Translate.vc / Português → Turco / Joy
Joy tradutor Turco
1,673 parallel translation
Quase que fui apanhado quando a Joy passou por lá, mas aquela tosse de fumadora era bem melhor que um chocalho de vaca à volta do seu pescoço.
Joy yanımdan geçerken yaklaşmıştım, ama o sigara öksürüğü boynundaki inek çanından daha iyiydi.
Agora que os vizinhos da Joy foram se embora, Eu posso finalmente desenterrar as pratas e devolve-las a Biblioteca.
Şimdi, Joy'un komşuları taşındığından sonunda gümüşleri çıkartıp kütüphaneye geri verebilirdim.
Eu estava chateado pela Joy não deixar o Earl ter uma mota, porque eu sempre quis andar num sidecar.
O an çaktım ki Joy, Earl'ün motosiklet almasına izin vermeyecekti çünkü hep yan tarafa ben binmek istemişimdir.
Mas eu estava ainda mais chateado porque o Earl e a Joy estavam a discutir, e quando eles discutem, a minha barriga dói-me sempre.
Ama o an dank etti ki, Earl'le Joy kavga ediyorlardı ve ne zaman kavga etseler, mideme ağrılar giriyordu.
Sempre que eu ficava sozinho com a Joy, isso fazia-me ficar nervoso.
Her neyse, Joy'la yalnız kalmıştım ve bu beni heyecanlandırıyordu.
Depois de sair do pé da Joy, eu fui me encontrar com o Darnell para o que eu chamo de "tempo de ideias".
Joy'dan ayrılıp Darnell ile'fikir alışverişi'için görüşmeye gittim.
Eu tentei falar com o Earl, mas ele estava distraído pelas queixas da Joy.
Earl ile konuşmayı denedim, ama Joy'un zırvalarından dikkati dağılmış hâldeydi.
Ele saiu porque estava zangado, tal como a Joy.
Dışarı çıktı, çünkü kızgındı, Joy'da öyle.
O meu nome é Joy.
Benim Adım Joy.
Joy, esta cidade está a fervilhar com aqueles tipos da Reconstituição da Guerra Civil a tentar encontrar este material.
Joy, kasaba bunları bulmak isteyen iç savaş canlandırıcılarıyla kaynıyor.
Eu não tive a coragem de dizer a Joy que a prata não estava onde ela pensava que estava.
Gümüşlerin, düşündüğü yerde olmadığını Joy'a söyleme yüzsüzlüğünü gösteremedim.
Era um lugar especial onde eu tinha levado a Joy no nossso primeiro encontro.
Orası özel bir yerdi Joy'u ilk randevumuzda aldığım yer.
A Joy também não.
Joy da bulamayacaktı.
Com a data do julgamento da Joy a aproximar-se, ela estava a encontrar-se com o assistente da sua advogada para rever alguns pormenores.
Joy, duruşmasının tarihi yaklaştıkça geriye kalan birkaç pürüzü halletmek için sağır avukatının... yardımcısıyla görüşüyordu.
No Natal passado, o pai da Joy admitiu ter diversos romances multiraciais extraconjugais, então ter uma meia-irmã não foi assim uma grande surpresa.
Geçen Noel, Joy'un babası, farklı ırktan bir kaç kadınla evlilik dışı ilişkiye girdiğini kabul etmişti. Bu yüzden, üvey bir kız kardeşinin olması,
Uma meia-irmã.
Joy'u o kadar da şaşırtmamıştı. Vay be, kız kardeş yarısı.
A Liberty Washington era a eterna inimiga da Joy desde o jardim-de-infância.
Liberty Washington, anaokulundan bu yana Joy'un bir numaralı düşmanıydı.
Enquanto a Joy e a Liberty cresciam, também o seu ódio mútuo crescia.
Joy ve Liberty büyüdükçe, aynı şekilde birbirlerine olan nafretleri de büyüdü.
Joy.
Joy.
Eu e a Joy entramos numa extravagância de compras com o guito da Liberty.
Ben ve Joy, Liberty'nin parasını, çılgınca harcamaya devam ettik.
Falar sobre a Joy fá-lá ficar muito agitada. Isso até incomoda o Sr. Dragão Barbado acolá.
Joy hakkında konuşmak onu o kadar kışkırtıyor ki, oradaki Sakallı Ejder'in bile sinirleri bozuluyor.
A Joy estava a tentar arranjar maneiras de parecer mais simpática ao seu júri.
Joy kendini jüriye nasıl daha sempatik gösterebileceğinin yollarını aramaktaydı.
Joy, essa é uma razão terrível para ter um bebé.
Joy, bu bir bebek sahibi olmak için berbat bir sebep.
Eu amo-te Joy mas sinto muito.
Seni seviyorum Joy, ama üzgünüm.
Joy, o quê, estás doida?
Joy, ne, çıldırdın mı sen?
Agora ele pode cuidar de um dos teus. Joy, vai para casa.
Joy, lütfen evine geri dön.
A Joy queria um bebé na sua barriga, mas não na sua vida.
Joy karnında bir bebek istiyordu, ama hayatında istemiyordu.
Depois expliquei as coisas a Joy e ao Darnell.
Sonra Joy ve Darnell'e de açıklamaya karar verdim.
Agora Joy, lembra-te.
