Translate.vc / Português → Turco / Duras
Duras tradutor Turco
767 parallel translation
Montamos controles de identidade, revistamos a cidade inteira, e mais rusgas, rusgas mais duras e intensas!
Düşüncelerinizi bekliyorum, beyler. Sistematik aramalar, kimlik kontrolleri arttırılsın, ve daha sert, acımazsız baskınlar yapılsın!
O meu pai era dos "Cabeças-duras" e a minha mãe dos "Ossos-duros".
Babam kalın kafalıydı. Annem kalın kolluydu.
Disse-se coisas duras. A volta podia ser diferente.
Tatsızlıklar oldu ama dönüş daha iyi geçer sanıyordum.
Então embeba duas dessas sandes duras.
Şu bayat sandviçlerin örtüsünün altından uzatsana.
Palavras duras para dirigir a um homem que se prepara para sair do seu quarto.
Yatak odanızdan çıkan birine söylenmeyecek kadar kaba sözler bunlar.
Ela diz coisas muito duras sobre ti, mas tu não dizes nada sobre ela. O que é que pensas dela?
Sana çok kötü şeyler söylüyor... ama sen karşılık vermiyorsun.
Espero que a deixe ir sem palavras duras.
Umarım sert sözler söylemeden gitmesine izin verirsin.
Não uso palavras duras sem nenhum motivo.
Sebepsiz yere sert sözler sarf etmem.
Atravessando o rio Whisky, aqui estou, a duras penas.
Kafayı bulmuşum. Ayığım ama fazla güvenmeyin.
Deixe isso, cabeça-duras!
Kesin şunu sizi aptallar!
Sobre cabeças duras.
Kafan hızlı çalışıyor, Carmish.
Sao palavras duras para um homem numa cova para ursos.
Ayi tuzagindaki bir adam için fazla kaba bu laflar.
Duras palavras.
- Ağır konuşuyorsun.
Esfolaram-nas há três horas e já estão duras como um presunto!
Üç saat önce yüzüldü, soğuktan donmuş
Trezentas cabeças de gado longhorn con - gelaram e ficaram mais duras que madeira, e não descongelaram antes da primavera.
300 kadar boğa soğuktan donmuştu,... bahara kadar çözünemediler.
São sempre duras.
Her zaman serttir.
Essas coisas podem ser muito duras... mas nunca resultam a longo prazo.
Böyle şeyler çok zor olabilir. Ama öyle bir şey uzun vadede asla yürümez.
Eu usei algumas palavras duras, desculpa.
Çok ağır laflar ettim, özür dilerim.
A face selvagem que mostra e as palavras duras que grita.
İnsanlara gösterdiği vahşi yüzü ve acımasız haykırışları.
Sra. Gumley, se eu pudesse dar um dólar, eu daria, acredite que daria, mas... as coisas têm sido duras, aqui.
Bayan Gumley, 1 dolar harcayacak durumum olsa verirdim inanın bana verirdim ama burada da işler kesat.
Se eu encorajar a política de que as grandes potências devem ser duras com a China, isso irá provocar uma situação em que a China se tornará apenas noutro campo de batalha onde as grandes potências lutarão por ela.
Büyük güçleri Çin'e karşı daha sert olmaları konusunda yüreklendirirsem Çin onlar için sadece yenilmesi gereken bir savaş alanına döner.
Acabaram-se as aventuras e as desordens mesmo que isso implique medidas duras, como executar esses fanáticos que desertaram para se juntarem a Garibaldi.
Artık macera ve kargaşa yok Garibaldi'ye katılmak için ordudan kaçan şu çılgınların idam edilmeleri gibi sert ve acılı tedbirler gerektirse bile.
Mas, se não paras de saltitar e não te metes na água, não duras muito tempo!
Eğer hoplayıp zıplamayı kesip suya girmezsen çok uzun sürmeyecek.
A Kelly é das duras!
Hayır! Demiyorum.
Não. São deste tamanho com conchas duras.
Hayır bunlar daha büyük ve sert kabukları vardır.
Bom, as coisas estão a ficar mais duras.
