Translate.vc / Português → Turco / Karatê
Karatê tradutor Turco
71 parallel translation
Isso é karatê!
Bu karate!
Não se aproxime, sou muito bom em karatê.
Bana dokunma! Seni uyarıyorum, karate bilirim.
- Ela pratica karatê.
- Karate bilir.
Quero que o meu karaté e o seu karatê signifiquem algo.
Benim ve sizin yaptığınız karatenin bir anlamı olsun istiyorum.
- Eu sei lutar karatê.
- Ben çok iyi karate bilirim.
Aposto que ainda fazia karatê.
Bahse girerim ki, hâlâ karatemi yapıyor oluyordum.
No final do nosso casamento, fazia karatê para libertar a tensão de não ter nada mais físico.
Evliliğimin sonlarına doğru sürekli karate yapıyordum üzerimdeki gerginliği alsın diye. Fiziksel olarak hiçbir şey yapmıyor olmaktan dolayı oluşan gerginliğimi.
Ela está a fazer karatê.
Kız karete biliyor.
Quando era pequena, fazia Karatê.
Küçükken karate dersleri almıştım.
Ei, menino karatê.
Hey, küçük karateci.
A Creche do Pai, menina karatê.
Babacan Yuva. Babacan Yuva, karateci kız.
Quando me levou a treinar karatê em casa dela, uma coisa ficou clara.
Beni evinde karate çalışmaya götürdüğünde bir şey açığa kavuştu.
- Vamos treinar karatê.
- Karate çalışacağız.
Muito para uma aula de karatê...
Karate dersleri de buraya kadarmış.
Vais fazer karatê e acabou-se.
Karateye gideceksin, o kadar.
Não, o Mike mordeu os pés dos filhos dele no karatê.
Oğlum onun oğlunun ayağını karate yaparken ısırdı.
- No karatê, completamente aleatório uma espécie de anedota cósmica doentia.
- Karate maçında, tamamen tesadüf. İğrenç bir kozmik fıkra gibi.
Desde a época do Shogun, havia homens no país que mantiveram a arte e a tradição do Karatê.
ülkede karate gelenegini ve sanatını devam ettiren adamlar vardı.
Com todo o respeito, Capitão, não quero ser arrogante, mas a nossa escola de Karatê, o nosso Dojo, é aprovado pessoalmente pelo Imperador.
Saygılarımla Yüzbaşı, kaba olmak istemiyorum ama bizim karate okulumuz, Dojo'muz, bizzat imparator tarafından onaylandı.
O Karatê não é sobre o ataque, ele é para te defenderes do atacante.
Karate bir saldırı sanatı değildir, bu bir savunma sanatıdır.
Eu sei que nunca fui tão bom como... o Taikan ou o Giryu no Karatê.
Biliyorum, asla karatede... Giryu yada Taikan kadar iyi olamadım.
As Forças Armadas Imperiais incluirão as artes marciais do Karatê da escola Shibahara no treino dos seus recrutas, imediatamente.
İmparatorluk Silahlı kuvvetleri derhal çalışmalarına... Shibara Okul'unun öğrencilerinin Karate Savaş Sanatlarını da dahil edecektir.
Isso é o princípio do Karatê.
Karatenin felsefesi bu.
Com a tua ajuda, confiscaremos outras cinco escolas de Karatê.
Yardımıyla şimdiye kadar 5 karate okuluna el koyduk.
O estilo de Karatê que o mestre Togo Takaomi ensina é muito parecido com o dele. Dizem que ele é um dos melhores lutadores da região.
Burda Usta Togo Takaomi ders veriyor karate stilleri bir birine çok yakın ve her yerde en iyi dövüşcülerden biri olduğunu söyleniyor.
O Karatê não é para atacar.
Karate, vurmak demek değildir.
O Karatê significa tudo para mim.
Karate benim herşeyim.
O Karatê não é sobre o ataque, ele é sobre te defenderes do atacante.
Karate bir saldırı sanatı değildir, bu bir savunma sanatıdır.
Aceitou a Kuro-Obi e com a ajuda do Choei fundou a sua própria escola de Karatê.
"Siyah Kuşak'ı" kabul etti ve Choei'nin yardımı ile kendi karate okulunu açtı.
Rapaz, a aula de Karatê é às 19h.
- Selam dostum! Karate 07.00'de.
É chamado de Karatê e apenas 2 tipos de pessoas conhecem.
Buna karate diyorlar ve bunu sadece iki tür insan bilir.
Queres ir fazer karatê para a garagem?
Garaja gidip karate yapmak ister misin?
Sabes karatê ou alguma coisa?
Karate falan mı biliyorsun sen?
Não, torço pelo perdedor magricela de New Jersey que não sabe quase nada sobre karatê.
Yok, daha karate yapmasını bile bilmeyen, New Jersey'den gelmiş ezik tıfılın tarafını tutacaktım.
Pode ensinar-me alguns golpes de karatê?
Sence bana birkaç tane karate hareketi gösterebilir misin?
Como este vídeo de ti, a fazer karatê em cuecas.
Mesela sadece donunla karate yaptığın bu video gibi.
No entanto, Tin Chi não saiu, ele apertou ainda mais a luta... e atacar o Ip Man com Karatê e Judo.
Ancak Tin gitmesine izin vermedi, Chi hatta daha sıkışık... Karate ve Judo ile lp Man saldırarak
- Karatê?
- Karate mi?
Acho que é por isso que o meu pai me obrigou a fazer karatê.
Sanırım o yüzden babam karate öğrenmemi istedi.
Eu só te escolhi porque és pequeno e eu faço karatê.
Seni ufak tefeksin diye seçtim, ayrıca karate de biliyorum.
Ao pensar em Bruce Lee, não se pensa no tipo do karatê asiático.
Bruce Lee'i düşündüğünüz zaman, Asyalı karateci adam olarak görmezsiniz.
Bruce não via razão no karatê estar nos torneios das Artes Marciais... sem qualquer importância, e eu discordo totalmente dele.
Bruce puanlı karateyi, puanlı dövüş müsabakalarını hiç faydalı görmedi. Ben kesinlikle aynı fikirde değilim.
Karatê... Judô... Kenpo...
KArate, JUdo, KENpo, BOks.
- Isto sim, é o Karatê Kid!
Bu Karate Kid.
O Carl vai fazer karatê. Igual a mim.
Carl tıpkı benim gibi karateye meraklı.
Assim que terminar o meu Karatê no boneco!
Mook Yan Chong kata'mı bitirir bitmez çıkıyorum.
Praticava karatê com ele ao fim de semana. Era um bom homem.
Hafta sonları birlikte karate çalışırlardı.
A mulher disse, que estava a ajudar o filho com o karatê.
Karısı oğluna karate çalıştırdığını söylemişti.
Sou péssimo no karatê.
Karatede beceriksizdim.
O professor de karatê.
Karate hocası. Bak ne diyeceğim.
- Com o professor de karatê?
Karate hocasıyla mı kavga etmiş?