Translate.vc / Português → Turco / Arena
Arena tradutor Turco
1,064 parallel translation
O Primeiro-Ministro Reynaud respondeu, demitindo do seu governo alguns dos espíritos mais fracos e convocando pessoas combativas, nomeadamente De Gaulle, que agora estreava na arena política, mas a guerra já não estava nas mãos deles.
Başbakan Reynaud, mücadelesinde kararlıydı. Kabinesindeki zayıf halkaları temizleyerek siyasi arenada ilk kez boy gösterecek olan General de Gaulle'ü göreve getirdi. Ama artık iş işten geçmişti.
Tem uma tensão inacreditável na arena.
Bu arenada inanılmaz bir tansiyon var.
Uma coruja voou pela arena, cega pela luz do Sol.
Gün ışığından gözleri kör olmuş bir baykuş uçarak alana girmiş.
Como eu disse, os únicos leões que ainda restam em Roma, estão na arena.
Dediğim gibi, Roma'da arenadan başka bir yerde aslan kalmadı.
Não quero beijoquices na arena.
Körebe falan oynamanızı istemiyorum.
Havia trazido o Bucéfalo para grande arena.
Bucephalus'u büyük arenaya getirtmiş.
Assim, Alexander caminhou para a grande arena.
Ve böylece İskender büyük arenaya girmiş.
E parado no meio da arena estava o Bucéfalo.
Arenanın ortasında duran Bucephalus imiş.
Porque aquilo lá fora está a ficar uma arena e eu começo a gostar.
Neden biliyor musun? Dışarıdaki vahşi oyundan.
Marte tornou-se uma espécie de arena mítica, na qual projectámos as nossas esperanças e medos terrestres.
Mars, Dünya ile ilgili umut ve korkularımızı yansıttığımız efsanevi bir arena oluvermiştir.
O mundo inteiro era a arena onde triunfava a Holanda.
O dönemde bütün Dünya Hollanda'nın menzili içindeydi.
Eu e o Buster aparecemos depois do Doc nos anunciar, e faço uns truques à volta da arena.
Doktor beni takdim edince ben ve Buster sahneye gireriz. Sonra arenada atla dolaşarak numaralarımı yaparım.
Volto a montar no Buster e dou uma volta à arena.
Geri gelirim... Buster'a binerim ve arenanın etrafında dönerim.
Se ele estivesse aqui, diria que o ringue é uma arena. Dêem ao touro uma arena onde ele se possa enraivecer.
Olivier Sugar Ray'in karşısına çıksaydı o da derdi ki, sahneyı ringe tercih ederim.
Jake La Motta e Jimmy Reeves na Cleveland Arena.
Jake La Motta, Jimmy Reeves.
E não sou nenhum Olivier, mas se ele lutasse com o Sugar Ray, diria que o ringue é uma arena.
Olivier Sugar Ray'in karşısına çıksaydı, böyle derdi : Sahneyi ringe tercih ederim.
Portanto dêem ao touro uma arena onde ele se possa enraivecer.
Onun için bana bir sahne verin.
Leva os rejeitados ao Coliseu, vende-os como isco para os leões.
Bu artıkları Arena'ya götür, aslan yemi olarak sat.
Sou o prato principal no Coliseu.
Arena'da ana yemeğim.
A todas unidades, eles saíram da arena do jogo.
Bütün birimler oyun arenasına.
A arena fica à direita.
Meydanı sağınızda göreceksiniz.
Como um circo, uma arena.
Video sirki, video arenası gibi.
A luta pela mente norte americana será travada na arena do vídeo, no Videódromo.
Kuzey Amerika'nın zihin savaşı video arenasında olacak, Videodrome'da.
Mesmo a querer impressionar... Martinez exibe seu pânico habitual na arena.
Martinez, Ruth Zelig'i etkilemek istese bile... arenada her zamanki gibi panikler.
- Ao Centro Cívico, não é?
- Civic Arena'ya, doğru mu?
Em marcha até à arena!
Arena'ya, ileri!
Após muito anos de burocracia, a Rússia vai descer à arena - o ringue dos prémios.
