Translate.vc / Português → Turco / Braun
Braun tradutor Turco
430 parallel translation
Está a falar de Felix Braun de Miami, claro.
Tabii, Miamili Felix Braun'ï kastettin.
O vosso presidente, Dr. Braun, diz-me que terei o prazer...
Başkanınız Dr. Braun, konuşmanızı dinleme zevkine...
Desculpe, Dr. Braun.
Özür dilerim Dr. Braun.
E temos a gasolina, lá fora para si e Menina Braun quando terminar.
Siz ve Matmazel Braun için dışarıda benzin hazır işinizi ne zaman bitirirseniz.
A menina Natasha Von Braun procura-o.
Bayan Natasha Vonbraun sizi arıyor.
Leonard Von Braun, o inventor do raio da morte.
Leonard Von Braun, ölüm ışınının yaratıcısı.
- Sou Natasha Von Braun.
- Ben Natasha Vonbraun.
Você é a Sra. Von Braun
Siz Bayan Vonbraun'sunuz.
O professor Von Braun é o seu pai?
Profesör Vonbraun babanız mıydı?
Foi tudo organizado pelo professor Von Braun?
Tüm bunları Profesör Vonbraun mu örgütledi?
Sra. Natasha Von Braun.
Bayan Natasha Vonbraun.
Hoje só existe o Professor Von Braun.
Bugünse sadece Profesör Vonbraun var.
O Professor Von Braun?
Profesör Vonbraun?
- Dirigido pelo Professor Von Braun, - Omega Minus será... - a vitória...
Professor Vonbraun yönetimiyle, Omega Eksi "Anti-Madde" üzerinde zafer kazanacaktır.
Durante alguns anos, sob a direcção de Von Braun e seus assistentes Alphaville desenvolvera-se a passos de gigante guiado por cérebros electrónicos, que se desenvolviam a si próprios... criando, do mesmo passo, problemas que a imaginação humana era demasiado lenta para colocar.
Vonbraun ve onun kurmaylarının yönetimi altındaki tüm bu yıllar boyunca,... Alfakent ; ... insan aklının hayal bile edemeyeceği karmaşıklıktaki sorunları ele alarak kendilerini geliştiren elektronik beyinlerin rehberliğinde büyük bir hızla gelişmişti.
Nunca ouviu falar de mensagens secretas, Sra. Von Braun?
Hiç gizli mesaj diye birşey, duymadınız mı Bayan Vonbraun?
Você fica aqui, Sra. Von Braun.
Siz burada kalıyorsunuz Bayan Vonbraun.
O Professor Von Braun, Sabe onde vive?
Profesör Vonbraun - nerede yaşadığını biliyor musunuz?
Pergunte ao Brown.
Von Braun'a sorabilirsin.
Deu resultado com o Hitler e a Eva Braun.
Hitler ve Eva Braun'a yaradı.
Estas imagens são de filmes caseiros de Eva Braun, a jovem discreta que ficou com ele até à morte.
Bu kayıtlar, Hitler'in ölümüne dek yanından ayrılmayan Eva Braun'un kendi kayıtlarıdır.
Neste círculo íntimo, Eva Braun era a rapariga natural, saudável, feliz com o seu corpo...
Bu özel görüntülerde ise, Eva Braun tüm doğallık ve güzelliğiyle poz veriyor.
A antessala também levava ao quarto e ao gabinete de trabalho de Hitler e a um quarto com casa de banho para Eva Braun.
Çalışma odası ve yatak odası bu antreye çıkıyordu. Ayrıca Eva Braun için banyolu bir oda mevcuttu.
Na vida anterior de Hitler, houve mulheres importantes para ele, mas penso que, nos últimos tempos, ninguém era tão íntimo e chegado a ele como Eva Braun.
Hitler'in önceki yaşantısında da onun için önemli olan kadınlar vardı. Ancak bence son zamanlarda ona Eva Braun kadar yakın kimse olmamıştı.
Quando a festa oficial acabou, Hitler retirou-se imediatamente, mas Eva Braun convidou algumas pessoas a subir à sua pequena sala para uma festa de aniversário e uma delas encontrou um disco, com um êxito da altura, uma música para dançar.
