Translate.vc / Português → Turco / Fê
Fê tradutor Turco
2,212 parallel translation
Um de vocês fê-lo.
Biriniz avlanmış.
Ela fê-lo tão feliz que ele perdeu o instinto competitivo.
Kız elemanı o kadar mutlu etti ki, herifte başarılı olma isteği kalmadı.
O que quer que ele tenha feito, fê-lo demais, porque não se consegue mexer.
Her ne yaptıysa aşırıya kaçmış. - Hareket edemiyor.
Não, eu não o fiz. Sim, fê-lo, empurrou-o a direito para o moedor de carne.
Ettin, elindeki kozu sonuna kadar kullandın.
Portanto... para si o tiroteio fê-lo assentar ideias?
Yani... baskın senin için bir aydınlanma oldu?
A minha irmã fê-lo em dois segundos!
Ablam neredeyse iki saniyede buldu.
Fizeste batota nos exames e a tua namorada fê-los por ti.
SAT sınavlarında hile yapmışsın ve senin yerine kız arkadaşın girmiş.
E de seguida fê-lo, aparentemente.
Anlaşılan, sonra da dediğini yapmış.
Fê-lo usar uma escuta?
Dinleme cihazı mı taktırdın ona?
A Sophie, a governanta, fê-la ficar na cama.
Bakıcısı Sophie, ona yatakta baktı..
O House fê-lo ele mesmo.
House kendi yapmış.
Alguém já o levou mais longe e fê-lo com ambos os braços?
Peki ya herhangi biri olayı abartıp iki elini birden havada tutmayı denemiş mi?
Isso fê-lo passar-se da cabeça.
Ağzına vurdum!
O que significa que o que andavam a perseguir, fê-lo explodir.
Bu da takip ettikleri şey her neyse, onu patlatmış.
Consegui retirar a maior parte do grupo, mas alguns ficaram e aquele maluco fê-los reféns!
Grubumun çoğunu gemiden indirmeyi başardım ama birkaçı geride kaldı ve o manyak onları rehin aldı.
Não o fez por outra pessoa, fê-lo por ela.
Bunu hiç kimse için yaptırmadı. Bunu kendisi için yaptırdı.
Isso fê-la sentir-se ignorada? Sozinha? Com raiva?
Seni ardında dışlanmış, yalnız, kızgın bıraktığını görebiliyorum.
Mas isso fê-la ganhar algum tempo.
Ona zaman kazandırdım.
Ele fê-lo ao meu primeiro namorado, arrancou-lhe o pénis.
İlk sevgilime yapmıştı. Çükünü tamamen kopardı.
"Ser disciplinado por alguém de fora da família assustou-o e fê-lo parar" - Idiotas!
"Aile dışından biri ona bağırınca ısırmayı bıraktı."
Não. Fê-lo a todos nos.
Hepimizin yerine almış.
Ele fê-lo?
Yaptı mı?
O resto de nós fê-lo.
Hepimiz bunu daha önce yaptık.
Fê-lo ele próprio, também.
Kendisinde de var.
O Dicky fê-lo!
- Dicky yendi!
Fê-lo a mim e está a fazê-lo de novo!
O işte! Bana yaptı, yine yapıyor!
O Mike Toma fê-lo.
Mike Toma yapmış yapacağını.
Ele fê-lo outra vez.
Yine aynı şeyi yaptı.
É uma religião por estes lados... mas não era suficientemente grande, então o Treinador Zelanski fê-lo gestor do equipamento.
Buralarda bir din gibidir. Ama yeterince yapılı değildi bu yüzden de Koç Zelanski onu araç gereçlerden sorumlu yaptı.
- E essa pancada fê-lo perder os sentidos?
- O vuruşla yere mi yığıldın?
A rapidez dela fê-la vencer, por agora.
Onun hız günü kazanıyor, şimdilik.
Portanto, se alguém quis que eu fizesse isso e fê-lo a eles, na sua voz e no seu nível de perícia, Não disse que podiam faze-lo à minha maneira ou arriscar comprar uma merda qualquer na internet.
Eğer biri, onlar adına, kendi ses ve beceri seviyeleriyle böyle bir şey yapmamı isterse ben de onlara, ya benim yöntemimle yapacaklarını ya da internetten bir şeyler almayı denemelerini söylerim.
Ele fê-lo de uma área onde quase não temos cobertura... Bem nos arredores de Texas City.
... Texas City'nin dışındaki tüm o nehir kolları boyunca neredeyse hiç sinyal alamadığımız yerden yapılmış.
Wanda fê-lo para vocês!
Wanda sizin için pişirdi!
Isso fê-la feliz?
Onu mutlu etti mi?
Fê-lo por mim.
Bunu benim için yaptı.
Uma vez levaram o frigorífico, mas alguém os apanhou nas escadas, fê-los trazê-lo de novo.
Bir keresinde buzdolabını götürmüşlerdi ama biri adamları merdivenlerde yakalayıp geri taşıtmış.
Fê-lo, sim, Allan.
Evet, göz yumdun Allan.
A senhora fê-lo.
Bunu siz biliyorsunuz, bayan.
A minha mãe fê-lo para mim para usar no Natal.
Annem bunu bana Noel için yapmıştı.
E isso fê-la lembrar-se de mim?
Ben mi aklına geldim?
Se o Broadsky fez isso, fê-lo sozinho. - Fez.
Bunu eğer Broadsky yaptıysa yalnız yapmış olmalı.
- O Leo fê-los de cabeça. - Estão certos!
Leo aklından hesapladı.
Ele fê-lo desaparecer, o que foi a inspiração para a sua fuga.
Sizi yok etti, bu da size büyük kaçış konusunda ilham verdi.
Você fê-lo desaparecer, até que o seu filho apareceu antes que o seu glorioso forno, acabasse o trabalho?
gurur duyduğun fırının işi bitiremeden çıkageldi.
E esse único livro fê-lo ser um descobridor de crimes?
Ve bu kitap seni suçları çözen bir dahi yaptı, öyle mi?
Ele fê-lo!
Yapmış!
Desta vez ele fê-lo de verdade.
Bu sefer gerçekten yapmış.
E se isso fê-lo?
Ya bu olduysa?
- Pedi-lhe para escondê-lo e ele fê-lo.
Ondan saklamasını istedim.
Fê-lo totalmente.
- Öyle mi dedim?