Translate.vc / Português → Turco / Halo
Halo tradutor Turco
299 parallel translation
Assim, vivo num confortável halo de auto-apreciação.
Burada yeteneğimi değerlendirecek kimse yok bu yüzden kendi kendimi değerlendirmenin rahatlığıyla yaşıyorum.
Eu imaginava um halo na sua testa.
Seni bu kez alnında bir taç ile düşündüm.
Dlá, eu sou a rapariga Vip.
Halo, ben Vip kızıyım.
O crítico do teu jornal... disse-me que o meu tipo de cabelo... era como um halo... para o meu rosto e os meus olhos convidativos.
Gazetedeki tiyatro eleştirmeni boyalı saçlarımın, büyük güzel gözlerimin üzerinde bir hale gibi göründüğünü söylüyor.
Pelos raios X, vemos uma parte do Sol que geralmente é invisível, um halo de gás de milhões de graus, a coroa solar.
X-ray dalga boyunda görünür bölgede göremediğimiz Güneşin milyon derecelerde olan gaz halosunu yani güneşin halesini ( solar corona ) görürüz.
Rodeando a Via Láctea há uma auréola de matéria, a qual incluí os cachos globulares, cada um contendo mais de um milhão de estrelas idosas.
Samanyolunu çevreleyen halo içinde küresel kümeler bulunur ve her biri bir milyona varan yaşlı yıldızları barındırır.
Um halo de luz branca emanava dela, e ela segurava um cruxifixo de prata, brilhante.
Çevresi haleden yayılan beyaz ışıkla doluydu ve elinde pırıl pırıl parlayan gümüş bir haç vardı.
- Conhece a Frog Hollow?
- Froll Halo çetesini duydun mu? - Hayır efendim.
Do sumptuoso halo
Duştan ışık halkası aşağıya
Chefe, quero que envie uma sonda ao halo do sol para varrer o núcleo.
Şef, çekirdeği taramak için güneşin korona tabakasına sonda gönder.
Conseguimos fazer a sonda descer mais mil quilómetros para o halo do sol.
Sondayı, güneş koronası içinde 1 kilometre daha ileriye gönderebildik.
Fala Halo avião líder.
Air Force One... Ben, Halo Filo Lideri ;
Onde estão? Voo Halo a aproximar-se.
Burası Halo Filosu, bulunduğunuz yere yaklaşıyoruz.
Voo Halo.
Halo Filosu.
Mais quatro a 090. Entrem em acção Voo Halo.
Halo Filosu, savunmada kalın!
Força Aérea 1, escutam?
Halo 2, vuruldu! Air Force One, hala bizimle misiniz?
Halo.
Bu inanılmaz, Çok fazla detay var.
É neste salto de grande altitude que sofremos mais baixas.
Yüksekten, düşük mesafe atlayışları, HALO, en fazla ölümlere neden olur.
90 % das pessoas que morreram neste salto afogaram-se presas no pára-quedas.
HALO atlayışında ölenlerin % 90'ı paraşütlerine dolaşıp boğulanlardır.
Enquanto o planeta passava diante do sol, verificou, estupefacto, a presença de um halo espesso.
Güneşi arkasına aldığında, gezegenin çevresinde kalın bir halka olduğunu gördü ve çok şaşırdı.
Um eclipse total revela o halo do sol, uma camada exterior normalmente escondida pelo brilho.
Tam Güneş tutulması esnasında normalde parlaklık yüzünden görünmeyen Güneş tacı gözlenebiliyor.
Dentro do halo, havia como que nuvens ardentes.
Güneş tacının içinde, yanan bulutlara benzeyen şeyler vardı.
Sugeriu que o halo, embora bem preso ao sol, chegasse muito mais longe que o que se vê durante um eclipse.
Güneş'e sıkı sıkıya bağlı olmasına rağmen Güneş tacının tutulmalar esnasında görüldüğünden çok daha uzağa ulaştığını iddia etti.
Pensava no que aprendera com Chapman, que o halo se estende pelo sistema solar.
Boulder'dan dönerken, Chapman'dan öğrendiklerimi düşünüyordum. Güneş tacının Güneş sistemi boyunca uzanıp her şeyi doldurduğu fikri.
A radiação corpuscular solar que afecta as caudas dos cometas, não penetra o halo estático, interacções bloqueiam isso.
Kuyruklu yıldızları etkileyen Güneş tanecik radyasyonu statik güneş tacından geçemez. Bunu önleyen etkileşimler vardır.
Calculou que o halo tinha energia térmica suficiente para escapar à gravidade e sair disparado a 500 Km por segundo.
Güneş tacının çekim gücünden kurtulacak ve uzaya saniyede 500 kilometre hızla yayılacak kadar termal enerjisi olduğunu hesapladı.
É apenas teoria, mas procure uma curva dimensional no efeito halo.
Yalnızca teorik olmakla birlikte, hale etkisinde bir boyut büzgüsü araştır.
Não me ponham esse halo.
Kafama o haleyi takmayın.
Não quero o halo.
Halelenmeyeçeğim.
O Pré-Crime impede o homicídio e põe um halo no homicida.
Önsuç çinayetin oluşunu durdurur... ... katili haleler, onu götürür.
Apodrecerá no Inferno com um halo, mas todos acreditarão no Pré-Crime.
Cehennemde bir hale ile yanarsın, ama insanlar hala Önsuç'a inanır.
Olá!
- Halo!
Um homem de negócios com uma Microtech HALO no carro?
Arabasında rambo bıçağı taşıyan sıradan bir iş adamı öyle mi?
Se vir uma adolescente com um livro e um halo, é a minha filha Rory.
Haleli ve kitaplı bir genç görürsen kızım Rory'dir.
Havia ali como que um halo por cima dos restos do naufrágio do Titanic que lhe conferia um aspecto metafísico...
Titanik batığının üstünde yükselen beyaz bir ayla gibiydi. İnsanda semavi bir his uyandırıyordu.
Esta casa lamenta profundamente.
Halo Evi acıdan dolayı derin üzüntüde.
E seu halo.
Ve haleniz.
Não há lava no "Halo".
Halo'da lav yoktur.
Teremos de ir verificar no carro. Podes ter deixado o teu halo no assento traseiro.
Gidip arabaya baksak iyi olur, [br] kanatlarını arabada bıraktın sanırım.
ele esta a fitted for a halo.
Kendisi şu an bir ağılda.
Vocês têm o "Halo 2." Nem sabia que isso já tinha saído.
"Halo 2" yi almışsınız. Bunun henüz çıktığını bile bilmiyordum.
Uma hora ou duas por noite, quando não estou a jogar Halo.
Halo oynamazsam gecede bir buçuk, iki saat kadar.
Halo.
- Ne?
Halo!
Hey!
Na 1 ª missão de Desert Storm, ele faz um salto HALO.
Çöl Fırtınası sırasında, HALO atlayışı yaptı.
Dlá.
Halo.
Está?
- Halo.
Voo Halo, prontos para entrar em acção, em 090.
Halo Filosu, 090'a yönelme emrini aldık.
Perderam contramedidas.
Burası, Halo 2.
Sem halo.
Kaybettik, kahretsin!
Chama-se um halo.
Ona "hale" deniyor.