English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Arpa

Arpa tradutor Turco

162 parallel translation
Vês orzo preto, num caldo de frutos do mar, com puré de aipo-rábano.
Baharatlı deniz çorbası içinde siyah arpa şehriye ve kereviz püresi görüyorsun.
Não se preocupe com ela O fato é se você está sem arroz, sempre haverá cevada.
Onu hiç düşünme, genç bayan. Aslında pirincin bitmişse, her zaman arpa vardır.
Bem... comemos sopa. Sopa de cevada, é claro.
Şey, çorba, arpa çorbası içtik, elbette.
- E os vossos morfes?
- Sizde arpa nasıl?
E que nao cheire a agua de cevada
Arpa şırası kokmamalısın
Sacos de milho, dentro do perímetro.
Arpa çuvallarıyla barikat kurun.
Ali, há presunto e feijão e também café e milho.
- Orada bir kazan fasulye ve etler, kahve ya da arpa suyu var.
- Milho?
- Arpa suyu mu?
A cevada teve um grande movimento na semana passada... mil e quinhentas... medidas.
Geçen hafta arpa bolluğu vardı - 1,500 kile.
Aveia, cevada, cenouras.
Yulaf, arpa, havuç.
Vamos precisar de meio presunto cinco quilos de carne fumada, dez quilos de raçäo de cavalo.
Tuzlu yag gerekli bes kilo kurutulmus et, atlar için de on kilo arpa.
Uma espécie de fragmentos de vidro cobertos por resíduos de cevada.
- Bir çeşit cam parçası arpa kalıntısıyla kaplı.
E também resíduos de cevada, diz que lembram as dedadas na carpete.
Ayrıca arpa taneciklerinin halıdaki leke izleriyle uyuştuğunu da söylüyor.
Cevada?
Arpa mı?
Sei exactamente como se sente. Trouxe-lhe uma garrafa de água de cevada.
Ne hissettiğini çok iyi biliyorum, o yüzden sana arpa suyu getirdim.
'Uma medida de trigo por um centavo... e três de cevada.
'Bir ölçek buğday bir dinara... "'ve üç ölçek arpa bir dinara...
É panado, salteado em manteiga e limão e com uma pitada de mostarda de Dijon.
Ekmeğe bulanmış ve kızarana kadar sote edilmiş taze hani balığı. Tereyağı, arpa soğan karşı konulamaz Dijon hardalıyla.
" E ela vagueou como num sonho através do ondulante mar de centeio,
" Ve o bir rüyadaymışcasına altın arpa denizinin ortasında dolaşıyor,
Há papoilas e um campo de centeio.
Gelincikler ve bir arpa tarlası var.
Nas partes baixas das montanhas vi pequenos campos de cevada e centeio ; no fundo dos estreitos vales, alguns prados verdejantes.
Dağın alçak yamaçlarında, arpa ve çavdar yetiştirilen küçük tarlaları ve aşağı dar vadilerdeki çayırların yeşil örtüsünü görebiliyordum.
Tentei, uma vez, tirar as impressões digitais de um tipo que passou a vida numa destilaria.
Bir defasında böyle bir adamın parmak izini alıyordum. Hayatı boyunca ellerini arpa fıçısından hiç çıkarmamış.
- Cry-Baby, queres pinga?
- Sulu Göz, arpa suyu ister misin?
Isto é grão que qualquer idiota come, mas que o Senhor destinou a um consumo mais divino.
Bu arpa tanesini her budala yiyebilir ama yüce Tanrı onun için daha ulvi bir tüketim biçimini öngörmüş.
Vocês já viram tanto mijo?
Hiç bu kadar arpa suyu gördünüz mü?
Se ele tivesse escolhido sopa de quiabo e galinha, ou cogumelos e cevada, estaria de acordo contigo.
Demek istediğim, eğer tavuk çorbası ya da matzo ball * * * hatta mantarlı arpa çorbası bile alsa, senle aynı düşünürdüm.
Mas vale a pena. Consigo enviar-lhe o primeiro carregamento de cevada até...
İlk arpa sevkiyatını yola...
Ei. Eu vou aqui buscar um licor de malte.
İçeri gireceğim ve arpa likörü şapırtacağım.
Há um engenheiro da ARPA chamado Dennis Cahill.