Resmî kutlama bittiğinde Hitler inzivaya çekildi. Ancak Eva Braun bazı kişileri doğum günü partisi için üst katta bulunan oturma odasına çağırdı. Dans etmek için, hit parçalardan birine ait bir kayıt bulundu.
mandou buscar Eva Braun e as secretárias e o cozinheiro que cozinhava para ele e ainda estava em Berlim.
Eva Braun'u, sekreterleri, hâlâ Berlin'de bulunan ve ona yemek yapan aşçıyı yanına çağırttı.
De repente, Eva Braun deu alguns passos para junto de Hitler e disse :
Birden Eva Braun birkaç adım attı ve Hitler'e döndü.
Acho que era, depois de Eva Braun, o ser mais próximo dele.
Sanırım Eva Braun'un yanındaydı. Onunla birlikte kalan kişiyle yani.
Eva Braun tinha então persuadido o Führer, ao ponto de ele querer improvisar uma cerimónia de casamento.
Eva Braun, Führer'i ikna etmişti. Ki aslında o da irticalen bir evlilik akdinin olmasını istiyordu.
Estavam sentados à volta de uma mesa e tive de cumprimentar Eva Braun.
Bir masanın etrafında oturuyorlardı. Eva Braun'u tebrik etmeliydim.
Eva Braun estava sentada à sua direita.
Eva Braun onun sağında oturuyordu.
Fique perto do Braun até eu organizar as coisas.
Ben her şeyi ayarlayana kadar Braun'a dikkat et.
Quando é que o Inspector Braun volta?
Müfettiş Braun ne zaman döner?
Sim, a Eva Prawn e o Goebbels, outro que eu já tinha esquecido.
Evet, Eva Braun, evet, Goebbels de vardı... biri daha vardı anımsayamıyorum.
- Borowiecki e Braun.
- Borowiecki ve Braun.
Do tenente Braun.
- Teğmen Braun verdi.
O Braun está a tentar localizar o radio outra vez.
Braun, yine vericinin yerini saptamaya çalışıyor.
- É o Braun. - Braun.
- Gelen, Braun.
- Já. E comunique isto pelos altifalantes. Se o assassino do tenente Braun não se entrega durante as próximas outros dez cidadãos de Kariai serão executados.
Hoparlörlerden anons edip diyin ki eğer Braun'un katili 48 saat içinde teslim olmazsa Karya halkından on kişi daha kurşuna dizilecek.
Não devias ter matado o Braun.
Braun'u öldürmek zorunda değildin!
E os teus superiores sabem o motivo que tinhas para matar o tenente Braun?
Senin üstlerin, Braun'u oldürmen için kişisel sebeplerin olduğunu biliyorlar mı?
Estava a pensar que não devo ser normal porque nunca consigo ter uma relação com uma mulher que dure mais que a do Hitler com a Eva Braun.
Bir sorunum olduğunu düşünüyordum, çünkü hiçbir bir kadınla, Hitler ve Eva Braun arasında süren ilişkiden daha uzun bir ilişkim olmadı.
Eva Braun telefonou. Ela chegará amanhã.
Bayan Eva Braun telefon etti, yarın geliyormuş.
Senhora Braun!
- Eva Braun mu? Evet!
Quando essa mulher Braun chegar, sou eu ou ela.
Bak seni uyarıyorum. Eva denen o kadın gelirse, ben çeker giderim tamam mı?
Goldie Hawn, Eva Braun, sou um pouco Miss Muffet, Pocahontas, sou quem tu quiseres.
Goldie Hawn'ım, Eva Braun'um. Minik Muffet, Pocahontas ne istiyorsan oyum peder.
Mencionei Wernher von Braun, e ficou tudo bem.
Wernher von Braun'dan söz ettim ve her şey yolundaydı.
Aí estavam os cadáveres de Hitler e Eva Braun.
İçeride Hitler ve Eva Braun'un cesetleri vardı.
Nunca se mata um cozinheiro.
Teğmen Braun... Asla bir aşçı öldürülmez.
Viu que o tenente Braun estava embriagado.
Braun'un çok içkili olduğunu gördün.
- Sim, senhora Braun!
Eva Braun.