Translate.vc / Francês → Turco / Ètait
Ètait tradutor Turco
198 parallel translation
- Ètait-ce un bon détective?
- İyi bir dedektif miydi?
C'ètait une très belle cérémonie.
Çok güzeldi.
C'ètait laquelle?
- Hangisiydi o?
La grande qui ètait devant nous, avec sa copine maigrichonne.
- Şu önümüzde oturan kız... -... sıska bir arkadaşı vardı hani.
C'ètait il y a environ un mois.
1 ay olmuştur.
Je les revois assis au salon, ils parlaient et parlaient encore. J'adorais mon père, il ètait toujours si gentil.
Çocukken oturma odasında oturup, konuşurken görürdüm bazen onları benim ihtiyara hayran kalırdım, her zaman öyle şefkatliydi ki.
C'ètait ma langue préférée.
En iyi dilimdi. Der, die, das.
C'ètait M. Stern.
Kapıyı açmak için yataktan kalkmam gerekti. Gelen Bay Stern'di.
Il ètait juif. ll m'a dit : "Ta mère est là?"
Yahudiydi. "Annen evde mi?" dedi.
- Le docteur s'ètait trompé.
Doktorlar yanılmış demek ki.
C'ètait du filet premier choix, quatre dollars le kilo.
Bonfileler but etinin en iyisiydi. Kilosu 3.80 Dolar.
Elle n'ètait pas très jolie, mais elle a l'air bien.
Çok güzel değildi ama hoş bir kıza benziyordu.
J'ai dit qu'elle n'ètait pas très jolie.
Çok da güzel bir kız değildi diyorum.
Angie. ll a dit qu'elle ètait maigre comme un clou.
- Angie. Zayıf, sıska bir kız dedi.
Il ètait là hier soir jusque vers 2 heures.
- Dün gece, ikiye dek burdaydı.
Tu sais, celle qui ètait pour toi. Celle qui ètait à l'arrière.
Sana ayarladığımız vardı ya hani, arka koltuktaki?
Il répond : "C'ètait facile."
O da "Kolay oldu." diyor.
C'ètait la grande guerre, la guerre prestigieuse.
Büyük bir savaştı. Ünlü savaş.
C'ètait un des bleus, à première vue, le lot habituel de nouveaux types, trop jeunes, trop propres, trop policés.
O da yeni gelenlerden biriydi. İlk bakışta hepsi acemi görünüyordu. Çok genç, çok temiz, çok süslü.
C'ètait le genre de type qu'on remarquait.
Hemen fark edilecek biriydi.
Je n'avais pas confiance en lui, et en plus il ètait né riche et beau, et moi pauvre et pas beau.
Kısmen ona güvenmediğim için... kısmen de zengin ve yakışıklı olduğu için. Ben fakirdim ve yakışıklı değildim.
Tout le monde savait qu'il ètait minè!
Diğer bölgeye geçmişler. Oranın mayın dolu olduğunu biliyorlar sanıyordum.
- Tout le monde savait qu'il ètait minè.
- Mayınlı olduğunu biliyorlardı.
Une heure après, on ètait en route pour Nice.
Bir saat sonra Nice yolunu yarılamıştık.
C'ètait une zone de repos pour l'armèe.
Ordu orayı dinlenme bölgesine dönüştürmüştü.
J'essaie de me rappeler ce que j'ai pensè en ce premier instant, sans doute qu'elle ètait belle.
Set, yedi demek. Onu gördüğüm anda ne düşündüğümü hatırlamaya çalışıyorum. Çok güzel olduğunu düşünmüş olmalıyım.
Oui, il ètait très sage, c'est vrai.
- Öyleydi. Çok akıllıydı. Çok akıllı bir adamdı.
C'ètait bizarre. Un jour, champagne offert par les Français, le lendemain, poussière offerte par les Allemands.
Garipti, bazen Fransızlar nedeniyle şampanya içiyorduk... bazen ise Almanların yüzünden toz toprak yutuyorduk.
La vallée n'ètait qu'à cinq kilomètres du passage menant en Italie, mais c'ètait une propriété de grande valeur.
Vadi İtalya'ya geçişi sağlayan yola... sadece beş kilometre uzaktaydı ama çok değerli bir araziydi.
Derrière moi, un type les a comparées à des rangées de tombes, c'ètait peut-être le cas de certaines.
Arkamda duran biri, mezar taşlarına benzediğini söylemişti. Bazılarımız için öyle de oldu.
Une semaine, on ètait trente dans la villa, surtout des enfants réfugiés.
Bir keresinde bu villada bir hafta 30 kişiydik. Çoğunluğu göçmen çocuklardı. Tıpkı Jean François gibi.
C'ètait très agrèable.
Çok güzel bir akşamdı.
C'ètait merveilleux.
- Harika bir akşamdı.
Le jour où on s'est rencontrés chez Mme Brieux, elle a dit quelque chose en français et je vous ai demandè ce que c'ètait.
Monique, Bayan Brieux'da tanıştığımız günü hatırlıyor musun? Bana bir şeyler söylemişti, sana ne dediğini sormuştum.
C'ètait aussi un Noir.
Ama aynı zamanda babam bir siyahtı.
et à 35 ans, il ètait président d'une sociètè d'assurance à Philadelphie.
35 yaşına geldiğinde Philadelphia'da bir sigorta şirketinin müdürüydü.
C'ètait le meilleur, l'homme le plus digne d'amour que j'aie jamais connu.
Kocam hayatım boyunca tanıdığım en iyi, en muhteşem insandı.
Pour montrer que j'ètais un dur, et ce n'ètait pas tout.
Ne kadar sersem olduğumun kanıtıydı. Hepsi bu da değildi.
C'ètait toujours elle qui décidait, le samedi soir.
Cumartesi gecelerini hep ona ayırırdım.
On faisait ce qu'elle voulait, c'ètait sa soirée.
Ne yapmak isterse yapardım, onun gecesiydi.
On partait presque toujours en permission ensemble et c'ètait toujours pareil.
Hemen her izne Britt'le birlikte çıktık. Her defasında aynı şey oluyordu.
Si vous aviez vu le phare! C'ètait absolument...
Deniz fenerini görmeliydin, gerçekten muhteşem.
C'ètait nouveau, ça m'excitait.
Bu benim için yeni bir deneyimdi.
Ou peut-être : "II a marchè sur une mine. C'ètait horrible."
Veya mayına bastı efendim, korkunçtu derim.
"II m'a dit que Britt H ] arris était mort." C'ètait tout.
Britt Harris'in öldüğünü söyledi. Hepsi buydu.
Inutile de discuter! C'ètait un piège du Grand Inspecteur.
Yanlış çek çekleri takip etmişsiniz!
Elle n'ètait pas si moche.
O kadar çirkin değildi.
C'ètait signalé! Je le sais!
İşaretlenmişti, işaretlendiğinden eminim.
Vous ne le demanderiez pas si ce n'ètait pas important.
Gidebilirsiniz.
Ils m'ont dit que c'ètait très long.
Çok zaman alacağını söylediler.
- Kikui aussi! ? Il ètait dèchainè!
- Kikui de onlarla!