English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Dam

Dam tradutor Turco

816 parallel translation
Bem, Sr. Inspector... conhece a velha destilaria Kuntz Levy?
Müfettiş, eski Kuntz Levy.. .. damıtma tesisini biliyor musunuz? - Krizde batan tesis mi?
Se os apanhar, passo uma temporada na cadeia.
Sizi yakalarsa mahpus damını boylarsınız.
Isto é uma destilaria.
Bu bir damıtıcı.
Subiu à enfermaria e saiu pela clarabóia de certeza que baixaria pelo algeroz até à rua.
Dam penceresinden çıkmış. Yağmur borusundan inmiş olmalı.
Sabemos por onde saiu.
Dam penceresi. Ama aşağı nasıl indi?
As madeiras do andar de cima têm de ser fechadas senão o teto pode cair.
Yukarıdaki kepenkler kapatılmalı, yoksa dam uçabilir.
Podemos arranjar o telhado e ainda comprar comida...
Damı tamir edip, yiyecek birşeyler bile alabiliriz...
Espadas!
Full dam.
Se fosse a ti, usava para reprodução um cavalo de reprodução tão caro.
Ben olsam, çok pahalıya mal olan bir damızlık atı damızlık olarak kullanırdım.
Não fiques aí parada como um animal estúpido.
Ama orada damızlık hayvan gibi yatıp durma.
Que dizes do "Devil-dam"?
Devil-dam'a ne dersin?
- Quero comprar um touro.
- Damızlık bir boğa almak istiyorum.
Senhor Tenvoorde, vim comprar um touro.
Bay Tenvoorde, damızlık bir boğa satın almaya geldim.
Chove assim tanto para os lados da tua mãe?
Annenin damımı akıyor? Yok be onun için değil.
Agora atravessamos a clarabóia, devagar, que estão todos a dormir...
Pencereli damı geçeceğiz, - yavaşça, herkes uyuyor olacak, kimse bizi duymayacak -
"secas e destiladas, formam o veneno Anatina."
" kurutulup, damıtılırsa, anatin zehiri ortaya çıkar.
A mulher do Presidente começou a andar... com um jovem como ele... e o Presidente acabou com ele.
Belediye başkanının karısı böyle bir damızlıkla... düşüp kalkmaya başlamıştı... başkan adamı vurup gebertti.
Por isso digo que os inimigos da bíblia, os evolucionistas, só destilam veneno.
Bu İncil'den nefret edenler, bu evrimciler zehir damıtıyorlar.
Costumavam criá-los por causa da força que têm.
Damızlık olarak yetiştirildiler.
Se tivesses dito "assado", ias querer bem ou mal passado?
Fırın damı dedin? Az mı çok mu pişsin istersin?
Calma. Ganharás fama de garanhão quando isto se souber.
Rahatla, damızlık hayvan gibi üstünden para bile kazanabiliriz.
O telhado está deteriorado?
Dam mı akıtıyor?
Um telhado sobre a cabeça. Sem preocupações pela comida.
Kaç zamandır ilk defa, tepemde bir dam ve karnımı doyurmaya yetecek kadar aşım var.
Os homens no telhado da igreja, que apoiem o seu fogo contra a colina.
Kilisenin damındakiler tepeye ateş ederken size destek versin.
Temos bastante anticongelante. Podemos destilar suficiente água para outros quatro ou cinco dias.
Birkaç litre de antifrizimizden dört ya da beş günlük su damıtabiliriz.
O garanhão com quem casaste sabe disso?
Evlendiğin şu damızlık herif bunu biliyor mu?
O garanhão está fulo?
Damızlık aygır öfkelendi, ha?
- Cala-te, garanhão.
Kes sesini, damızlık aygır!
Não sou um garanhão.
Damızlık aygır değilim.
O que és, querido, empregado ou garanhão?
Hangisisin bebeğim, uşak mı yoksa damızlık aygır mı?
Então, foi capturado para a reprodução.
O zaman damızlık olarak yakalandın.
De qualquer forma era um homem, e o Dam matou-o.
Her durumda öldüren adam, Dan oluyor.
Uma rainha de copas, um duque, um quatro, um grande ás para o policia.
Kupa dam, ikili, dörtlü ve de polis için koca bir as.
e bebei este licor destilado.
içindeki damıtılmış şurubu içiver.
- Martini diluído?
- Sizin türden partilere alışkın değilim. - Damıtılmış martini?
Eu mesmo destilo.
İyidir. Kendim damıttım.
A carne, o cérebro e o que chamamos personalidade, destilados nestas duas formas compactas.
Et ve beyin ve kişilik dediğiniz şey bu şekillerin içinde damıtılmış halde duruyor.
Até pode ser o maior garanhão do mundo, mas... gastar seis mil dólares em putas em 12 dias?
Siz, 6,000 dolar parayı 12 gün içerisinde fahişelere yatıran dünyanın en büyük damızlık aygırı mısınız? 6,000 dolar parayı 12 gün içerisinde fahişelere yatırmak mı?
Aposto na dama.
İki dam açar.
Uma dama e um ás, aposto um.
Dam ve as giriyor.
Meu cavalo seguirá cavalgando quando o seu desmaiar.
Senin damızlık yere yığıldığında benim küçük atım hala koşuyor olacak.
Eu solenemente prometo, Deus me ajude... de me abster de toda bebida alcoólica, maltada e fermentada... incluindo vinho, cerveja e sidra.
"Ahdederim ki, şarap, bira ve elma şarabı dahil..." ... damıtılmış ve fermente edilmiş tüm içkilerden uzak durmam için Tanrı bana yardım ediyor.
Agora ele é para procriação, não para lutas.
O artık bir damızlık olmuş, döğüşçülük kalmamış.
Era melhor que tratar do gado diziam alguns.
Bazıları "damızlık beslemekten daha güzel olduğunu" söylemişti.
Bem, sabes, o cavalo Man o'War, depois de o retirarem das corridas, puseram-no para procriação.
Man o'War yarış artını biliyorsun, yarış hayatı bitince onu damızlık yaptılar.
Garanhão não bom para cavalo de carga.
Damızlık at, iş atı olmaz.
Parece que temos uma porca e não um porco.
Şu işe bak, bu dişiymiş. Damızlık değilmiş.
É um garanhão.
O bir damızlık.
Full de ases.
Ful dam!
- Meu Sr. ele é Russo.
- Tanrım, bu dam Rus.
- É o que te digo. - Sr. Benedict...
- ~ Da-da-da-dam, bom-bom ~ ~ Bay Benedict.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]