English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Capitão

Capitão tradutor Turco

35,124 parallel translation
O Capitão estava a gritar sobre a HIDRA e o Bucky.
Kaptan, Hydra ve Bucky diye haykırıyordu.
Ele é um dos vilões menores do Capitão.
Kaptan'ın düşük seviye kötü adamlarından biri.
Ele teria mudado o mundo se não fosse... a intromissão do Capitão América!
Eğer Kaptan Amerika karışmamış olsaydı dünyayı değiştirebilirdi.
E agora que o Capitão Rogers está sob o meu transe hipnótico, ele vai ajudar-me a recriar o maior triunfo do meu pai!
Ve şimdi Kaptan Rogers benim hipnotik transım altında bana babamın en büyük başarısını yeniden yapmamda yardımcı olacak.
Deixe-me adivinhar, o Capitão impediu... os planos da cola do pai e agora quer retomá-los.
Dur tahmin edeyim. Kaptan babacığın tutkal için yaptığı planlara engel oldu ve sen de piyasaya hakim olmak istiyorsun.
Não esqueças a tua missão, Capitão.
Görevimizi sakın unutma Kaptan.
Corre Capitão.
- Koş Kaptan!
Capitão América! O último homem vivo que sabia como aceder... ao laboratório secreto do meu pai.
Kaptan Amerika babamın gizli laboratuvarına nasıl girileceğini bilen son canlı insan.
E pensar que nunca o teria encontrado sem ti... Capitão.
Ve düşünürsek sen olmadan onu asla bulamayabilirdim Kaptan.
Se isso for o Capitão, vou colar o meu punho na cara do Zemo!
Eğer bu Kaptan'sa yumruğumu Zemo'nun suratına yapıştıracağım.
Zemo, liberta o Capitão América!
Zemo, Kaptan Amerika'yı serbest bırak.
Já não tenho utilidade para o Capitão Rogers.
Artık Kaptan Rogers'a daha fazla ihtiyacım yok.
Capitão, és tu?
Kaptan, sen misin?
Capitão, esquece-te de mim.
- Kaptan, unut beni.
Este salvamento da vida do Capitão, é teu ou meu?
Şimdi bu durumda sen mi Kaptan'ı kurtarmış oluyorsun, yoksa ben mi?
Capitão Fixe?
Captain Cool? Hayır.
Está, capitão?
Alo? Yüzbaşı?
Diz para vir cá o capitão.
Şimdi de "Kendin gelsene." diyor.
E essa cena com o capitão?
Peki, yüzbaşı ile olan o konuşma.
Vou avisar o capitão.
Yüzbaşıya vaktin geldiğini söyleyeyim.
O seu capitão pediu-me para vir.
Yüzbaşınız beni çağırdı.
E quantos mais deste mísseis existem por aí, Capitão?
Bu füzelerden kaç tane var peki, Kaptan?
Capitão... não nos conhecemos muito bem, mas, precisa de saber... que se a minha primeira decisão como Presidente será uma declaração de guerra à China, gostaria de a tomar tendo por base algo mais do que informações fornecidas por contrabandistas ou piratas.
Kaptan, birbirimizi çok iyi tanımıyoruz ama ofiste yaptığım ilk şey Çin'e savaş açmak olacaksa bunu kaçakçıların ya da korsanların dediklerine dayanarak yapmak istemem.
Descanse um pouco... Capitão.
- Biraz dinlen, Kaptan.
Não compreendo, Capitão.
Anlamadım, Kaptan.
Capitão?
Kaptan?
Capitão, ela diz que existe outra fábrica na ilha.
- Kaptan, adada başka bir fabrika daha olduğunu söylüyor.
Entendo a sua preocupação, senhor, mas, agora que o Capitão Chandler descobriu um genocídio na Ásia...
Endişelerinizi anlıyorum, efendim. Yalnız Kaptan Chandler Asya'da bir soykırım olduğunu deşifre etti.
Capitão... está de acordo?
- Kaptan, hemfikir misin?
Capitão na Ponte.
- Kaptan köprü üstünde.
Daqui é o Capitão do "Hayward", escuto.
Burası Hayward Actual, tamam.
Capitão Meylan, como é que estão as coisas?
Kaptan Meylan, nasıl gidiyor?
Não, Capitão.
Hayır, Kaptan.
"Nathan James", daqui é o Capitão do "Hayward".
Nathan James, burası Hayward Actual.
- preparem-se para disparar mísseis. - Capitão, Oficial de Acções Tácticas.
- Kaptan, burası taktik merkezi.
Capitão, Comandante, o "Shackleton" desapareceu.
Kaptan, harekat başkanı ; Shackleton battı.
Capitão, vejo uma mancha de óleo com cerca de 1,6 km de comprimento.
Kaptan, bir millik alana yayılmış petrol sızıntısı görüyorum.
não há sobreviventes, senhor. Sinto muito, Capitão.
Üzgünüm, Kaptan.
Não deixaremos ninguém para trás, Capitão.
Arkamızda kimseyi bırakmayacağız, Kaptan.
- O Capitão Slattery mostrar-lhe-á os seus aposentos.
Kaptan Slattery kamaranızı size gösterecek.
Os sobreviventes - incluindo o Capitão Meylan, estão no "James".
- Kaptan Meylan'ın da içinde olduğu yaralılar şu an James'te.
- Sim, senhor. Era o Capitão Chandler?
- Kaptan Chandler miydi?
O Capitão Meylan está... - com o Comandante.
Kaptan Meylan da hareket başkanı ile birlikte.
Capitão, temos um túnel.
Yüzbaşı, bir tünel bulduk.
Capitão, eu dou-lhe cobertura.
Arkandayım Yüzbaşı.
Capitão, está a ouvir? Capitão?
Yüzbaşı, duyuyor musun?
- Desculpa lá, Capitão.
Üzgünüm Kaptan.
Capitão.
- Kaptan.
- o Capitão Chandler. - Pois. O grande...
Doğru ya, harika Kaptan Chandler.
O Capitão Chandler acabou de comunicar via rádio.
Az önce Kaptan Chandler haber verdi.
- Capitão.
- Yüzbaşı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]