Translate.vc / Francês → Turco / Yore
Yore tradutor Turco
104 parallel translation
Ici ils stockent ce qu'ils étaient avant, la douleur et la souffrance des jours de Yore.
İşte burada, çok eskiden yaşanmış acılar ve eziyetleri saklıyorlar.
Son souvenir survivra parmi ces indigènes pour le reste de leur vie.
Hatırası ömürlerinin sonuna kadar o yöre halkının hafızasına kazınmış.
"Capture de Rocco."
"Yöre Polisi Johnny Rocco'yu Yakaladı."
D'apres les gens d'ici.
Yöre halkı öyle diyor.
Les gens du coin disent que, d'une façon ou l'autre, elle avait assassiné sa bienfaitrice.
Yöre sakinlerine kalırsa, refakatçi o veya bu şekilde... hamisini öldürmüştü.
- Je voulais voir les gens du coin.
- Yöre sakinlerini görmek istedim.
Mais des tas de gens la cherchent. Je reviendrai dès qu'on l'aura retrouvée.
Bütün yöre halkımız onu arıyor, bulur bulmaz hemen sizinle olurum.
La police de Wiltshire, dites-vous?
Wiltshire Vilayeti Polis Teşkilatı demiştiniz? Normalde Salisbury'da görev yapıyorum, ama buradaki yöre halkından biri gelip ona yardım etmemi istedi. Bu doğru.
Notre officier de police voulait être sûr des faits... avant de me demander de m'en occuper. Et avant de déranger un homme comme vous.
Yöre sakini, beni çağırmadan ve sizin gibi bir beyefendiyi rahatsız etmeden önce gerçeklerden emin olmak istedi.
Les chameaux ont des rhumatismes.
Bilirsin yöre insanı bu tür şeyleri bilir. Develerin romatizması var herhalde.
Je vais vous rencarder sur les filles du coin.
Yöre kızları hakkında bir iki şey söyleyeyim size.
Camarades, en ce jour de fête, les habitants de Zvornik se joignent à l'allégresse générale.
Değerli yoldaşlar bugün, bu şen günde yöre halkımız ulusal bir sevince ortak oluyor.
Je cherchais en vain sa maison, mais Smith est un nom répandu.
Evini bulmak için boşuna uğraştım. Smith ismi yöre insanlarında son derede yaygındı.
Alors, au nom du conseil local, de moi-même et de la ville de N.Y., je vous remercie.
Yöre konseyi, kendim... ve New York şehri adına... yaptıklarınız için teşekkür etmek istiyorum... ve kasabanın ihtiyacı olan...
Plantées là par les paysans, il y a longtemps. Ils pensent que mâcher un bout d'écorce... fait passer les rages de dents.
Yöre halkı çok önceleri yapmışlar ve eğer bu ağacın kabuğundan çiğnerlerse, bunun diş ağrısına iyi geldiğine inanırlarmış.
La région est très belle.
Yöre çok güzeldi.
L es villageoises qu'on croise te prennent pour un charmeur.
Eminim ki yöre kızları seni çok çekici buldular
À la une, la population de lézards boliviens a explosé. Les citoyens en sont ravis.
Görünüşe göre açgözlü kertenkeleler tüylü sıçan ya da çatı kuşu olarak da bilinen yöre güvercinleri için damak tadı geliştirmiş.
Ici Kent Brockman, en direct du Bowlorama, où un crétin local, Homer Simpson, est à deux doigts du score parfait.
Posta numarası 14 - Ben Kent Brockman, Barney'nin Bowlarama'sında yani yöre sakini beyinsiz Homer Simpson'ın "Tam Skor'un" eşiğinde olduğu yerdeyiz!
Un petit bled
Küçük bir yöre.
Ainsi que tous les livres et la plupart des archives faisant un tant soit peu référence à la région ou à ce peuple ou au génocide arménien. À présent, je redécouvre la bible avec Ussher à l'esprit et je pense qu'au-delà de cette préparation, tout dépend de mon imagination.
O bölge, yöre insanı ya da Ermeni Soykırımı hakkında ipucu olabilecek birçok arşivsel doküman olmasına rağmen şu sıralar Ussher'ı da aklımda tutarak İncil'i yeniden okuyorum ama bundan ziyade biraz da hayal gücümle alakalı.
Les gens du cru pensent que c'est le fait d'un dément en cavale.
Yöre halkı tımarhaneden kaçmış bir delinin yaptığını iddia ediyormuş.
Et où vont les habitants?
- Yöre halkı nereye gidiyor?
Ce que certains journalistes ont suggéré de faire.
Yöre basınının bazı üyeleri bu öneride bulundu.
Elles sont plus... compliquées que ce qu'on a ici. Vous ne trouvez pas?
Onlar yöre kadınlarından daha zordur, öyle değil mi?
Une mauvaise disposition des meubles et je prendrais feu ou me changerais en pudding
Mobilyayı yanlış yöre koyarsam, bir anda alev alabilir ya da pudinge dönüşür.
