Translate.vc / Português → Turco / Gül
Gül tradutor Turco
2,213 parallel translation
Vá lá, Sr. Fisher, um sorriso.
Hadi, Bay Fisher, biraz gül.
O Jared acaba sempre bem e o Booth assume as culpas.
Jared daima gül gibi kokarak otaya çıkıyor ve Booth çarpılıyor.
O Jared acaba sempre bem e o Booth leva a pancada.
Jared daima gül gibi kokarak otaya çıkıyor ve Booth çarpılıyor.
Tu ris, mas essa afirmação é verdadeira.
Sen gül, ama gerçekte de durum böyledir.
Ela põe sabão com cheiro a rosas em todas as gavetas.
Her çekmeceye gül esanslı sabun koymuş.
Eu sei que não é bem um presente, mas o tipo que normalmente vende rosas na auto-estrada, que trocou por laranjas, e não sei se gostas de laranjas.
Biliyorum bir hediye için pek de iyi değil, Ama çevre yolu rampasındaki gül satan adam, şey portakal satmaya başladı ve senin portakaldan hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyordum.
"Uma dúzia de rosas numa mão, o seu coração na outra."
Bir elinde bir düzine gül, diğer elinde kalbi.
Bem, então ri-te disto.
Pekâlâ, buna da gül. 36,000 dolar.
As pétalas de rosas e a foto doentia, esse negócio, também?
Gül yaprakları ve o iğrenç fotoğraf da mı işle ilgili?
"O amante fala da rosa no seu coração."
"Aşığın gönlündeki gül."
"O Amante Fala da Rosa no Seu Coração" de William Butles Yates.
"Aşığın gönlündeki gül" William Butler Yeats'den.
Querida, comprei-te rosas.
Tatlım, sana gül aldım.
Sim, como se você cheirasse a rosas.
Sanki sen gül bahçesi gibi kokuyorsun da.
- Como sabia que gosto de rosas?
Gül sevdiğimi nereden bildin?
Há pétalas de rosas na entrada da frente.
Girişte gül yaprakları var.
Então por que Taub achou pétalas de rosa na entrada?
O zaman, Taub, evinin girişinde neden gül yaprakları buldu?
Riam-se de mim.
O yüzden bana gül.
Ri-te.
Gül.
Vá, ri-te, porque era isso que eu faria se isto acontecesse a outro otário.
Evet, gül çekinme, çünkü başka birisinin başına gelseydi ben de aynen öyle yapardım.
três rosas com espinhos dentro de uma crista com três plumas brancas de avestruz por cima.
Tepede üç tane devekuşu tüyü olan üç tane gül.
- Motorista, ri-te deles por mim.
Şoför, benim için bu insanlara gül. Memnuniyetle, efendim.
Todo ano... neste dia, em nossas respectivas vidas... lembraremos desta rosa.
Her yıl, bu günde, ayrı hayatlarımızda, bir gül kopar.
Sim, tudo bem!
Evet, gül.
Podes rir-te! Podes rir-te mesmo!
Gül bakalım, yelelerin uçuşa uçuşa gül.
Um homem magro com um casaco preto deixa rosas e vai-se embora. Será que o conheço?
Siyah palto giymiş zayıf bir adam mezara gül bırakıyor ve gidiyor Onu tanıyor muyum?
E traga uma única rosa vermelha.
Ve bir adet kırmızı gül getir.
Uma única rosa vermelha, como ela disse.
Tamam. Bir adet kırmızı gül. Tam istediği gibi.
No seu 33º dia com ela, leve uma única rosa vermelha.
Tanışalı 33 gün olduğu zaman onun için bir adet kırmızı gül satın al.
- Pois, e eu sou o mais novo, Então toda a gente me mima.
- Evet, ben en küçükleriyim bu yüzden beni el bebek gül bebek yetiştirdiler.
Ele ia pintar rosas venezianas para o Paxá de Buda, mas em troca dessa pintura, o Ferenc prometeu-lhe liberdade.
Budin Paşa'sı için gül bahçesi resmi yapacaktı ama bu portre karşılığında, Ferenc onu bırakacağına söz verdi.
Porreiro.
Peki. Gül.
Continua, ri. Ri com toda a tua juba.
İstediğin kadar gül.
Chegar na minha casa, a pressionar-me diante dos meus filhos, da mulher, é um erro do caralho.
Evime geliyorsun. - Evet, gül bakalım, pislik torbası.
É, o desfile de Rose Bowl encontra-se com O Código Da Vinci, sabes, algo do género.
"Gül Geçidi" ile "Da Vinci Şifresi" karışımı bir şey.
Continua a rir, cabra.
Gül sen gül!
Força, ria-se à vontade.
Durma, gül haydi.
Onde Romeu arrisca sua vida para dar uma rosa para Julieta!
Juliet'e gül vermek için Romeo'nun hayatını riske attığı sahne.
Bem, sabes, por vezes, se não vês o que está à tua frente...
Bazen, bir gül ardından koşarken ezdiğin kır çiçeklerinin farkında...
Ri-te à vontade.
Devam et, gül gül.
Recebes um ramo de rosas e uma tiara pirosa que só podes usar em bailes.
Bir demet gül ve sadece balolarda takabileceğin adi bir taç.
Perdoe este meio primitivo de comunicação, mas se eu aterrasse a minha nave no seu jardim de rosas, ou aparecesse como um holograma no seu gabinete, o que pensaria de nós?
Bu ilkel iletişim aracıyla aradığım için özür dilerim ama gemimi gül bahçenize indirseydim ya da ofisinizde hologram olarak belirseydim ırkımız hakkında ne düşünürdünüz?
Lá se foi o chá das cinco no jardim das rosas.
Gül bahçesinde çay partisi iptal desene.
Tapete vermelho, boquês de rosa, os fãs esperando do lado de fora
Kırmızı halı, gül buketleri Sahne arkasında bekleyenler
Eu sou uma mulher que tem o seu próprio negócio.
Gül bakalım, kendi işlerini idare etmeye çalışan bir kadınım ben sadece.
A noiva tinha um vestido que brilhava como os olhos do noivo quando ele a viu a aproximar-se sob uma chuva de pétalas de rosas.
- Bir bakalım. Gelin, damadın gözlerini kamaştıracak bir kıyafet giymişti. Gelini havadan yağan gül yaprakları altında görünce büyülendi.
- A sério?
- Hadi gül biraz.
- Não.
- Hadi gül bakayım.
Muito vulgar. Quero cheirar como uma mulher e não como uma flor.
Bir kadın gibi kokmak istiyorum, bir gül gibi değil.
Quando a vi no dia seguinte... despejei-lhe uma carrinha de rosas aos pés... e disse-lhe que, se não fosse suficiente, voltaria no dia seguinte, com rosas de todos os lugares do Mundo.
Ertesi gün onu gördüğümde ayaklarına bir kamyon gül döktüm ve bu yeterli değilse ertesi gün dünyadaki bütün güllerle döneceğimi söyledim.
Vá!
Gül onlara.
Quem não gosta de rosas?
Kim gül sevmez ki?