Translate.vc / Português → Turco / Ans
Ans tradutor Turco
573 parallel translation
Na noite a seguir, quando a sua mulher foi morta, o senhor tinha o álibi perfeito.
Ve sonra ertesi gece karınız öldürüldüğünde, ve sizin şu müthiş tanığınız gündeme geldiğinde, ansızın içime doğdu.
" E Lo, o monstro contemplou o rosto da bela. E impediu a sua mão de matar.
Ve ansızın, canavar baktı güzelin yüzüne.
Estávamos a navegar com bom tempo. Quando de repente se levantou uma terrível tempestade!
Açık bir havada gemi yolculuğumuza başlamıştık ki, ansızın korkunç bir fırtına çıka-geldi.
Deitaste fora a tua carreira e apostaste a nossa felicidade.
Minicik bir ºans için meslegini çöpe atip mutlulugumuzla kumar oynadin.
Estava escuro, a Sra. Reed apareceu de repente e assustou-me.
Burası karanlıktı, Bayan Reed de ansızın gelince korktum.
Podemos dar uma desculpa. Dizer que estás doente ou algo assim.
- Bununla ansızın karşılaşmak...
Quem entrega esta mulher para se casar com este homem?
Ansızın ne yapmakta olduğumun farkına varmıştım. Kay'den vazgeçiyordum.
De repente o sol desapareceu.
Ansızın güneş gitti.
Foi apenas sorte, pura sorte.
ªans, sadece ºans.
Disse que te desejo sorte.
Sana ºans diledigimi söyledim.
Eramos 10, e repentinamente, 25 ou mesmo 50 soldados inemigos carregavam sobre nós, surgindo da rectaguarda das rochas.
Şey, ansızın yaklaşık 25 belki 50 kişi. Heyneyse, onlar Stand Waitie'nin adamlarıydı. Kayalıkların arkasından vahşi kediler gibi bağırarak ve ateş ederek saldırdılar.
Era realmente maravilhoso, e depois... de repente compreendi que aquela rapariga estava literalmente louca por mim.
Her şey mükemmeldi taa ki... ansızın kızın benim için deli olduğunu hissettiğim ana kadar.
- Ladrões, jogadores, pistoleiros.
Ansızın. Anladım.
Não é possível.
Ansızın bırakmak.
Podias desejar-me sorte.
Bana ºans dileyebilirsin.
Desejei-te sorte na noite anterior a Shiloh.
Shiloh'tan önce de sana ºans dilemiºtim.
Através do Bósforo, à noite. Um ataque rápido, certeiro.
Boğaziçi'ni geçip bir gece... ansızın, kısa, keskin bir hücum.
E de repente eu me ouvi dizer :
Ansızın şunları dediğimi duydum :
E começou a segui-la em redor, e ela o pôs tão nervoso... que ele tirou a peitaça fora das telhas.
Kızın peşinden ayrılmıyordu, o kadar strese girmişti ki ansızın zona hastalığına yakalandı.
E então olhei para cima novamente, e, de repente... há uma manada de búfalos brancos, em debandada através do céu!
Bir de baktım, ansızın bir beyaz buffalo sürüsü, gökyüzünde çılgın gibi koşturuyordu!
Um dia, ele estava de pé com um monte de outros rapazes... e de repente ele atirou-se a mim, e beijou-me com força... direito na boca.
Bir gün, bir sürü çocukla beraberdiler... Ansızın fırlayıp geldi ve olanca kuvvetiyle beni dudaklarımdan öptü.
Eu não gosto de coisas inesperadas, só isso.
Başıma ansızın bir şeyler gelmesinden hoşlanmam, hepsi bu.
Estou a recordar-me de certas coisas.
Ansızın bir şeyler anımsıyorum.
Mais ou menos uma semana depois, de repente, eu fecho a água.
Bu bir hafta sürdükten sonra, ansızın suyu kapatıyorum.
De repente, as coisas vieram-me à memória.
Ansızın bir şey anımsadım.
Era como estivesse a descansar, quando a morte o surpreendeu.
Ansızın öldüğünde adeta dinleniyor gibiydi.
