Translate.vc / Português → Turco / Duro
Duro tradutor Turco
9,505 parallel translation
Um dia duro de trabalho?
Yorucu bir gün müydü?
A realidade de que eles falavam era trabalhares no duro.
Orada bahsettikleri gerçeklik kıçın terleyene kadar bunlar için çalışmaktı.
Querido, não te armes em duro e cuidado com a língua.
Sert oynama ve nasıl konuştuğuna dikkat et tatlım.
Trabalho no duro.
- Çalışkanımdır.
Isso deve ser duro para ti, ver como o teu filho é tão impressionável e o meu utiliza uma linguagem tão grosseira.
Bu senin için zor olmalı. Oğlunu bu kadar duyarlı görmek ve benimkinin kaba bir dil kullanması.
Estou a olhar para ti. Pareces um tipo duro.
Sert çocuklara benziyorsunuz.
Está duro aqui.
Şurası sert olmuş.
Conseguia ser duro.
Sert olabilirdi.
Foi duro.
Zordu.
Já sabemos que você é duro consigo mesmo, mas isso significa que está a ser sincero.
Ama kendine yüklenebileceğini biliyoruz değil mi? - Dürüst olduğumu biliyorum ve dürüstçe söylemek gerekirse kilo vermek o kadar da umurumda değilmiş ayrıca karım da bunu çok umursamıyor o yüzden muhtemelen... Bunun anlamı dürüst davranmaktır.
Não pareces muito duro a olhar daqui.
Buradan çok da serte benzemiyorsun.
Foi um pouco duro com aquele pobre homem.
Zavallı adama biraz sert davrandın.
Boston incinerada pelo fogo tal como foi Charlestown seria um duro golpe para a moral.
Savaş, Boston'ın adını karaladı, Charlestown'ın da öyle. Bizimkilerin morallerini bozarız.
És demasiado duro com ele.
Onunla çok uğraşıyorsun.
Finjo que é a maneira de dizer, "aqui vai papá, um presente por todo o seu trabalho duro".
Kendilerince şöyle diyorlar sayıyorum : "Al babacığım, onca uğraşının karşılığı."
É duro ser mulher estes dias.
Anne karnından çıkan kadına dönüşüyor artık.
Rosto bonito, tetas excelentes, cu duro.
Yüzü güzel, memeler şahane, göt desen efsane.
Olha, eu aprecio o trabalho duro que estás a fazer sobre isto.
Bak, bu haber için yaptığın sıkı çalışmayı takdir ediyorum.
Eu quero agradecer a todos pelo duro trabalho na campanha.
Kampanyadaki sıkı çalışmanız için teşekkür etmek istiyorum.
O apreço pelo duro trabalho do corpo de imprensa.
Gazetecilerin sıkı çalışmasını takdir ediyorum.
A ausência torna o pau mais duro.
Ayrılık sevişmeye dahil...
Estás a ficar duro?
Seni azıcık heyecanlandırdım mı?
A articulação partida deixaria o dedo anelar duro, mas os outros, com o tempo, iriam funcionar normalmente.
Paramparça olmuş eklem muhtemelen onu kaskatı bir yüzük parmağıyla bırakacaktı ama diğerleri zamanla normal işlevine kavuşabilirdi.
Uau, a geração do amor joga duro.
Aşk nesli sert seviyor resmen.
Ser enforcado faz o teu pau ficar duro como uma pedra.
Bir meşe kadar sapasağlam ayakta durup asılarak idam edilmek gibisi yoktur.
Sim, tu pareces muito elegante, Bill- - tens dado no duro, ou quê?
- Jilet gibi olmuşsun Bill. İş mi pişireceksin yoksa?
Porque é duro... e é honesto, e é o mais afastado possível do que eu estava a fazer.
Çünkü çok zor ve dürüst bir iş. Daha önce yaptığımın tam tersi.
Às vezes, encontro alguém que percebe... como este trabalho é duro.
Bazen işin ne kadar zor olduğunu anlayabilen biri ile tanışırım.
Não é assim tão duro, pois não?
Bu sefer biraz sikici mi oldu?
"Cara Nilla Wafers, é tão duro que tenha acabado." Susie.
"Sevgili Nilla Wafers, çok düzsün her şey bitti. Susie."
Tenho de ser duro com estes homens.
Bu adamlara sert davranmam gerek.
Tirares o teu pau duro.
Sertleşmiş aletini çıkartırdın.
Mas é muito duro agora... sabendo que nunca ficaremos juntos.
Asla beraber olamayacağımızı bilmek artık zorlaştı.
És um tipo duro, mas tiveste uma hipótese e voltaste.
Serti oynuyorsun ama fırsatın varken gözün yemedi geri döndün.
Fecha a mão, deixe o pulso duro.
Elini yumruk yap ve bileğini düz tut.
Por favor. Tem um caminho suficientemente duro pela frente.
Lütfen.Zor durumdaydın.
Por que tens de ser tão duro com as mulheres, Gary?
Neden kadınlara karşı bu kadar sert davranıyorsun Gary?
Eu sou duro.
- Sert olan benim.
Trabalhei duro, fui abençoada com coisas boas.
Çok çalıştım. Güzel şeylerle kutsandım.
- É um trabalho duro, não é?
- Zor iş değil mi? - Öyle.
"Nas ruas"... Puro e duro.
Peki, dans etmeyi nerede öğrendin?
Nós das Nove gostamos de dureza. Quão duro?
Biz Dokuz'lular sert severiz.
Agora, põe-te duro, tenho um encontro, hoje.
Şimdi sertleş bakayım. Bu akşam bir randevum var.
O ar saiu pelos buracos dos dois lados da sala, ou seja, estamos cercados por duro vácuo.
Hava odanın iki tarafındaki deliklerden çıktığına göre etrafımızda sabit bir boşluk var demektir.
Ele escolheu esse nome porque queria ser visto como um duro e afiado.
O bu ismi seçti. Çünkü kendisine sert ve keskin bir hava vermek istiyordu.
Não precisavas de ter sido tão duro com ele.
Ona bu kadar sert davranmana gerek yoktu.
Ele está com um grupo de sujeitos, assim do tipo duro...
Bir grup adamla birlikte. Kabadayı tiplerle.
É um bocado duro, não achas?
Soğuk sanki, haksız mıyım?
Colocavas um sorriso na cara do homem mais duro que já conheci.
Tanıdığım en zor adamın bile yüzüne gülümseme kondurabilen bir ışık.
Pessoas que te amam... o trabalho duro que tens feito para melhorar.
göstermeni engelliyor.
Deve ter sido duro.
Zor olmuştur. - Nasıl katlandın?