Translate.vc / Português → Turco / Ice
Ice tradutor Turco
2,155 parallel translation
Então, isto é sobre "Ice"? "Ice"?
Tüm bunların sebebi taş mıymış?
Agora escapou e quem o tem são os Ice Wolves.
Serbest kalan pakı Ice Wolves'lar kaptı.
- Os Ice Wolves estão a levar tareia.
- Ice Wolves'lar fena yeniliyor.
Sou o Steve Levy, em directo do covil dos lobos, aqui em Lansing, Michigan, casa dos Ice Wolves de Lansing.
Ben Steve Levy. Lansing Ice Wolves'ların memleketi Lansing, Michigan'daki kurt ininden sesleniyorum.
Os Ice Wolves vencem os Roughnecks por dois pontos e o novato Donnelly correspondeu às expectativas.
Ice Wolves'lar, Roughnecks'lere karşı 2-1 önde ve Donnelly övüldüğü kadar varmış.
Os Ice Wolves atiram o disco para longe para fazer uma substituição.
Ice Wolves'lar pakı atıyor ve çizgi değişimi yapmak istiyor.
Os Ice Wolves ultrapassam a linha azul.
Ice Wolves'lar mavi çizginin ötesine hücum ediyor.
No final do terceiro período, os Ice Wolves estão três a quatro contra os Arrows.
Üçüncü devrenin sonunda Ice Wolves'lar, Arrows'lara karşı 3 - 4 yenik.
Os Wolves põem o disco na área dos Arrows, fazem uma substituição e o treinador volta a chamar Donnelly.
Ice Wolves'lar pakı Arrows'ların alanına attı ve hemen oyuncu değiştiriyor. Koç, Donnelly'yi tekrar oyuna sokuyor.
Falta um minuto e 24 segundos do terceiro período, e os Ice Wolves ainda estão a perder por um a zero.
Üçüncü devrede 1 dak. 24 sn. Kaldı. Ice Wolves'lar hala 1-0 geride.
Os Ice Wolves têm menos de um minuto para marcar e levar o jogo a prolongamento.
Ice Wolves'ların gol atıp maçı uzatmak için bir dakikadan az zamanı var.
Os Wolves ganham a posse do disco.
Ice Wolves'lar pakı alıyor.
- SEF?
- ICE.
Bem-vindos ao Hot Ice.
Sıcak Buz'a hoş geldin.
Vou apresentar isto no Hot Ice da próxima semana, a não ser que o cabrão do Sully de Worcester volte a ligar.
Gelecek haftanın Sıcak Buz'unda konuyu ele alacağım. Eğer o lanet Sully tekrar Worcester'dan aramazsa.
Ouvinte, estás a soprar Hot Ice.
Arayan, Sıcak Buz'a patlatıyorsun.
Aspirado para os pulmões, o que significa que viajou até a garganta com o champanhe.
Ciğerlere kadar içe çekilmiş - ki bu da şampanyayla birlikte boğazından aşağıya gittiğini gösteriyor.
- Começamos de fora para dentro?
Dıştan içe doğru mu inceleyelim?
Ela está a proteger algo. Algo mais profundo que está a corroê-la.
Onu içten içe yiyen bir şeyi koruyor.
Sou-lhe sincero. Ele fascinava-me profundamente.
Açık söylemek gerekirse, içten içe beni büyülemişti.
- Não. Mas podia adicionar ácido sulfúrico neste cocktail, e fazer ferver o teu sangue do interior.
Gerçi bu kokteyle biraz sülfürik asit ekleyip kanının içten içe kaynamasını sağlayabilirim.
Lá no fundo, ninguém se importa com o que fizeste.
İçten içe, kimse yaptığın şeyi umursamıyor.
Trabalha no meio de animais.
Hayvanlarla iç içe çalışıyor.
Todos desejamos lá no fundo que o Joe Purcell tenha agido só, que seja aquele doido no meio de um milhão
Hepimiz içten içe Joe Purcell'in tek başına hareket ettiğini umuyoruz. Kendi kendine bomba yapan bir deli olduğunu umuyoruz.