Joy, unutma.
O meu plano de meter o ovo da Liberty no peru da Joy tinha falhado, mas mesmo assim eu tinha que fazer o que podia para ajudar a Liberty.
Liberty'nin yumurtasını Joy'un hindisine koyma fikrim hüsranla sonuçlanmıştı, fakat hala Liberty için elimden gelen bir şeyi yapmalıydım.
Joy?
Joy?
Não querendo ver a sua inimiga de morte ser famosa, a Joy fez à vizinha da Liberty uma proposta que ela não podia recusar.
Baş düşmanının ünlü olmasını istemediği için, Joy, Liberty'nin komşusuna geri çeviremeyeceği bir teklifte bulundu.
Mas por mais dolorosa que a facada da Joy no baile de finalistas tenha sido, a Liberty tinha uma mágoa ainda maior para partilhar.
Joy'un mezuniyet partisi her ne kadar acıklı olsa da, Liberty'nin paylaşacak daha acıklı bir durumu vardı.
E esta é por saber que a única rapariga que lhe dava o beijo de boas noites era a sua pequena preciosidade loira a Joy.
Bu da "iyi geceler" demek için onu öpen tek kızının değerli ve sarı saçlı Joy olduğunu bilmek için.
A Joy subitamente percebeu que apesar de serem irmãs, a Joy foi a única que teve um pai.
Ve Joy o an, kardeş de olsalar, babası olan tek kişinin kendisi olduğunu anladı.
Depois de engolir o seu orgulho, e um pouco de sangue, A Joy levantou-se e deu à sua irmã um abraço.
Joy, kibirini yok edip, küçük bir kanama geçirdikten sonra kardeşine sarılmak için ayağı kalktı.
Depois da contenda, a Joy e a Liberty passaram algum tempo juntas a cuidar das suas feridas.
Maçtan sonra, Joy ve Liberty, birbirlerinin yaralarıyla ilgilenerek zaman geçirdiler.
Enquanto a Joy tinha como objectivo tentar e ser mais simpática aos olhos de um júri, ela também tinha uma nova identidade, uma "mãe de aluguer".
Joy, jüriye nasıl daha sempatik görenebilineceğinin yollarını ararken, aslında o da yeni bir kimliğe kavuşmuştu. Bir taşıyıcı anne.
E apesar de a Joy e a Liberty já terem chamado uma à outra todos os nomes possíveis, havia um que elas não tinham dito até agora... irmã.
Aslında, Joy ve Liberty birbirlerine sözlükte yer alan neredeyse tüm sözcükleri söylemiş olsalar da, bir tanesi vardı ki, şimdiye kadar hiç kullanmamışlardı. "Kız kardeş".
Não há problema, Joy.
Sorun yok, Joy.
Ontem à noite, a Joy disse-me como resolver o meu problema com o Randy.
Dün gece Joy bana Randy ile olan problemimi nasıl çözebileceğimi söyledi.
Obrigado, Joy.
Sağol, Joy.
O conselho que a Joy deu a Catalina funcionou na perfeição. Mas havia uma coisa que a Catalina não tinha planeado.
Joy'un, Catalina'ya tavsiyeleri kusursuzca işe yaradı, ama Catalina'nın planlamadığı bir şey vardı.
O Meu Nome é Earl – S02E18 "Adivinha quem está a sair de dentro da Joy"
My Name Is Earl - 218 - Tahmin Edin, Joy'dan Kim Çıkacak? çeviren :
Ver a Joy grávida relembrava-me de algo que devia ter feito à muito tempo atrás :
Joy'un hamileliğini izlemek, uzun zaman önce yapmış olmam gereken bir şeyi hatırlattı :
Então o que é que tem a ver a Joy estar grávida comigo a acabar este candeeiro?
Peki, Joy'un hamile olmasıyla benim bu lambayı bitirmem arasında ne gibi bir bağlantı vardı?
A maior parte das pessoas já sabem que eu e a Joy conhecemo-nos e casamo-nos em circunstâncias pouco usuais.
Birçoğunuz, Joy ve benim, alışılagelmişin dışında bir şekilde tanışıp, evlendiğimizi biliyorsunuz.
Não posso dizer que a minha nova esposa e os meus pais deram-se logo bem mas a Joy não foi a primeira coisa que fiz que os meus pais não aprovavam.
En başlarda, ailemin ve yeni karımın çok iyi anlaştıklarını söyleyemem, ama Joy, benim yaptığım, ama ailemin onaylamadığı ilk şey değildi.
Alguns meses depois, a Joy teve o bebé e apesar de os meus pais não se voluntariarem para tomar conta do bebé, as coisas estavam a correr bem.
Birkaç ay sonra bebek doğdu ve ailemin bebeğe bakmak istememesinin dışında, işler oldukça iyi gidiyordu.
E não era só a Joy.
Sinirli olan sadece Joy değildi.
Então seguindo o conselho do Montel, a Joy saiu para o seu pequeno tempo livre. O que o Montel esqueceu-se de mencionar é que quando a tua mulher tomou quatro margaritas no seu tempo livre...
Montel'in tavsiyesine uyarak, Joy biraz eğlenmek için dışarı çıktı. * Yapmak istediğim tek şey a-zum-zum-zum ve de a-bum-bum... *