English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Ise

Ise tradutor Turco

108,730 parallel translation
A segunda coisa, e esta é mais importante do que a primeira, é a questão da segurança e da confiança.
İkinci konu ise, ki bence birinciden de önemli, emniyet ve güven meselesi.
No teu caso foi azar, Louis.
Seninkisi ise kara talih Louis.
Um morto, o detetive Diaz, e um ferido, que é o teu irmão.
Vurulanlardan biri Dedektif Diaz, ölmüş. Diğeri ise kardeşin, ağır yaralı.
É difícil de arranjar e fácil de perder.
Bulması çok zor, kaybetmesi ise çok kolaydır.
Dá-me atenção, seu miserável!
Dikkatini bana ver, seni sefil işe yaramaz şey!
E na segunda, ser-vos-á pedido que decidam se o arguido é ou não elegível para a pena de morte.
İkinci bölümde ise sanığın idam cezasını hak edip etmediğine karar vermeniz istenecek.
Outro homem foi alvejado.
Bir başkası ise vuruldu.
Ainda não sabemos se é uma trombose.
Bilmiyoruz, Eğer felç ise.
Bem o que quer que tenha sido não foi simples.
Valla bahsettiğin her ne ise Roy basit değildi.
E o Jack descobriu que o tal Grayson estava na Tailândia até há três dias atrás.
Jack'e göre ise Grayson 3 gün öncesine dek Tayland'daymış.
E esta sala diz-nos que é alguém desorganizado.
Bu oda ise dağınık birini gösteriyor.
E seriam uns idiotas se não te contratassem.
Seni işe almayacak şirket salaklardan kuruludur.
Não estás a ponderar aceitar, certo?
Bu işe girmeyi düşünmüyorsun, değil mi?
Mesmo que fizéssemos isto, não seria como se estivesses a roubar.
Bu işe girmiş olsaydık bile hırsızlık yapıyor olmazdın.
- Então, acho que vamos mesmo fazê-lo.
- Yani bu işe gerçekten gireceğiz.
Deixe-me voltar só até ao fim da semana.
Sadece hafta sonuna kadar tekrar işe döneyim.
Tentaste uma vez e não funcionou.
Bir kez denedin. İşe yaramadı.
Funcionou?
İşe yaradı mı?
Alguém que contratou?
İşe aldığınız biri mi?
- Está bem.
Şimdi işe.
Tenho de ir trabalhar de manhã.
Benim de sabah işe gitmem lazım, tamam mı?
- Meu Deus, ela é inútil.
- Bu kız bir işe yaramaz.
Disse que voltava ao almoço para ver como estavas, lembras-te?
- İşe. Öğlen gelip sana bakacağımı söylemiştim, unuttun mu?
- Não vou responder.
- Başlarım böyle işe.
- Não resultou.
- Ama işe yaramadı.
Resultou?
İşe yaradı mı?
Sabes que por vezes me envolvo demasiado no que faço, Hans.
Bazen yaptığım işe kendimi kaptırıyorum Hans, biliyorsun.
Ninguém o contratou depois da audiência e agora está no Rio, com diarreia e bronzeado.
Duruşmasından sonra kimse onu işe almıyor. Kendisi şimdi ishal ve güneş yanığı olmuş hâlde Rio'da.
De que serve a matemática?
Saçma matematik ne işe yarar ki?
Não importa qual é o seu uso.
Ne işe yararsa yarasın.
Não tens de te prostituir como antes. É como ter um acordo.
Daha önce yaptığın işe benzemez.
Não estás contente por ter contratado a Gabrielle?
Şimdi Gabrielle'i işe aldığıma memnunsun, değil mi?
Ligou para a sua adorável mãe e depois foi trabalhar.
Anneciğini aradı ardından işe doğru yola çıktı.
Sinto-me, inútil.
Kendimi işe yaramaz hissediyorum.
Devíamos desistir agora.
Bu işe bir son vermeliyiz.
Na verdade, talvez resulte.
Aslında, bu işe yarayabilir.
O Pike mostrou-nos como pode ser valioso.
Pike süpriz saldırının işe yaradığını gösterdi.
Resultaria.
İşe yarayacak.
Não te queremos envolver nisto.
- Senin bu işe bulaşmanı istemiyoruz.
Estou envolvido em algo grande com eles.
Onlarla beraber büyük bir işe giriştim.
- Só quero que saibas que não resultará.
- Bende işe yaramaz bilesin.
- Imagina só.
- Bak sen şu işe.
Tenho de ir trabalhar.
İşe gitmem lazım.
Tenho de trabalhar.
Benim işe gitmem lazım.
Vai-te foder. Tenho de ir trabalhar.
Benim işe gitmem gerek.
- Isso deve ser útil.
- İşe yarayabilir.
Negócios.
İşe.
Mas não são negócios
Ama işe gitmiyor.
São negócios sim.
İşe gidiyor.
Eu era um homem inútil.
Eskiden olduğum adam işe yaramazdı.
Erguer uma barreira para não o deixar entrar. Mas não resultou.
Bunu engellemek için duvar örmeye çalıştım ama işe yaramıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]