Translate.vc / Português → Turco / Blaire
Blaire tradutor Turco
176 parallel translation
Blaire, vá lá!
Blaire, gel!
Irv, Blaire!
Irv, Claire.
Blaire? Manteiga ou margarina?
Blaire, gerçek yağ mı, yoksa margarin mi?
Olha, a Blaire esqueceu-se dos óculos.
Blaire gözlüklerini unutmuş.
Cassandra Blair.
Cassandra Blaire.
Da Blaire Roche, uma menina de seis anos.
Blaire Roche, 6 yaşında bir kız.
Blaire!
Blaire!
A Blaire é uma puta.
Blaire tam bir kaltak.
A Blaire é cruel.
Blaire acımasız.
A Blaire é maligna.
Blaire kötü.
A Blaire merece morrer.
Blaire ölmeyi hak ediyor.
Conheça a Blaire Hawkins.
Bu, Blaire Hawkins.
Onde estava a Blaire ontem?
Blaire dün gece neredeydi?
Talvez não esperasse que a Blaire morresse, e tentava esconder a sua identidade.
Ya da belki Blaire'in ölmesini beklemiyordu,.. ... belki kimliğini saklamaya çalışıyordu.
Olhe, não sou culpado pela morte da Blaire Hawkins.
Blaire Hawkins'in ölümünün suçlusu ben değilim.
A Blaire era notoriamente uma miúda malvada.
Blaire kötülüğüyle meşhur bir kızdı.
A Blaire magoou muitos estudantes.
Blaire birçok öğrenciye zarar verdi.
Ela era o pior tipo de tirana.
Blaire en kötüsüydü.
Srª Hawkins, disse que a Blaire foi para uma festa ontem à noite.
Bayan Hawkins, Blaire'in dün gece bir partiye gittiğini söylediniz.
A Blaire era muito amada.
Blaire'i herkes severdi.
Tenho de lhe dizer que o director Lieber nos deu uma longa lista de estudantes da escola que alegavam que a Blaire os maltratava.
Size söylemek zorundayım. Müdür Lieber, Blaire'in okulda kötü davrandığı çocukların uzun bir listesini verdi.
A Blaire era melhor que qualquer rapaz daquela escola.
Blaire o okuldaki her çocuktan daha üstündü.
É o Mercedes da Blaire.
Blaire'in Mercedes'i.
Aposto que é a mala da Blaire.
Bence kesin Blaire'in çantası.
Acho que é seguro dizer que entre os sapatos, a mala e as marcas, foi daqui de onde a levaram.
Çantaya, ayakkabılara ve sürüklenme izlerine bakılırsa Blaire'in buradan kaçırıldığı belli.
A Blaire saiu às 2h30, está correcto?
Blaire 02 : 30'da çıktı, doğru mu?
Você e a Blaire eram amigas, certo?
- Blaire'le arkadaştınız değil mi?
A Blaire veio com alguém ontem à noite?
Blaire dün gece biriyle tartıştı mı?
A Blaire pô-la na rua.
Blaire de onu kovdu.
Está a insinuar que a nossa filha tem alguma coisa a ver com a morte da Blaire?
Kızımızın Blaire'in cinayetiyle ilgisi olduğunu mu ima ediyorsunuz?
A Blaire convidou-me para a festa.
Blaire beni partiye çağırdı.
Disseram que... a Blaire mandou-os cobrar.
Dediler ki,.. ... Blaire tahsilat için bizi gönderdi.
Eu não sei, só pensei que se fizesse o que a Blaire queria ela deixava-me em paz.
Ne bileyim, Blaire'in istediğini yaparsam dedim beni rahat bırakır.
- porque não há causa provável. - E as outras vítimas da Blaire?
Peki, ya Blaire'in diğer mağdurları?
Vou examinar agora a Blaire Hawkins.
Blaire Hawkins'e ancak bakabildim.
Certo, acho que tenho uma coisa.
... ikinci sınıf Blaire... Galiba bir şey duydum.
Blaire... - Era uma voz masculina.
Bu bir erkek sesi.
Sabemos que a Megan não era a única pessoa que a Blaire assediava.
Blaire'in taciz ettiği tek kişinin Megan olmadığını biliyoruz.
Estou no segundo ano... Bl... Bl...
... ikinci sınıf Blaire...
Blaire... Alguma coisa como, "Cordero e segundo ano." - Foi o que ouvi.
- "Cordero, ikinci sınıf" gibi duydum.
Cordero... estou no segundo ano... Blaire... arruinou a minha vida
... ikinci sınıf Blaire hayatımı mahvetti...
Expressando as suas frustrações sobre a Blaire Hawkins?
Blaire Hawkins hakkındaki şikâyetlerin.
A Blaire preparou tudo.
Blaire her şeyi ayarlamıştı.
Foi a Blaire.
Blaire yaptı.
Esta corda que achámos na garagem dos Corderos é definitivamente a corda que amarrou a Blaire Hawkins na trave da baliza.
Cordero'ların garajında bulduğumuz bu halat kesinlikle Blaire Hawkins'in kale direğine bağlandığı halatla aynı.
Passei as últimas horas a ver os e-mails e mensagens de texto do telemóvel da Blaire.
Birkaç saattir Blaire Hawkins'in telefonundaki e-postalara ve mesajlara bakıyorum. - Ve bir şey buldun.
Blaire.
Blaire.
Nunca tentou parar os "bullyings" da Blaire porque tinha um caso com ela.
Blaire'in zorbalıklarını durdurmaya çalışmadın çünkü ondan hoşlanıyordun.
A Blaire pode ter entrado no meu escritório e enviado esses e-mails para ela mesma.
Blaire odama gelmiş ve bu e-postaları kendine göndermiş olabilir.
E a Blaire descobriu, não foi?
Blaire de bunu anladı, değil mi?
Depois colocou as gravações num CD e forçou a Blaire a ouvir enquanto a matava.
Sen de şikâyetleri CD'ye kaydedip Blaire'i öldürürken zorla dinlettin.