Translate.vc / Português → Turco / Céleste
Céleste tradutor Turco
765 parallel translation
- Olá, Celeste.
- Merhaba Celeste.
Obrigado. Digo-te o mesmo.
Sağol Celeste, sen de öyle.
Obrigado, Celeste, eu continuo.
Sağol Celeste, ben devam ederim.
Como é o teu jardim da Celeste?
Senin dünyan nasıl Case?
E a piedade, como um recêm-nascido nu levado pelo vento... ou um querubim celeste montado sobre as correntes invisíveis do ar... soprará o horrendo feito nos olhos de todos... que as lágrimas afogarão o vento.
Ya da bir melek, göklerin görülmez atlarına binmiş, gider dört bir yana haber verir Bu yürekler acısı cinayeti. Göz yaşı savrulur esen yellerde...
Vós, príncipe da milícia celeste, pela virtude divina... precipitai no inferno a Satanás e aos outros espíritos malignos... que vagueiam pelo mundo, para perder as almas. Amém!
Sen ki ; cennet bekçilerinin prensi, kutsal gücünle cehenneme düşür bütün kötü ruhları ve insanlar arasında dolaşıp ruhları yıkmaya çalışan Şeytan'ı!
É um problema sobre mecânica celeste.
Hava mekaniği ile ilgili bir problem.
Já ouviram falar dum navio chamado Marie Celeste?
Marie Celeste diye bir gemiyi duydunuz mu hiç?
A história marítima está cheia de Marie Celestes,
Denizcilik tarihi Marie Celeste'lerle doludur.
Uma francesa muito corpulenta.
Şişman, Fransız bir kadın. Celeste!
Celeste! Celeste também continua por lá.
Celeste de hala orada.
Fiz-lhe um café, está em cima do fogão.
Celeste. "
Ele olhou para o corpo celeste até que ele o cegou.
Adam güneşin özünde ne olduğunu merak etmiş... ve kör olana kadar gözlerini dikip ona bakmış.
A linhagem do czar é superior a todas as outras e asemelha o celeste tamarindo.
Çarın soyu, diğer tüm soyları gölgede bırakır. Tıpkı gökteki kartalın, yerdeki meşeyi gölgede bırakması gibi.
Não semeiam, nem ceifam... nem recolhem nos celeiros, e vosso Pai celeste as alimenta.
Ne eker, ne biçer, ne de ambarlarda biriktirirler. Öyleyken semavî Babanız onları doyurur.
Vosso Pai celeste sabe que necessitais de tudo isso.
Oysa semavî Babanız tüm bunlara ihtiyaç duyduğunuzu bilir.
Assim é a vontade de vosso Pai celeste... que não se perca um só destes pequeninos.
Bunun gibi, Babanız da bu küçüklerden hiçbirinin kaybolmasını istemez.
Louvado seja Ele no céu hospedeiro celeste
# Praise Him above, ye heavenly host
Celeste Ferraz
Faruk Fevziye Tepeyurt
"Este vê longe e gosta de azul celeste."
Siz kendiniz Theophanes'e, benim idrak kabiliyeti yüksek biri olduğumu söylediniz.
Sabes o que disse Feafan do teu azul celeste?
Theophanes'in ne söylediğini biliyor musun?
"Ora, a grande coisa! Azul celeste!"
"Çabuk kavraması neyi değiştirir ki?"
Grande coisa, gosta de azul celeste.
Çabuk kavrar ha?
Celeste Ferraz
Fevziye Faruk Tepeyurt
Celeste Ferraz
Pınar Çağlayan
Celeste Ferraz
Faruk Tepeyurt
Tradução : Celeste Ferraz
Fevziye Faruk Tepeyurt
Celeste Ferraz
Murat Karahan
Tradução : Celeste Ferraz
Çeviren :
Tradução : Celeste Ferraz
Faruk Fevziye Tepeyurt
"Assim é a vontade de vosso Pai celeste, que não se perca um só destes pequeninos." Aqui termina a leitura desta manhã.
"Böylece, bu küçüklerden birinin helak olması göklerdeki Baba'mızın muradı değildir." Bu sabahki okumamız burada bitiyor.
É necessário humilhar o corpo... desprezá-lo, e submetê-lo constantemente aos prazeres da carne... para que a alma purificada possa voltar após a morte... à sua moradia celeste.
Maddi hazlarla içiçe olan bu vücut daima aşağılanıp hor görülmeli ki,..
" E aspirariam lançar uma orbe celeste de uma canção perfeita
" Ve bize kusursuz şarkıların altın namelerini sunacaklar
Muito bem. "Fui ao Jardim da Celeste."
"Mary'nin postu kar kadar beyaz, küçük bir kuzusu vardı."
Aquela é a Ursa Maior, E, aqui, temos outro corpo celeste.
Şuradaki de Büyük Ayı, ve burada da elimizde kutsal bir vücut var.
Muito bem. "Fui ao Jardim da Celeste."
"Mary'nin küçük bir kuzusu var, tüyleri kar gibi beyaz."
Ele está escrevendo um livro... sobre análise computorizada do movimento celeste...
Bir kitap yazıyor gök cisimlerinin bilgisayar analizi hakkında- -
Sejas bem-vindo Rabbi Jacob, tu nosso mestre bem amado... e a tua ciência luminosa e celeste.
Hoş geldin, Haham Jacob. Saygıdeğer hocamız. Bilim kuyusu.
Isto é um "navio-fantasma".
Bu bir Marie Celeste.
E voa pela córnea a alma Para o seu destino celeste,
Engellerin arasından, Gökyüzüne yükselir.
As nuvens säo como sonhos a flutuar numa mente azul-celeste.
Bulutlar tipki mavi gögün ruhunda dalgalanan düsler gibidir.
Todos os meus cálculos mostraram que ia haver uma nova criatura celeste, uma nova estrela.
Hesaplarım yeni tanrısal bir yaratığın, yeni bir yıldızın olduğunu söylüyor.
Neptuno entrava na 10ª casa da Esfera Celeste, trazendo Oskar ao mundo, entre milagres e ilusões.
Neptün orta sınıfın onuncu katına doğru ilerlemekteydi,... Oskar'ı merak ve hayalkırıklığı arasında bir yere sürükleyerek.
Estas idéias foram registradas por Huygens, em um livro extraordinário, a que deu o triunfante título, A Descoberta do Mundo Celeste.
Bu düşüncelerini önemli bir kitapta toplayarak muzaffer bir isim verdi The Celestial Worlds Discovered.
A esfera celeste da noite passada colocou-nos por aqui.
Rotamızdan bu kadar saptık.
Azul celeste.
Açık mavi...
Azul celeste a branco.
Açık mavi ve beyaz...
odeio esta figura, e, além disso, não suporto o azul celeste
Bu kumaşı sevmedim ve ayrıca mavi renkten hoşlanmıyorum.
Celeste, o Mondschein 40 nunca falha.
Mondschein 40 hiç yanılmaz Celeste.
Então, Celeste... de onde é você?
Peki Celeste... nereden geliyorsun?
- Celeste?
- Celeste.