Translate.vc / Francês → Turco / Yol
Yol tradutor Turco
35,452 parallel translation
Je vais prendre le bon côté des choses, me dire que rouler toute la nuit, c'est comme un road trip.
Hızlı yol alıyorum gece boyu devam ederim, bundan da bir yolculuk çıkarmış olurum.
Quand le moment sera venu, j'ai besoin que ton équipe démarre une bagarre pour déclencher le protocole de sécurité.
Zamanı geldiğinde senin elemanlarının güvenlik protokolünü uygulamalarına yol açacak bir karışıklık yaratmalarını istiyoruz.
- Un autre chemin?
- Başka bir yol var mı?
Je sais ce qui doit être fait, et c'est le seul moyen que je connaisse.
Yapılması gerektiğini ve yapılması için en iyi yol olduğunu biliyorum.
Qui sait où ça peut nous mener.
Severim ve nelere yol açabilecegini kim bilebilir.
Et ça sera le début des emmerdes. Et tu vas dire que c'est moi qui t'as aguiché et que tu essayais juste d'être un homme bon.
Sonra agresiflesecektin ve buna yol açanin sen oldugunu söyleyecektin ve böylelikle centilmen gibi olacaktin.
Belle, puisque ton père refuse de te réveiller, je dois trouver un autre moyen, et j'y arriverai.
Belle, baban seni uyandırmayı reddettiğinden başka bir yol bulmak zorundayım. Bulacağım da.
C'est une autre façon de le dire.
Koymak için başka bir yol.
D'habitude, c'est avec Korsak.
Her zamanki yol Korsak'la gelmendi.
Mais je serai avec toi tout le long.
Ama yol boyunca yanında olacağım.
Maintenant, j'ai peut-être un moyen, mais il est assez dangereux.
Bir yol biliyor olabilirim ama tehlikeli.
Bien, on doit partir d'ici. Par ici.
Pekala, dışarı çıkacak bir yol bulmalıyız.
- On savait que ça arriverait. - Non, tu ne comprends pas.
Bu sabah beni posta odasında seçtiğin günden beri ne kadar yol kat ettiğimizi düşündüm.
Comme les juifs ont fui l'Égypte, la route est longue vers la terre promise.
Mısır'dan çıkan Yahudiler gibi vaadedilen topraklara giden yol uzun ve zorludur.
Donc, tu as utilisé ton ordinateur, donc il n'y a pas de moyen de prouver que Ralph a écrit le code en question! ?
Demek dizüstünüzü kullanmasını siz istediniz yani ortada mevzubahis kodu Ralph'ın oluşturduğunu kanıtlayabilecek bir yol yok.
Oui... et le job est complètement non officiel, ce qui veut dire que si vous êtes pris, le Département de la Défense et la Maison Blanche vont nier avoir eu connaissance de cette mission... et même si vous arrivez à passer les gardes, tout le chemin vers la salle des coffres souterraine, ils expulsent du gaz soporifique au 1er signe de falsification, et qui sait quels pièges mènent derrière telle porte.
- Evet... ve bu iş tamamen kayıt dışı yani bu da yakalanırsanız Savunma Bakanlığı ve Beyaz Saray görevden bilgileri dâhilinde olduğunu reddedecekler ve korumaları geçseniz bile yeraltındaki depoya giden yol kurcalamanın ilk işaretinde bayıltıcı gaz salacak şekilde donatılmıştır ve o kapının arında kim bilir ne gibi tuzaklar vardır.
J'ai besoin de vous pour protéger il et le guider.
Onu korumanı ve yol göstermeni istiyorum.
Il me sauverait un voyage dans demain.
Yarın yeniden yol yapmaktan kurtarır beni.
Je ne laisse pas Ron conduire tout le long.
Tüm yol boyunca Ron'un sürmesine izin vermem.
Et il n'y a pas moyen de stopper l'armée d'œstrogène?
Kadınları durdurmak için hiçbir yol yok mu?
Chef de quart, en avant toute.
O.O.D., tam yol ileri.
Celle qui a poussé d'autres victimes à des crises psychotiques.