- Queria falar-te nisto há muito.
Oh, ansızın değil. bir kaç haftadır ondan söz etmeyi amaçlıyordum.
De repente sinto que gostaria de resolver as coisas com a Minnie.
Ansızın hissettim ki, Minnie'ye ulaşmak... istiyorum
Muito repentino, não é?
Ansızın, değil mi?
Fiquei tão cansada, de repente.
Ansızın çok yoruldum.
Este é o corpo de outra pessoa, onde me encontrei, de repente.
Bu başkasının bedeni, kendimi ansızın içinde buldum.
Chegaram hoje à noite como um tremor de terra.
Bu akşam ansızın ortaya çıktılar.
Ela é normalmente doce e generosa, mas quando acha que não a apreciamos o suficiente, torna-se terrível e passa de um extremo ao outro com ataques bruscos.
Genellikle yumuşak başlı ve cömert ama yeterince takdir edilmediğini düşününce korkunç oluyor., bir uçtan ötekine geçiyor ansızın saldırıyor.
Quando o meu marido morreu de repente, em Novembro passado, deixou-me algum dinheiro. Mas senti que precisava de trabalho. De trabalho duro e exigente.
- Eşim geçen Kasım'da ansızın öldüğünde bana biraz para bırakmıştı ama çalışmam gerektiğini hissettim.
O uso crónico de um nome falso não é consistente com a tua história de uma tentação súbita e de um impulso não premeditado.
Sahte bir adı devamlı kullanman, ansızın şeytana uyma ve önceden tasarlanmamış bir hareket hikâyenle tutarlı değil.
Quando vi que tinhas desaparecido, percebi logo o que se passara.
Dün seni almaya gelmek için aradığımda, ayrıldığını anlayınca ansızın neler olup bittiğini kavradım.
O Gisborne vai atacar, e vai ser rápido.
Gisborne ansızın, saldıracak.
Aparece para Dizer "Cu-cú"
Ansızın çıkıverip guguk diyor
Aparece Para dizer "Cu-cú"
Ansızın çıkıverip guguk diyor
Um pai que, para pôr fim a vossa tristeza, organizou um súbito dia de festa.
Bu kederden uzaklaştırmak için seni. ansızın sevinçli bir gün tertipledi.
Então, de repente, apareceu uma pista na Escócia.
Sonra ansızın İskoçya'da bir ipucu ortaya çıktı.
De repente, tirou uma licença e, depois, desapareceu.
Ansızın izne ayrılıyor ve sonra ortadan kayboluyor.
Aconteceu tudo muito depressa, não tenho a certeza.
- Ansızın olan bir şeydi. Emin değilim.
E se, de repente, ouça-nos?
Ansızın duyabilir.
Logo o homem da frente voltou-se e mostrou o Parteiabzeichen, cartão do partido, e mostrou-lhe os papéis em como era da Gestapo.
Önündeki adam ansızın dönerek parti rozetini göstermiş ve evraklarını almış. Kendisi Gestapo'danmış.
Tentavamos convencer-nos de que não nos ia acontecer nada e, de repente, descobrimos que nem sempre nos safamos.
Sürekli kendinize, "Bana bir şey olmayacak, iyi olacağım." diye telkinde bulunuyordunuz. Ansızın kafanıza bir şey dank ettiğinde ise "bir gün bu işten sıyrılıp kurtulamayacağım." diye düşünüyordunuz.
Às vezes, quando um homem vê uma rapariga, pode esquecer o que sentiu por ela, em circunstâncias mais românticas.
Bazen bir erkek ansızın bir kızla karşılaşınca romantik bir ortamda... ona karsı hissettiklerini unutabilir...
E, de repente, parecia que ela havia perdido o interesse por eles...
Sonra ansızın onlara karşı tüm ilgisini kaybetmiş gibi göründü...
Tive uma súbita sensação de fatalidade.
Ansızın içime ölüm hissi düştü.
Sei que está na moda apresentar programas televisivos em bibliotecas.
Anşıyorum ki, televizyon oyunlarını kütüphaneden sunmak moda.
- Porque te lembraste disso agora?
Ansızın bunu kafana ne soktu?