ARPA'da çalışan D. Cahill isimli bir mühendis var.
Que espécie de festa serve cevada?
Nasıl bir partide arpa olur?
Toma, vai buscar aquela erva amarga ao jardim.
Gidip bana bahçeden biraz acı arpa mayası getir.
Bolinhos de arroz e cevada!
Evet, benim günüm böyleydi. Oh, pirinç-arpa köfteleri.
- Feito de cereais é mais forte.
- Arpa alkolü en güçlüsüdür.
Trigo?
Arpa mı?
Não há bebidas alcoólicas e há só uma prostituta.
Hiç arpa suyu yok ve tek bir hatun var.
Mas agora tenho quarenta, não passo da cepa-torta, tenho de pensar na renda...
Ama şimdi 40 yaşımdayım. Ama bir arpa boyu bile ilerlemedim, hala kiramın derdindeyim.
A Cerveja Duff é feita de lúpulo, cevada... e o que é que vem das montanhas frescas?
Duff Birası şerbetçiotu, arpa ve pırıl pırıl dağ nesiyle yapılır?
Serias como um porco no meio dum campo de cevada, sem controlo.
Arpa ambarındaki başı boş ata benzersin.
Disseste que eu soava como uma arpa com cancro.
Akciğer kanseri bile olsam aynı şeyi söylersin.
Uma pilha de cevada deliciosa e plantas de âmbar... numa cama fresca de flores de malte, eh?
Bir balya lezzetli arpa ve kehribar tohumu.
Eu tenho alguma cevada.
Yanıma biraz arpa aldım.
Os índios pré-colombianos podem ter encontrado um tubarão morto em terra ou então roubaram um de uma tribo rival. - Temos de avisar a ARPA.
- Kolomb döneminden önceki Kızılderililer, ya sahilde ölü bir köpekbalığı bulmuştur ya da Casimoroid kabilesinden almışlardır.
Crescendo por entre as árvores... encontramos dois cereais : trigo e cevada.
Ağaçların arasında yabani olarak yetişen iki tahıl vardı... arpa ve buğday.
Não podendo mais se deslocar... eles se mantiveram próximos a fontes de água... e cultivaram trigo e cevada.
Gezici bir hayat şeklini sürdüremeyince, bulabildikleri su kaynaklarına yakın yerlerde kaldılar... ve çevrelerinde yeni arpa ve buğday tarlaları oluşturdular.
A cada nova semeadura e colheita... tinham sementes melhores de trigo e cevada... mais saborosas e fáceis de plantar.
Ekme ve hasat sürecinin her döngüsünde tohumları en büyük, en lezzetli ya da tohumları toplanması en kolay olan... arpa ya da buğday başaklarını tercih ediyorlardı.
Elas eram cercadas por campos de trigo e cevada... mas agora tinham outra fonte de alimento.
Etrafları evcilleştirilmiş buğday ve arpa tarlaları ile çevrilmişti, fakat bu noktaya gelinceye kadar, bir başka düzenli yiyecek kaynağı daha bulmuşlardı.
Trigo e cevada, ovelhas e cabras, vacas e porcos... se espalharam pelo crescente fértil... a leste, em direção à Índia... e a oeste, em direção ao Norte da África e Europa.
Buğday ve arpa, koyunlar ve keçiler, inekler ve domuzlar Bereketli Hilal'den, doğuya doğru Hindistan'a, batıya doğu... Kuzey Afrika'ya ve Avrupa'ya yayıldı.
Cereais Grape-Nuts. Segundo ela, os Grape-Nuts desentupiam-lhe as artérias e o Duke ajudava no resto. E um tipo chamado Duke.
Kahvaltıda buğday ile arpa gevreği yemek ve Duke adında bir adam.
É verdade. Uau!
Buğday ve arpa gevreğinin atardamarlarını, Duke'nin ise bedeninin geri kalanını sağlıklı tuttuğunu söylerdi.
Para mim, esse tipo de pagamento ficou sem efeito, perto de Avignon.
Bana gelince, orada aradığın faiz Avignon dışında bir arpa tarlasında kurşun yedi.
E queremos mais 2000 toneladas de cevada.
Ve 2,000 ton daha arpa istiyoruz. Bu imkansız.
- Qual é o prémio?
- Arpa ne?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]