Dans une villa en Polynésie, à sauter les filles du coin.
Polinez villasında yaşayacak, yöre kızlarına Bali Hai'yi tattıracaktım.
Nous résidents du quartier de Shamsabad... commerçants... fidèles de la mosquée... ouvriers de l'usine de textile... attestons que...
Bizler, Shamsabad bölgesinin... esnafı, yöre sakinleri... fabrika işçileri... ve dokumacıları... şahitlik ederiz ki...
Et nous avons appris que, depuis la mort de Carl, ses voisins ont formé un comité pour surveiller et protéger le Parc Bradley.
Şimdiyse, Carl'ın ölümünden sonra yöre sakinlerinin bir komite kurduğunu ve Bradley Park'ını koruyan bir topluluğa yardım ettiğini öğrendik.
" Un sentiment partagé par beaucoup de résidents.
"Bu görüş, birçok yöre sakini tarafından paylaşılmakta."
- je te les présente?
Gidip yöre halkıyla tanışacak mıyız?
Où l'on découvre Manderlay et ses habitants
Bu bölümde yolumuz Manderlay'e düşer ve yöre halkıyla tanışırız.
Et chaque année, depuis des temps immémoriaux, elle épargnait les plants de coton intelligemment protégés par l'étroite rangée d'arbres, appelée plus couramment, le "Jardin de la Vieille Dame".
Ama bunca yıldır, yeni ekilen pamuğa zarar verdiği olmamıştı çünkü çiftlik, yöre halkının "Yaşlı Hanımın Bahçesi" olarak bildiği ağaçlardan oluşan bir kalkan ile zekice korunmaktaydı.
Peu à peu, les plants de coton disséminés grandirent au même rythme que la faim des habitants, les maigres restes de viande d'âne étant réservés à Claire.
Zaman ilerledikçe, Manderlay'deki pamuk fideleri ile birlikte, yöre halkının açlığı da büyümekteydi. Ellerindeki eşek eti iyice azalmıştı ve kalan az miktarı da Claire'ye ayırmışlardı.
- l'endroit où on a vêcu, le quartier - et l'a rendue plus malfaisante.
Geldiğimiz yer, o yöre her şeyi daha acımasız yaptı.
Bien que quelques habitants se disent concernés au sujet du taux élevé de pesticides utilisés...
Her ne kadar yöre halkı fazla zehir kullanıldığından şikayetçi olsa da...
Hé, hé, hé, hé, hé! Regarde, regarde.
İnsanlar yöre halkının Amerikan Nessie dedikleri şeyi görmeye çalışıyorlardı.
Champignons du pays.
Yöre mantarları.
Comme je vous l'ai dit, il y a quelques semaines, un habitant du village a trouvé l'entrée d'une grotte.
Telefonda söylediğim gibi, birkaç hafta önce, birkaç yöre sakini, bir giriş bulmuşlar, mağaraya açılan bir giriş.
oué ok allez on va dans un bar... boire une bière et oublié cette légende.
Evet, tamam. Bence kendimize bir bar ve bira bulalım derim efsaneyi yöre halkına bırakalım.
Heu, un homme dans le Colorado. un autochtone du nom de Daniel Elkins a été retrouvé malmené chez lui. Elkins.
Manning, Colorado yöre halkından bir adam olan Daniel Elkins evinde küflenmiş olarak bulundu.
Les habitants doivent se tenir prêts pour des vents jusqu'à 240 km / h, des orages violents et des inondations.
Yöre halkı hızı saatte 150 mili bulacak şiddetli rüzgarlara hazırlanmalı, yıldırım ve su baskınlarına.
"Un jeune homme horriblement tu "
"Yöre sakini canice katledilmiş olarak bulundu."
Il miaule... Au moins 4900 véhicules brûlés,..
300'den fazla yöre sakini zarar gördü. 4.900 araç kundaklandı.
UNE JEUNE FILLE SURVIT À UNE TORNADE.
YÖRE SAKİNİ KIZ HORTUMDAN KURTULDU
Je sais pas qui m'énerve le plus. Les autochtones ou Jack...
Beni Jack'in mi yoksa yöre sakinlerinin mi daha çok sinirlendirdiğini bilmiyorum.
Ils s'en fichent, ici.
Yöre sakinleri.
Ainsi appelé par les autochtones, car ils croient que le temps et les montagnes sont l'oeuvre de Dieu dans le seul but de tuer des gens.
Buradaki yöre sakinleri bu adı vermişler çünkü havanın ve dağların tanrı tarafından tek amacı insanları öldürmek için yaratıldığına inanırlar.
Un vendeur du coin a entendu des coups de feu, il a appelé la police.
Yöre sakini bir tüccar silah seslerini duymuş, 911'i aramış.
Les habitants ont bien voulu les accueillir.
Yöre halkı onları kabul edecek kadar iyilikseverdi.
Ouais, pour un garçon du coin, il est plutôt bon à ça.
Evet, yöre sakini bir çocuk için, bu işte oldukça iyi.