Translate.vc / Português → Turco / Fis
Fis tradutor Turco
469 parallel translation
Nesse envelope, está um talão para um armário que aluguei ontem.
O zarfin içinde dünkü paketi emanetten almana yarayacak fis var.
Agora, para aqueles que ainda estão perdidos, esta classe chama-se Fis 105.
Sınıflarını karıştırmış olanlar için bu dersin adı Fizik 105.
- Eu quero algumas fichas por isto.
- Bunun karşılığında fiş istiyorum.
Nada de fianças... Só petições.
- Fiş yok, yalnızca dilekçeyle.
Era a lista que estava no livro do Stephens, o que encontrei na gaveta.
Stephens'in defterindeki fiş çekmecede bulmuştum.
Parece que a combinação e o livro se separaram.
Anlaşılan defter ile fiş ayrı düşmüşler.
Se quiser preencher o talão de depósito, Sr. Oakley.
- Depozito için bir fiş yazabilirseniz.
Dá-me outra pilha de fichas.
Bir balya fiş daha ver.
- Queres jogar?
- Fiş vereyim mi?
- Duas fichas.
- İki fiş.
Uma ficha.
Tek fiş.
Quer comprar fichas, Tom?
Fiş almak ister misin Tom?
Fichas de 25 dólares, por favor.
25 dolarlık fiş lütfen.
Está bem, mas não aceita uma parte em fichas?
Tamam, ama bir kısmını fiş olarak versek?
O meu recibo?
Fiş mi?
Não me deram recibo, mas paguei em dinheiro.
Fiş almadım ama peşin ödedim.
- Dê-me 10 dólares de fichas.
- Bana 10 dolarlık fiş ver.
Tenho a certeza que ele encontrará o recibo da venda do cavalo.
Eminim ki hırsızlara fiş kesmeyi unutmayacaktır.
Vai custar-te 1 94 dólares.
Sana 194 fiş diyor.
1 94 dólares para ti, amigo.
Sana yüz doksan dört fiş arkadaş.
- Lasers prontos.
- Hakla onları! Bu yanlış fiş. - Lazerler hazır
Pegue aquela caixa grande de fichas, e traga-a aqui.
Şu büyük fiş kutusunu kap ve buraya gel.
- Traz algumas fichas. Muitas fichas.
- Buraya fiş getir, bir sürü fiş.
Carne a todas as refeições, e ninguém pede as senhas.
Hepsi etli yemekler ve fiş yok, ha?
Vende cigarros.
Sigara ve fiş gibi şeyler satar.
- Preciso de mais fichas.
Daha fazla fiş istiyorum.
Perdão por os fazer esperar, mas eu e minha esposa estávamos jogando um pequeno jogo.
Sizi beklettiğim için üzgünüm ama ben ve bayan fiş oynuyorduk.
- Que vem buscar?
- Fiş lütfen. - Bir takım.
Tem canhotos de bilhetes ou recibos?
Elinizde hiç bilet koçanı ya da fiş falan var mı?
A baixinha vai tomar um "banhinho"!
Fiş yoksa çamaşır da yok.
Ele diz que por 2 vezes viu o Louis... entregar-lhe a ela, 2 pacotes de fichas de U $ 1.000.
Dediğine göre Louis, bu kadına iki kez binlerce dolarlık fiş götürmüş.
A ficha está...
Fiş!
A ficha.
Fiş!
Austrália, 15 por cento de desconto. - Obrigado.
Lou, onlara fiş keser misin?
Pode ser um papel que encontramos na carteira dele.
Cüzdanında bulduğunuz bir fiş olabilir.
A tomada!
Fiş!
Dão-lhes um bilhete. Pegam nas chaves e estacionam os carros na rua.
Onlara fiş verip, anahtarlarını alın ve arabalarını park edin.
O monte dele é maior que o seu.
Önünde seninkinden çok daha fazla fiş var.
Entre as minhas coisas está um recibo de uma loja de fotografias.
Eşyalarımın arasında bir fotoğraf stüdyosundan aldığım fiş olacaktı.
Eu sei, porque a factura ainda estava cá dentro.
Biliyorum, çünkü fiş içindeydi.
Escreve notas de despesa.
Fiş yazar.
Eu disse-te, que colocaste muitas fichas numa só tomada.
- O prize çok fiş taktığını söyledim.
Por que tinhas este chip de 1000 dólares sabes bem de onde nas calças?
Neden pantalonun cebinden bu $ 1,000'lık fiş çıkıyor?
Trocos, por favor.
fiş lütfen
Eu sou... eu sou como um fio sem tomada.
Prizi olmayan fiş gibiyim, anlıyor musun?
Dá-me algumas fichas fritas por isto.
Al bunu bana fiş ver.
Agora, dá-me algumas fichas.
Fiş ver bana.
É a tua vez de buscar.
Fiş!
Algum problema em pedir um recibo numa portagem?
Gişeden fiş istememde ne var ki?
Tens um trunfo neste grande jogo agora.
Bu büyük oyunda sen de bir fiş elde ettin.
Fichas.
Fiş alın.