English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Dealer

Dealer tradutor Turco

208 parallel translation
Ainda aceitas gorjetas dealer?
Hala bahşiş mi alıyorsun, krupiye?
O dealer fica com duas.
Dağıtan iki alıyor.
Uma carta. O Dealer fica com tudo.
Bir kart.Masa bir tane alır.
- Vais-nos dizer quem é o teu dealer?
- Malı kimden aldın, çabuk söyle?
O dealer quer uma.
Masa bir alır.
O dealer quer duas.
Dağıtan iki alıyor.
É um dealer.
İmalatçıydı.
Pulford, ele é o dealer do faraó, acabou um jogo sob fogo.
Pulford, o, faro satıcısıdır, Birinden olmuş olan, ateşin altında yuvarlaklaştırır,
Um drogado, ocasional "dealer".
Tim Berret. Kullanıcı. Sokak satıcısı.
Seria como se um agarrado matasse o seu dealer!
Bu bir keşin satıcısını ezmesi gibi olur.
- És um dealer e não pagas impostos.
- İşin kirli, vergi vermiyorsun.
Todas as sombras eram um polícia ou um dealer a que devia.
Her gölgenin polis mi yoksa alacaklı mı olduğunu düşünürdü.
E o dealer tira... três.
Dağıtan da üç tane alır.
- É um pequeno dealer.
- Kıçıkırık bir satıcı alt tarafı. Hadi.
O meu sonho é ser dealer de blackjack.
Bildiğin gibi, hayatım boyunca blackjack kuripiyesi olmak istedim.
O dealer perdeu.
Kuripiye battı!
Eles descobriram um novo dealer ou um potencial assassino para se preocuparem.
Onlar, hapçılar ve potensiyel katillerle ilgileniyorlar.
Bond. Dê-me uma carta, dealer.
Bir kağıt alayım, dağıtıcı.
Ele comporta-se como o dealer.
Aynı dağıtıcıya benziyor ve onun gibi hareket ediyor.
- O meu dealer.
- Uyuşturucu satıcım.
E não se esqueçam da gorgeta ( tip = dica ) aqui ao dealer.
Ve dağıtana ipucu vermeyi unutmayın.
As mãos do dealer eram exactamente iguais às minhas.
Bahisçinin eli benimkisinin aynısıydı.
Tenho de documentar isto antes que aquele dealer saia do seu intervalo.
Bahisçi mola vermeden bunu belgelemeliyim.
Dez minutos depois disso ela vai estar com o dealer dela.
On dakika sonra da satıcıya gider.
És dealer por isso?
Bu yüzden satıcılık yapıyorsun.
Está sempre ao telefone com o cabrão do dealer Adere ao estilo do ghetto, e veste Fila
Her zaman telefondadır anasını siktimin tüccarıyla ghetto tarzı rock yapar, hep ince tel giyer
Tem que me dar o nome do seu dealer antes de eu a matar.
Seni öldürmeden önce, satıcının adını istiyorum, bana hatırlatırsın.
Não foi nenhum dealer do bairro que me aldrabou.
Sokaklarda uyuşturucu satanlardan değilim.
Eu sempre soube que viria a ser um dealer o meu pai a batia na minha mãe, a minha mãe no meu irmão o meu irmão na minha irmã, e esta fodia com o meu pai.
Uyuşturu satıcısı olacağımı, çok eskilerden görmüştüm. Babamın anneme koyduğunu, annemin abime, abimin kız kardeşime, ve kız kardeşimin babama koyduğunu gördüm.
Dra Sterling é a minha dealer.
Dr. Sterling de benim satıcım.
É dealer no "Caesar's Palace".
- O... Caesar's Palace'da krupiye.
Tens um dealer em mente?
Torbacı tanıyor musun?
Definitivamente um dealer.
Kesinlikle bir torbacı.
Ele é cozinheiro e dealer em Palmdale.
Hem aşçı hem de Palmdale'de torbacı.
Olha eu não sou dealer ok?
Bak, ben torbacı değilim, tamam mı?
Ele... eu não sou dealer.
Ben torbacı değilim.
Três meses antes, eles envolveram-se nuns problemas com um dealer de crack neste mesmo cruzamento aonde eles estão a passar.
Üç ay önce, bir uyuşturucu satıcısıyla tam üzerinden geçmekte oldukları caddede mücadele ediyorlardı.
O teu amigo, o dealer leva-o ao cinema.
Arkadaşın, uyuşturucu satıcısı. Seni filme götüren.
Mas não é um "dealer".
Çünkü uyuşturucu satıcısısın.
Por que é que eu não sou um "dealer"?
Neden ben de uyuşturucu satmıyorum?
E como todos sabemos, o Bomani tornou-se no maior dealer de armas de Africa.
Bildiğimiz gibi Bomani Afrika'daki en büyük silah satıcısı oldu.
Ele aposta no 12 quando o "dealer" tira o 9.
Masa, ne zaman 9 gösterse 12 bekliyor.
Esta sou eu, a "dealer", e o Jasper no topo.
Bu benim, krupiye, ve bu Jasper ilk sandalyede.
Prometo... que irei verificar pessoalmente a cor de cabelo de cada dealer do próximo turno.
Söz veriyorum bir dahaki sefere, bütün krupiyelerin saç rengini kendim kontrol edeceğim.
Um dealer que se atrasa 19 horas, tem um problema ou mudou de morada. Ou não está em casa dele.
Bir gariplik var bizimki adres değiştirmiş olmasın.
Aquele da direita deve ser o dealer.
Eğer onu takip edersek soldaki kişi ilaç satıcısı olmalı.
Os contadores de apoio encontram um jogo acabado de baralhar. E observam-no descontraidamente.
İkinci cephedeki sayıcı, dealer desteyi karıştırırken gelir... ve sadece saf saf bakınır.
A mesa começa a baralhar mais frequentemente.
Dealer, her dağıtmada kartları karıştıracak.
Homer tornou-se dealer e a comédia passou para as cartas. - Vinte.
Yirmi.
Com quem, o seu dealer?
Ve de telefonla konuşuyorsun ha?
Está à espera que o "dealer" rebente.
Öylece masanın kaybetmesini bekliyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]