Diğer kurbanlarda psikotik krize yol açmıştı.
Il a fait du chemin, n'est-ce pas?
Çok yol katetti, değil mi?
Elle a fait beaucoup de route.
Uzun bir yol geldi.
Et je suis navré des ennuis que je vous ai causés, à mère et à toi.
Ve annem ile aranızda soruna yol açtığım için özür dilerim.
Ils doivent montrer le chemin.
Yol göstermesi gerekir.
C'est Kynaston sur la Route 7.
Kynaston'da yedinci yol üzeri.
Ouais, sur la Route 7, juste au nord de Bear Valley.
Evet, evet. yedinci yol üzerinde. Bear Valley'nin kuzeyinde.
Donc on doit trouver un autre moyen.
Başka bir yol bulmalıyız.
Il y a une issue, mais techniquement, ça implique une trahison de ma part.
Budan başka yol da var teknik olarak benim vatan hainliği yapamamı içeriyor.
Mais la seule manière te tuera.
Ama bu tek yol seni öldürecek.
Je ne voulais pas larguer une bombe comme ça, j'ai épuisé toutes mes possibilités normales et vous êtes la seule personne restante qui ne croira pas que je sois fou.
Öyle bir anda söylemek istemezdim ama denemediğim yol kalmadı ve bana deli gözüyle bakmayacak tek kişi de sizsiniz.
Je lui ai dit de faire quelque chose de sa vie.
Ona kendisine yeni güzel bir yol çizmesini söyledim.
Il n'y a qu'un seul moyen de le savoir.
Bilmek için tek bir yol var.
C'est loin pour votre mère de faire ce voyage le jour de visite, surtout avec ses mauvais genoux.
Annen için ziyeret günlerinde oldukça uzun bir yol, Özellikle de sahip olduğu sakat diz ile.
Ça ferait quoi? Environ 13-14 heures en bus?
Otobüs ile 13-14 saatlik bir yol mu oluyor?
J'imagine qu'on pourrait, mais c'est bien plus efficace d'utiliser le scanner à empreintes.
Sanırım yapabiliriz. Ama parmakizi tarayıcısı kullanmak çok daha etkili bir yol.
Parce qu'une telle violation de la sécurité pourrait faire renvoyer ce méchant Ned.
Çünkü böylesi bir güvenlik ihlali Rezil dostumuz Ned'in kovulmasına yol açabilir.
- On n'a aucune piste pour la suivre
- Yani onun izini sürebileceğimiz hiçbir yol yok.
J'ai déjà dit à Enzo que j'ignorais comment aider ton amie.
Enzo'ya çoktan söyledim arkadaşına yardım edecek bir yol bilmiyorum.
Mais je le comprendrai quand j'aurai à le faire.
Eminim o zaman bir yol bulurum.
Il a trouvé une piste sur le chamane qui a aidé Rayna à transformer Bonnie.
Bonnie'yi Rayna yapan şamanı bulmak için bir yol buldu.
- Dis-moi que tu as trouvé un moyen de l'aider.
- Bir yol biliyorsan söyle hemen.
Il faut trouver une solution.
Başka bir yol bulmalısınız.
Je t'emmène dans une petite chasse à cour.
Bu küçük avda ben sana yol gösteririm.
Je sais effectivement d'un véhicule de cette hauteur sur le chemin, si la vitesse pourrait être un problème.
Şu anda yol almakta olan o yükseklikte bir araç biliyorum aslında lakin hız biraz sorun olabilir.
Mais tu dois choisir une voie.
Bir yol seçmen gerekiyor.
J'ai été dans ta tête auparavant, ça n'a pas été trop dur de retrouver le chemin.
Daha önce kafanın içine girmiştim. Yeniden yol bulmak zor olmadı.
Ou peut-être qu'on ne le saura jamais, parce qu'il y a sûrement une autre solution.
Çünkü başka bir yol vardır.
Il a dit adieu aux robots de Wayne Enterprises et il adore être ici.
Wayne Girişimcilik'e yol verdi ve burayı seviyor.
- Mes cordes se montrent.
- Ona yol göstermeme ihtiyacı var.