Por dentro o Jimmy ainda é polícia.
İçten içe Jimmy hala bir polis.
Vês como se afundam?
İçe çökükler görebiliyor musun?
Porque sabias instintivamente que isso o colocaria em risco?
Çünkü içten içe bunu yapmanın bir gün oğluna zarar verebileceğini biliyordun.
Pensa! Achas que bebés e música rock combinam?
Sence bebeklerle Rock and Roll iç içe midir?
Quantas miúdas sem mãe de 23 anos, com postura muito torta, e um leve sotaque de New England na voz pensas que conheci?
Sence öksüz, 23 yaşlarında, ayakları içe dönük duruşlu ve sesinde çocukluğunun New England'da geçtiği belli olan kaç kişiyle tanışmışımdır?
O coitadinho estava a doer-lhe tanto por dentro.
Zavallı adam içten içe çok acı çekiyordu.
- Não. E se acidentalmente matasses uma criança num acidente automóvel e estivesses com muitos remorsos?
Peki bir çocuğu yanlışlıkla ezip öldürürsen ve bunun için içten içe üzülürsen?
Tudo o que ele disse foi bom mas estou completamente assustado. Sorriam.
Ağzından hep güzel şeyler çıkıyor ama ben içten içe korkuyorum.
A bike não é nada mais que círculos girando em ciclos.
Bisiklet, iç içe geçen dairelerden başka bir şey değildir.
- Braços colados.
- Omuzlar içe. - Omuzlar içe.
Acabarás por vir a extravasá-lo de forma autodestrutiva...
O yüzden içten içe kendini yiyip bitirirsin. Sonra da...
Não sei o que é sentir o amor como o de Julieta, um amor pelo qual deixar entes queridos, um amor que nos faz atravessar oceanos, mas gostava de acreditar que, se alguma vez o tivesse à mão,
Juliet'in yaşadığı türden aşk nasıldır bilmiyorum sevileni terk etmeye değecek, okyanusları aşmayı sağlayacak türden belki de. Lakin içten içe inanıyorum ki, o türden bir aşkı hissettiğim takdirde ona sıkı sıkıya sarılacak cesaretim olurdu.
Mas, no fundo, sabia...
Ama içten içe biliyordum.
Bem, é muito estranho é um boneco grosso.
Ben, tuhaf şekilli iç içe olan taş bebeklerden arıyorum.
- Boneco grosso?
- İç içe geçmiş taş bebek. - Evet.
Eu digo-lhe : "Estás bem?" Ele gosta de combater por dentro. Eu prefiro o lado de fora.
O içe girmeyi sever, ben dışarıda kalmayı severim.
Começa-se de fora e avança-se para dentro.
Dıştan başlayarak içe doğru git.
Ele não gosta de se misturar com a equipa.
Oyuncularla iç içe olmaktan hoşlanmıyor.
E, no que me diz respeito, produziria uma hemorragia incontrolável.
Ve sanırım bu, içten içe kanamama yol açacak.
Que está profundamente marcado.
İçten içe korktuğunu biliyorum.
Corina Kavanagh era uma mulher linda... de uma família rica, mas sem linhagem... e tinha um romance com um rapaz de ascendência importante.
Corina Kavanagh zengin ama halkla iç içe yaşayan bir aileden gelen güzel bir kadınmış ve asil bir adama aşık olmuş.
Roda a tua anca para cima e para dentro.
Kafasını içe doğru kıvır!
- Estou a entrar numa boa.
- İçe dönüyorum.
Tecidas em conjunto, num dado espaço e num dado tempo.
Zaman ve mekân içi içe geçer.
Bem, o que posso dizer é que temos sete identificadores binários um módulo de largura constante e uma matriz de entrelaçamento.
Sana şunu söyleyebilirim ki, elimde yedi tane ikili tanımlayıcı modülü olan sabit bir sayı ve iç içe geçmiş bir matris var. - Türkçe konuş.
Interessa-me o cruzamento entre o governo e a tecnologia.
Hükümet ve teknolojinin iç içe olmasıyla çok ilgiliyim.
Queres uma bebida?
Bir şey içe...