English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Francês → Turco / Yas

Yas tradutor Turco

103,924 parallel translation
Jason ne voudrait pas qu'on passe notre année en deuil.
Jason tüm yılı yas içinde geçirmemizi istemezdi.
Chacun vit son deuil différemment, mais Cheryl s'occupe du rassemblement pour cette raison.
Herkesin farklı şekilde yas tuttuğunu biliyorum ama Cheryl, kaybıyla baş etmek için, bunu yapıyor.
Quand elle a eu trois ans, il était évident qu'elle n'était pas comme les autres.
Üç yaşına geldiğinde diğer çocuklar gibi olmadığını anlamıştık.
Chaque fois qu'elle revient de sa caravane, elle perd cinq ans.
Karavanından her indiğinde beş yaş gençleşmiş oluyor.
Elle a l'air 20 ans plus jeune.
20 yaş genç görünüyor.
Fondée en 1989 par Gideon Reeves lorsqu'il n'avait que 20 ans, l'entreprise a évolué en la plus grande...
Gideon Reeves tarafından 1989 yılında, o sadece 20 yaşındayken kuruldu. Şirket, başarı basamaklarını teker teke...
Qui m'a montré comment monter sur un skateboard à 9 ans.
O bana dokuz yaşındayken kaykay sürmeyi öğretti.
Qui m'a aidé à entrer dans le laboratoire de physique du MIT quand j'avais 16 ans.
Ve ben 16 yaşımdayken MIT fizik labaratuvarlarına zorla girmemi sağladı.
On est en ligne.
Ve yaşıyoruz.
Je suppose que ta réussite était suffisante, qu'elles t'ont baisé en dépit de ton ventre à bière et de ton âge. J'ai raison?
Başarın yetmiştir ve bira göbeğine ve orta yaş sarkmalarına rağmen seninle yatmışlardır, değil mi?
J'avais 22 ans. Et personne ne l'avait encore fait.
22 yaşındaydım ve kimse benimle yatmamıştı.
tu as 16 ans.
Daha 16 yaşındasın.
Et très mature.
Yaşına göre çok olgun.
Tu n'épouseras pas un homme de 40 ans.
- 40 yaşında bir adamla evlenemezsin.
- J'en ai 29.
- Aslında 29 yaşındayım.
- Tu as deux fois son âge.
Onun iki katı yaşındasın.
Quels autres symptômes avez-vous?
Başka ne gibi semptomlar yaşıyorsunuz?
Vous avez été élevé par Frank et Eva Phelps. vous avez fui à 12 ans, et pris par le Major à 14 ans.
Frank ve Eva Phelps tarafından büyütüldün, 12 yaşında kaçtın, 14 yaşında Major seni aldı.
Il est vivant.. et parano.
- O yaşıyor ve paranoyaklaşmış.
Je suis vivante.
Hayır. Yaşıyorum.
Tout passe si vite, à ton âge.
" Yaşına göre çok hızlı ilerliyor.
Il avait 17 ans. Comment on se souviendra de lui?
On yedi yaşında ve nasıl hatırlanacak?
Je t'entends sortir depuis que tu filais à huit ans dans la cabane dans l'arbre de Jughead.
Evlat, 8 yaşından beri Jughead'in ağaç evine gizlice girdiğini duyuyorum.
On avait quatre ans tous les deux quand Betty est devenue ma voisine.
Betty ve ben 4 yaşından beri kapı komşusuyuz.
Demande quand on aura 18 ans et je dirai oui. "
"18 yaşında sor, evet diyeceğim." demişti.
Quelqu'un d'important doit y vivre.
Burada önemli biri yaşıyor olabilir gibi gözüküyor.
Nate a deux ans, et Samantha trois ans et demi.
Nate iki yaşında ve Samantha üç buçuk yaşında.
T'es assez occupé.
Bak, bir sürü şey yaşıyorsun.
- Je... - Moi vivante en fait partie.
Benim yaşıyor olmam da onlardan biri.
Je vis au 3043 270e rue.
3043 numara, 270. Cadde'de yaşıyorum.
Et je suis toujours vivante!
Ve hâlâ yaşıyorum!
Elle est morte il y a deux ans, mais on dirait qu'elle vit toujours ici.
İki sene önce öldü ama bu oda o hâlâ yaşıyormuş gibi görünüyor.
Maman, Charlie ne veut pas voir
Anne, Charlie 6 yaşımdayken neler olduğunu
Je veux juste m'assurer qu'il va bien.
Daha 16 yaşında, iyi olduğunu bilmem lazım.
- Quel âge as-tu?
Kaç yaşındasın?
J'étais en dernière année et elle avait 20 ans.
Hukuk Fakültesindeki son yılımdı o da 20 yaşındaydı.
J'avais 7 ans quand le juge m'a demandé avec qui je voulais vivre.
Mahkeme bana "kiminle yaşamak istiyorsun" diye sorduğunda 7 yaşındaydım.
Hey!
"Ben aslında büyük bir aile içinde yaşıyorum, üç yıldır da evliyim."
T'es malade ou quoi?
" Ve ben Adi ile birlikte yaşıyorum.
Je ne veux pas me mêler de vos vies..
Yani ikiniz evlenmeden burada yaşıyorsunuz.
Viens là!
80 yaşındaki adamla problemin ne?
Et sa mère est dans mon salon.
Onunla yaşıyor.
Gopi est au courant?
Onunla değil, seninle yaşıyor.
Il comprend rien!
- Burada Gopi Amcanın rızası ile yaşıyor abi.
Alors pourquoi ne pas l'épouser? Ce n'est pas ma priorité.
Tek başına yabancı bir erkekle yaşıyorsun.
- Quel âge avez-vous?
- Kaç yaşındasın? - 18...
Je me demande, moi, ce qui peut causer l'arrêt du coeur d'un si jeune homme.
Ben daha çok 24 yaşında birinin kalbinin durmasıyla ilgileniyorum.
Je vis de la charité... et d'une petite allocation de mes parents, à condition que je ne remette jamais les pieds chez eux.
Sadakalarla ve asla kapılarına.. .. dayanmamam karşılığında.. .. ailemin gönderdiği küçük bir harçlıkla yaşıyorum.
À neuf ans, j'ai essayé de voler une barre de chocolat, mais j'ai paniqué et je l'ai reposée, je me respecte donc trop pour être recrutée par une agence d'espionnage.
Ya da dokuz yaşındayken bir çikolata çalmaya çalışıp paniğe kapıldıktan sonra geri verdiğimi, bunun da herhangi bir istihbarat teşkilatına katılamayacak kadar özsaygım olduğunu gösterdiği yazıyor.
Quel âge...
Kaç yaşı... On yaşındaydı.
Désolée que tu aies dû faire la queue pour manger.
- Vah vah, yemek sırasında beklemiş. Yaşına göre, sırada bekleyip de hiçbir şey yiyemediğimiz günleri hatırlıyordur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]