Yıllarca bürokrasiden sonra, Rusya artık ringe çıkıyor - ödül ringine.
A ira entre estes dois pode sentir-se em toda esta arena.
Aradaki düşmanlık arenanın her yerinde hissedilebiliyor.
E outra é acabarmos no meio da arena, de anca partida, a enfrentar o touro.
Aksi takdirde bu hızla savrulur ve bir hendeğin içinde kırık bir kalçayla aynasızların gelmesini beklersin...
Quando entra na arena, o toureiro olha o touro de longe... e decide como toureá-lo.
Boğa güreşçisi boğayı izler ve onu nasıl yönlendireceğini bilir.
E já que tenho que morrer... prefiro que seja na arena, é muito mais emocionante.
Demek istediğim, eğer öleceksem bunun arenada olmasını isterim, daha heyecanlı.
Não, está na arena toureando com os rapazes.
Kendisi öğrencilerle arenada.
Ok, tens a câmara, a equipa, e a entrevista colectiva amanhã.
Kamera, ekip ve Arena basın konferansı senin işin.
Não existem regras na arena.
Dışarıda hiç kural yoktur.
Vocês tocam como uns parolos e eu voo como uma galinha por cima da arena.
Siz aptal gibi çalıyorsunuz. Ben de burada bir tavuk gibi uçup duruyorum.
Vou cuidar de que dêem o vosso melhor e não sejam desclassificados por lutarem fora do concurso.
Sizlerin arena dışında dövüşüp... diskalifiye olmanıza engel olacağım.
A principal angústia e fonte das minhas alegrias e tristezas desde a juventude, tem sido a interminável, e implacável batalha entre o espírito e a carne... e a minha alma é a arena onde estes dois exércitos se encontram e combatem. "
Gençliğimden beri en büyük acım, bütün neşemin ve dertlerimin kaynağı, yüreğimle gövdem arasındaki sonu gelmeyen o acımasız çatışma olmuştur... ve ruhum da, bu iki ordunun karşılaşıp dövüştüğü bir arenadır. "
Também vai uma delegação de Point Arena.
Point Arena'dan da bir delegasyon olacak.
Existe muita poesia naquela arena.
O ringde bir sürü şiir var.
Uma noite quente em Miami, Março 69. A arena rebenta pelas costuras.
Miami'de sıcak bir gece, 1969 martı.
"Vivam o casamento como se fosse um filme, não como uma arena." "Ao invés de se torturarem de corpo e alma, aprendam a fingir, a representar, a jogar."
Evlilikleriniz bir film gibi olsun boks ringi gibi değil.
A Europa tornou-se a arena da "Real Política" ou política da realidade.
Avrupa, Real politik, gerçeklik politikasının arenası haline geldi.
Sim, mas amanhã eles serão levados para a arena em Roma e sem a poção, já todos sabemos qual será o resultado.
Arena'ya götürüyorlar. İksirsiz skorun ne olacağını biliyoruz.
Estes são os meus 5 pés, 10 polegadas de engano e valor.
Burası arena, 180 santimetre boyunda boya ve pislik içinde ben ;
Daqui o Capitão. Arena Niguchi?
Kaptan konuşuyor.
O mais poderoso lutador na arena Niguchi... é um homem chamado General Fujita.
Niguchi Arenasında ki en güçlü dövüşçü General Fujita'dır.
Agora, este é o ringue do touro, e eu sou o touro.
Burası bir arena ve ben de boğayım.
Aquelas luzes, o dinheiro, aquelas cabines estranhas aquele homem a falar tão depressa, como numa arena.
Bütün o ışıklar. Onca para, o küçücük kulübeler ve durmadan konuşan o adam. Savaş alanı gibi.
Agora seu mundo é a arena! Não fale mais nada!
Senin rakibin şu an dünya.
Posso morrer nesta cela esta noite ou na arena amanhã.
Bu gece bu hücrede ölebilirim, ya da yarın arenada.
Onde estão todos os heróis fora da arena? Aqui está o nosso herói.
Bütün kahramanlar arenalarda olacak diye bir şey yok.