İşler giderek zorlaşıyor.
Senhor, as camas são duras como uma rocha.
Oh, ama, efendim, yataklar kaya kadar sert.
Se tentares viver a 5 km de mim não duras muito, querida.
Benim 5 kilometre ötemde yasamaya kalkarsan fazla yasamazsin tatlim.
Medidas duras, a única coisa que as pessoas respeitam.
İnsanların saygı gösterdiği tek şey katı önlemler.
O teatro está cheio de mulheres duras.
Tiyatro merhametsiz kadınlarla dolup taşıyor.
Com olhos úmidos, Erik deixa esta terra auspiciosa para regressar às duras realidades econômicas da vida na terra de Ljosa Water.
Gözleri yaşlı, Erik bu mutlu diyardan ayrılıp Ljosa Suyu topraklarının zor hayatına dönmek üzere yola koyuldu.
Duras de entrar.
Zor onlar.
Está tendo umas semanas duras.
Şu an sağlıklı düşünemiyorsun. - Şey... - Son birkaç hafta senin için kolay olmadı.
A pena aqui por traficar drogas é das mais duras da Europa.
Uyuşturucu satışının cezasını Avrupada en katı uygulayan ülke burası.
É só o que eles respeitam, murros e cabeças duras.
Burada saygı duydukları tek şey yumruk ve yumruğu kaldırabilendir.
As papas estão ficando duras.
Lapa topaklanıyor.
Duras como de costume, suponho.
Sanırım topaklı, her zamanki gibi.
E agora, quando as coisas estão muito duras por aqui... apenas fecho os olhos... e imagino aquela fazenda.
Ve şimdi, burad aişler benim için ne zaman zorlaşsa... gözlerimi kapatırım... ve o toprağı işlerim.
Com um buraco assim, não duras muito tempo.
Karnında delik zaman reziºti etmeyin.
Depois dum julgamento com juízes, júri e algumas duras palavras, sobre vosso amigo e humilde narrador ele foi condenado a 14 anos, no bloco 84F entre degenerados mal malcheirosos e bandidos endurecidos.
Davadan sonra, yargıçlar ve jüri alçak gönüllü anlatıcınızı, kötü sözlerden sonra 14 yıla mahkum ettiler, 84-F devlet hapishanesinde kokuşmuş sapıklar ve prestupniklerin arasında.
Uma garota tinha uma bunda, as bochechas dela eram duras e cheias como tambores.
Bir kızın çok güzel bir poposu vardı. Yanakları etli ve taş gibiydi. Tıpkı davula benziyorlardı.
Com olhos húmidos, Erik deixa esta terra auspiciosa para regressar às duras realidades económicas da vida na terra de Ljosa Water.
Gözleri yaşlı, Erik bu mutlu diyardan ayrılıp Ljosa Suyu topraklarının zor hayatına dönmek üzere yola koyuldu.
As pessoas são duras e más.
İnsanlar zor ve acımasızlar.
Eu estou lutando, Eu estou gritando palavras duras mas aí...
Direniyorum, hakaret ediyorum ama birden...
Duas coisas que são muito duras para você.
Ama bu senin için imkansız.
Agora que as frentes de batalha estavam a levar os homens, elas eram dirigidas para actividades mais duras.
Savaş erkekleri yutmaya başlayınca erkeksi konulara yönlendirildiler.
Na Primavera de 1944, os veículos de desembarque estavam feitos e prontos para treinos intensivos e constantes em condições duras.
1944 ilkbaharında, çıkarma gemileri inşa edildi ve yoğun, sürekli ve çetin savaş şartlarını aratmayan tatbikatlar için hazır hâle getirildi.
" As pedras mais duras não o suportarão muito mais tempo.
"En sert taşlar bile buna uzun süre dayanamıyor."
As coisas vão ficar duras.
Bu sert bir mücadele olacak.
Palavras duras com a família Garibaldi de Droitwich, em Worcestershire.
Garibaldi ailesi için ağır sözler.
Estão a ser uns cabeças-duras.
Kime çekmişler, bilmiyorum.