Translate.vc / Português → Turco / Eles
Eles tradutor Turco
244,730 parallel translation
Eu pensei que eles tinham tido uma discussão ou algo assim, mas suponho que a coisa é mais sério que isso.
Kavga falan ettiler sanıyorum ama daha ciddiymiş galiba.
Talvez eles voltem a ser amigos... daqui a pouco tempo.
Tekrar arkadaş olurlar belki. Bir süre sonra.
Eles são para os meus estudantes. Todos?
- Öğrencilerim için onlar.
Eles já conseguem falar?
- Şimdiden konuşabiliyorlar mı?
O Russo deles pior que o meu Inglês, mas eles tentam. Não, não.
- Hayır, hayır.
Eles encontram coisas, mesmo quando não há nada.
- Bir şey olmasa da bulurlar.
Eles só estão a fazer o seu trabalho.
Onlar da sadece işlerini yapıyorlar.
Conseguem estar um pouco mais com o Stobert e a Kemp... até a Central ter a certeza que as amostras de trigo que vocês entregaram são aquilo de que eles andam à procura?
Stobert ve Kemp işini biraz daha sürdürebilir misiniz? Merkez, aldığınız buğday örneklerinin aradıkları şey olduğuna emin olana kadar.
Eles alguma vez lhe perguntaram onde ia almoçar?
Hiç öğle yemeğinde nereye gideceğini sorarlar mı?
Mas eles sabem que eu vou lá.
Ama oraya gittiğimi bilirler.
Eles procuravam qualquer coisa.
Bir şey aradılar.
Eles foram realmente só por ele.
Köşe bucak baktılar resmen.
Não sei nada acerca disso, eles não me disseram nada.
Benim bundan haberim yok, bana söylemezler böyle şeyleri.
Mas eles não revistariam o seu apartamento por causa disso.
Ama bunun için evini aramazlardı.
Eles vão tomar cuidado consigo.
Konu sen olunca dikkatli olacaklar.
Eles podem, ou talvez não.
Yatarlar, yatmazlar.
Isso é um problema da Central assim que eles a fizerem regressar.
Kadın döndükten sonra kalanı Merkez'i ilgilendirir.
Eles para mim também são idiotas. Mas... um deles como que gosta de mim.
Bana da şerefsizlik yapıyorlar ama biri beni seviyor gibi.
Se conseguisse juntar-me a eles... eles podiam fazer coisas realmente más ao Pasha.
Onların arasına katılırsam Pasha için işleri iyice mahvedebilirler.
Eles podem simplesmente mudá-lo de escola.
Sadece okulunu değiştirebilirler.
Que algum dia eu... eu irei casar-me e irei ter filhos. E irei fazer as coisas bem por eles.
Bir gün evleneceğimi çocuklarım olacağını onlarlayken doğru olanı yapacağımı.
Ainda não é absolutamente conclusivo, mas eles acabaram de traduzir uma intercepção na Tailândia evidenciando viagens de um grupo conhecido de agentes do KGB, entrando e saindo do país na mesma altura em que o Gaad foi assassinado.
Henüz kesin değil ama Tayland'dan gelen bir sinyali yeni çevirdiler. Bilinen KGB ajanlarından bir grubun Gaad'ın öldürüldüğü sıralarda ülkeye girip çıktıklarını gösteriyor.
Deixe-nos usar a gravação contra ele e fazer com que ele trabalhe connosco contra eles.
İzin ver şu kasedi kullanalım, onlara karşı çalışmasını sağlayalım.
A Central falou com eles.
Merkez onlarla konuşmuş.
Talvez eles só o quisessem para o utilizar no Afeganistão.
Belki de sadece Afganistan'da kullanmak için istemişlerdir.
Foram eles.
Onlardı gerçekten.
Bem, como o a da Paige... eles não são tão rigorosos, os miúdos brincam em serviço, e iria ser difícil captar a atenção dos professores.
Paige'inki gibi okullar, ciddi değil, herkes dalgaya alıyor.
Tu jantas com eles. Tu usas casaco e gravata.
Akşam yemeğini birlikte yiyorsun, ceket giyip kıravat takıyorsun.
Mas eu falei com eles e disse-lhes que estavas em segurança.
- Hayır. Ama onlarla konuşup güvende olduğunu söyledim.
Quando eles a levaram... Eu pensei em matar-me.
Onu alıp götürdüklerinde kendimi öldürmeyi düşündüm.
Eles não são más pessoas.
Kötü insanlar değil onlar.
Eles recolheram-me.
Beni yanlarına aldılar.
Se nós comunicar-mos isto, eles irão enviá-lo de volta para o Vietnam?
Bildirirsek onu Vietnam'a geri mi gönderecekler?
Eles podiam fazer coisas realmente más ao Pasha.
Pasha için işleri iyice mahvedebilirler.
Eles acharam que foi a coisa mais divertida do mundo.
Dünyanın en komik şeyi gibiydi bu onlar için.
Não tenho a certeza se eles perceberam que eu os convenci a fazê-lo.
Yapanların bile onlara benim yaptırdığımdan haberi olduğunu sanmıyorum.
Às vezes eles apenas o guardam longe.
Bazen bir kenara atarlar.
Soubeste que eles no outro dia vieram buscar-me ao escritório?
Geçen gün beni ofisimden aldırdıklarını duydun mu?
Eles também foram ao meu apartamento.
Evime de geldiler.
Mas eles não iriam ao apartamento do teu pai se não tivessem um motivo.
Ama bir sebepleri olmasa babanın evine gelmezlerdi.
A menos que eles tenham provas de que cometeste alta traição, tu estás bem.
Vatana ihanet ettiğine dair ellerinde bir kanıt yoksa, bir şey olmaz.
Eles vêem o que querem ver.
Görmek istedikleri şeyi görürler.
- Eles são campeões...
- Şampiyon oldular.
Eles dizem que é extraordinária.
Muhteşem olduğunu söylüyorlar.
Eles suspeitam que é uma espécie parcialmente criada a partir de uma casta Kazakh, o que é surpreendente.
Kazakistan'daki bir türden de bir kısım alındığından şüpheleniyorlar. Bu şaşırtıcı bir şey.
Eles melhor, acho eu.
Daha iyiler, galiba.
Eles agora sabem mais palavras, mas como eles dizem palavras!
Daha çok kelime biliyorlar ama kelimelerin nasıl söyleneceği...
Alguns miúdos, eles... eles puseram...
Çocuğun teki... Pasha dolabına bok koymuşlar.
A Central não tem nada a ver com eles, vá lá.
Merkez'in bu işte parmağı yok, yapma.
Agora eles dizem... "Obrigado" e...
Rusçaları benim İngilizce gibi beter ama deniyorlar. Şimdi "teşekkür ederim" ve "tuvalete gidebilir miyim" diyebiliyorlar.
Do que é que eles andavam à procura?
Ne arıyordun?