des puits... nettoyé l'argile... posé une couche de gravier et versé du ciment par-dessus.
Hidrolik vinçle kaldırmışlar, hava bacası yapmışlar, .. çamuru boşaltmışlar, çakıl sermişler, .. daha sonra da hepsinin üstüne beton dökmüşler.
Eh bien, on ne le fera pas de sitôt, M. Gallo... car un nombre important de gens ayant versé un acompte non remboursable... sont morts avant d'avoir aménagé.
Böyle bir şey yapmayacağız Bay Gallo. Çünkü birikimlerini buraya yatıran.. .. belirli sayıda insan..
- Le lendemain, après avoir payé David, le compte a versé un million de dollars à quelqu'un d'autre.
- David'e ödeme yapıldıktan sonraki gün, hesaptan başkasına bir milyon dolarlık ödeme yapılmış.
Il m'a fait asseoir dans son bureau, il s'est versé à boire et il a dit...
Beni odasına çağırıp oturttu. Bir içki koydu ve...
T'as versé du lait sur des cookies.
Yapman gereken sadece bir kasenin içine süt dökmek.
J'ai versé mon sang pour en faire mon cimetière.
Bu evi mezarım yapmak için kanımı döktüm ben. - Bayım, hanfendi...
On dirait que quelqu'un a versé de la colle là-dedans.
Tanrım, biri içeri yapıştırıcı boşaltmış gibi.
Vous pensez que j'ai versé tout cet argent dans la recherche pour trouver un remède pour un autre enfant?
Bu kadar parayı, başka bir çocuğu iyileştirmek için araştırma yapasınız diye mi saçıyorum ben? - Bay Anderson...
- Et? J'en ai versé. Mais je sais rien du "Devil's Breath".
Yine de "Şeytanın Nefesi" hakkında bir bilgim yok.
Versé des larmes de joie.
Mutluluktan ağladı.
Je verse des larmes de rappeur
¶ rapçi gözyaşı döküyorum ¶
Oui, je trouve un cabinet et je verse 10 % de mes bénefs pour utiliser le matos.
Seyyar doktor mu? Evet. İşi bulduktan sonra ameliyat odalarını kullandığım yere kârımdan yüzde 10 veriyorum.
J'appellerai.
- Birisi ailesine haber verse iyi olur. - Ben ararım.
J'aimerai que quelqu'un me donne des leçons.
Keşke birisi de bana müzik dersi verse.
Tu veux quoi, Winry? Grand-mère dit que chaque fois qu'on pleure en pensant à un mort, plus on verse de larmes, plus la personne morte est triste.
Günahkâr kâfirler ipe sapa gelmez söylentiler yayarak dinimize zarar vermeye çalışıyor ; ordu da bizi baskı altına almayı planlıyor.
Ça me désole de l'avouer, mais tu es mon nouveau partenaire.
Söylemesi her ne kadar acı verse de bu da seni yeni ortağım yapıyor.
On verse, on sert, on remercie.
İçki doldurmak, servis etmek, teşekkür etmek...
Il démissionne. On ne lui verse rien.
Hak talep etmeden işi bıraktı.
Même si ça fait mal.
Acı verse bile.
Je veux pas le baiser.
Eğer izin verse yani.
Verse-moi encore du vin.
Bana biraz daha şarap koy.
Parfois, il faut foncer tête baissée, même si c'est pénible.
Bazen durum ne kadar acı verse de, devam etmeniz gerekir.
Bien que ça me fasse mal de reconnaître que tu avais raison...
Senin haklı olduğunu söylemek ne kadar acı verse de...
Il faudrait prévenir la Norvège.
Birisi Norveç'e kötü haberi verse iyi olur.
Même si vous ressentez une forme de souffrance à ne pas être à leur côté aujourd'hui, Votre temps viendra, Gabriel. Je le sais, Mr Ruskin.
Şu an onun yanında durmak size içinizi kemiren bir acı verse de sizin de zamanınız gelecek, Gabriel.
Verse m'en un autre avant de partir.
Gitmeden bana bir tane daha doldursana.
Sa mère verse du poison dans son oreille.
Annesini onu fitlerken yakaladım.
Comme si on me l'avait avoué, écrit sur un bout de papier.
Bir kağıda yazıp, elime verse ancak bu kadar emin olurdum.
- Je verse une caution pour le reste.
Kalanı için teminat vereceğim.
Y'a pas assez d'argent au monde pour ça.
Bunun için dünyaları verse, kabul etmem. Adım Gary Monroe.
Si quelqu'un me proposait ce contrat, je serais rempli de joie.
Biri bana bu sözleşmeyi verse, çok memnun olurdum.
Je verse à boire à des ratés et je vole la viande à mon patron.
- İyi. Eziklere içki koyuyorum ve patronumdan et çalıyorum.
Danny ne me verse pas de pension. J'ai pas vu un centime!
Lenny bu adamın cenazesini beklemekten bıktıklarını söylemişti.
Ça l'aurait été si Sportelli nous avait donné la voiture.
Sportelli arabayı bize verse daha da kolay olurdu.