Translate.vc / Francês → Turco / Whitey
Whitey tradutor Turco
589 parallel translation
Va chercher Whitey.
Git Whitey'i bul.
Je n'ai pas confiance, Whitey.
Sana film emanet edemem.
Revenez plus tard, Whitey.
Whitey daha sonra ofise gel.
La police a découvert quelque chose sur la mort du jockey?
Whitey, gazeteleri okumadım. Jokey olayı ne alemde? Polis ipucu bulmuş mu?
- J'ai peur de les demander à Stephens.
Hayır. Whitey, Link'ten istemeye korkuyorum.
- Whitey, écoute-moi.
- Whitey, lütfen beni dinle.
C'est beaucoup d'argent, Whitey.
Bu çok büyük para Whitey.
Whitey s'en va pour de bon?
Whitey tüyüyor mu?
- Écoute, Whitey...
- Dinle Whitey, bak...
Et Whitey, alors?
Whitey de orada sadece uyku çekiyor.
Celle de Whitey.
Whitey'nin tabancası.
- Whitey me l'a pris... avec son arme.
- Barrow aldı. Elinde tabanca vardı.
Pas de carnet noir, ni dans le bureau, ni sur Whitey.
Masada, sende ya da Barrow'un cebinde defter yok.
Paul est un peu plus grand que Whitey. Il a dû se suspendre au lustre, pour le tuer. Ou même sur la chaise.
Paul, Whitey'den çok uzun değil yani ona ateş ederken ya avizeden sarkıyordu ya da sandalyeye çıkmıştı.
Quand il a été tué, Whitey était par terre.
Bence Whitey vurulduğunda yerde yatıyordu.
Supposons qu'une tierce personne les ait vus se battre.
Diyelim ki, üçüncü bir kişi Paul ve Whitey'yi kavga ederken gördü.
Ma tierce personne prend le revolver et tue Whitey par derrière. Cela explique la bosse de Whitey
Üçüncü kişimiz tabancayı alıp Whitey'ye arkadan vurmuş olabilir ki bu kafasındaki çürüğü açıklar...
Pourquoi tuer Whitey après l'avoir assommé et pris le carnet?
Neden üçüncü kişi olan bu kişi Whitey'yi vurup bayıltsın ve defteri alsın? Öyle bir defter varsa.
Whitey est revenu à lui et l'a reconnu.
Whitey ayılıp onu tanımış olabilir.
Il fallait donc tuer Whitey. Paul serait accusé.
Üçüncü kişi onu öldürüp suçu Paul'ün üstüne attı.
Je veux voir ce que Whitey avait dans ses poches.
Whitey'nin üstünden çıkanlara bakmak isterim.
Que faisait Whitey ici et comment est-il entré?
Whitey'nin burada işi neydi? Nasıl girmiş?
Voici les objets appartenant à Whitey.
Pekala, pekala. Barrow'un üstünden çıkanlar bunlar.
Regarde cette note de blanchissage qu'avait Whitey!
Nicky, Barrow'un cebinden çıkan çamaşırhane fişini gördün mü?
Macy a menacé Whitey ce soir!
Whitey'le bu gece burada tartıştı.
Quel genre d'affaires se traitaient entre Whitey, Stephens et Macy?
Whitey Barrow ile Stephens ve Macy arasında nasıl bir bağ vardı?
Et le meurtrier de Goldez est aussi celui de Whitey.
Ve Goldez'in katilini bulunca Barrow'unkini de bulacağız.
Le meurtrier de Whitey, aussi.
Barrow'u öldüren de öyle düşünüyor.
Miss Porter s'est disputée avec Whitey a l'arène.
Ve Bayan Porter salonda Barrow ile tartışmış.
Cela nous ramène à Whitey.
Bu bizi Whitey Barrow'a getiriyor.
J'étais avec M. Stephens quand Whitey...
Bay Stephens'la lobide beklerken Whitey...
Pourquoi Whitey vous a-t-il emmenée dans un coin pour parler de cet ami?
Neden Whitey Barrow sizinle bir köşede ortak bir arkadaş hakkında konuştu?
Whitey l'aimait.
Whitey Barrow severdi.
Vous et Whitey... Stephens savait?
Barrow ile aranızdaki ilişkiyi Stephens biliyor muydu?
Il avait des ennuis.
Whitey'nin başı beladaydı.
Je n'avais pas l'argent. Je lui ai donné le bracelet.
Parayı toparlayamadığım için Whitey'ye bileziği verdim.
J'aimais Whitey.
Whitey'yi sevdim.
Comment couraient-ils quand Whitey a perdu ses 8 000 dollars?
Barrow sana 8000 borçlanırken batırmadılar ama.
Comme j'ai dit à Abrams, j'étais loin du bureau
Abrams'a söyledim, Whitey haklandığında...
- quand Whitey a été tué.
-... ofisin yakınında bile değildim.
- A-t-il tué Whitey?
- Sence Whitey'yi o mu öldürdü?
- Whitey Barrow.
- Whitey Barrow.
Donc, Whitey la faisait chanter?
Whitey ona şantaj mı yapıyordu?
Whitey savait et le lui faisait payer.
Whitey, Porter'dan para sızdırıyordu.
Celui que Whitey m'a pris!
Whitey'nin benden aldığı defter.
Il ne tenait qu'un revolver, près de Whitey mort!
Silahla Barrow'un başında duruyordu.
Macy était-il avec vous le jour de la mort de Whitey?
Whitey Barrow öldürüldüğünde Macy gişede miydi?
Je n'étais pas à l'arène quand Whitey fut tué!
Tanığa ihtiyacım yok. Whitey öldürülmeden salondan ayrılmıştım.
Croyez-vous que Whitey et Miss Porter n'étaient que de simples amis?
Bay Stephens, Barrow ile Bayan Porter'in tanışıyor olmaları sizin fikriniz miydi?
Il était caché chez Whitey.
Bunu Barrow'un dairesinde buldum.
Whitey me l'a volé!
Onu benden Whitey çalmıştı.