Translate.vc / Português → Turco / Kore
Kore tradutor Turco
1,966 parallel translation
- Não. Foi um soldado na Guerra da Coreia.
- Hayır, Kore Savaşı'nda askermiş.
Não, ele era um soldado na Guerra da Coreia.
- Hayır, Kore Savaşı'nda askermiş.
É um cidadão coreano. Vai para lá o tempo todo.
Eğer Kore vatandaşıysan, sürekli Seul'e dönme olasılığı var.
- O Lee comanda a máfia coreana.
Lee, Kore Mafyası'nın lideri.
Quero dizer, um gajo branco num gang coreano.
Haydi, beyaz bir adam, Kore çetesinin içinde.
Um mecânico de licença do campo Muchuk na Coreia do Sul.
Güney Kore'deki Muchuk Kampından ayrılan bir teknisyen.
Os registos médicos dizem que ele magoou-se num acidente de trabalho na base da Coreia, mas o Dr. Mallard encontrou evidências de um ferimento à bala.
Kayıtlara göre, Kore'deki üste bir iş kazası geçirmiş, fakat Dr. Mallard bir kurşun yarası izi buldu.
Preciso falar com o Comandante do Sgto. Ross na Coreia do Sul.
Çavuş Ross'un Güney Kore'deki komutan subayıyla görüşmeliyim.
Não temos muita acção na Coreia do Norte.
Güney Kore'de pek macera yaşamıyoruz.
Na Coreia do Sul?
- Güney Kore'de mi?
É o relatório de um tiroteio numa pista de voo usada por contrabandistas.
Bu, Çavuş Ross'un Kore'deki subayından. Kaçakçılara ait bir havaalanındaki askersiz bölgede ateş etme raporu.
Da Coreia, tinha um pacote nele.
Kore'den geliyordu. İçinde bir paket vardı.
" Korea?
Kore mi?
Nasci em Seul, na Coreia do Sul, e o meu pai era um militar.
Seul'de, Güney Kore'de doğdum ve babam bir ordu mensubuydu.
Em 1991, a União Soviética entrou em colapso, e havia duas nações que eram totalmente dependentes do petróleo soviético para a sua sobrevivência por não terem petróleo :
1991 yılında sovyet Rusya çöktüğü zaman, kesinlikle ve tamamıyla kendilerinde hiç olmadığı için kesinlikle ve tamamıyla Rus petrolüne bağIı olarak yaşayan iki devlet vardı : Küba ve Kuzey Kore.
A Coreia do Norte era um regime rígido, hierárquico, ao estilo soviético e burocrático, onde tudo vinha do governo central, que controlava tudo.
Kuzey Kore katı, hiyerarşik, tepeden inmeci, Sovyet tarzı, bürokratik bir rejimdi. Herşey merkezi hükümetten geliyordu.
Meu pai lutou na guerra da Coreia.
Babam Kore Savaşı'nda savaşmış.
Aprendi a fazer isto durante a Batalha de Incheon.
Bu yemeği yapmayı İnçon Savaşı sırasında öğrenmiştim. ( Kore )
A minha segunda missão no estrangeiro foi na zona desmilitarizada fora de Pyong Yang, na Coreia do Norte.
İkinci yurt dışı saha görevim, Kuzey Kore'de Pyongyang dışında, askerden arınmış bölgedeydi.
Tinha 14 anos e era coreana.
Kız on dört yaşında ve Kore'liydi Ellie.
Sabiam que o Paulie foi condecorado na Coreia?
Hey, Paulie'nin, Kore'de "Mor Kalp" kazandığını biliyor muydunuz?
Uma "guerrazita" chamada Coreia?
Kore denen şu küçük savaş.
- Isto é feito na Coreia.
Bu hurda Kore malı.
Há uma reunião na Coreia do Sul, amanhã à noite.
Yarın gece Güney Kore'de bir toplantı var.
LINHAS AÉREAS DA COREIA
KORE HAVAYOLLARI
SEUL COREIA DO SUL
SEUL GÜNEY KORE
PORTO DA CIDADE DE INCHON COREIA DO SUL
LNCHON LİMAN KENTİ GÜNEY KORE
COREIA DO SUL
GÜNEY KORE
Estamos a 24 horas da cimeira das Nações Unidas em Seul, onde ambas as partes concordaram entrar em conversações sobre o programa de testes nucleares da Coreia do Norte.
Seul'deki BM zirve toplantısına 24 saat var. Taraflar Kuzey Kore nükleer deneme programı hakkında görüşmelere başlama kararı aldı.
Nos últimos meses, a Coreia do Norte tem sido extremamente agressiva na procura de armas nucleares.
Son birkaç aydır Kuzey Kore nükleer silah çalışmalarında son derece ödün vermez bir tutum içinde.
A segurança dentro e à volta de Seul foi apertada a apenas 18 horas desta tão aguardada cimeira que irá focar o programa nuclear da Coreia do Norte.
Kuzey Kore'nin nükleer programı üzerinde yoğunlaşacak ve sabırsızlıkla beklenen zirveye sadece 18 saat kala Seul içinde ve çevresinde güvenlik sıkılaştırıldı.
No topo da agenda está o desmantelamento do programa nuclear da Coreia do Norte.
ABD'nin baş gündeminde Kuzey Kore nükleer programının yürürlükten kaldırılması var.
Os líderes de mais de 25 países já chegaram e estão a tomar os seus lugares nas instalações das Nações Unidas em Seul, Coreia do Sul
25'ten fazla ülkenin liderleri Güney Kore'nin başkenti Seul'deki Birleşmiş Milletler binasına geldi ve yerlerini alıyor.
A ameaça crescente do programa nuclear da Coreia do Norte atormenta-nos há muitos anos.
Kuzey Kore'nin nükleer programının verdiği tehdit bizi çok uzun yıllardır rahatsız ediyor.
Oh, sim. As nossas fontes disseram-nos que o espião estrangeiro em causa ainda está na Coreia do Sul, e representa uma séria ameaça a esta cimeira e à sua vida.
Kaynaklarımızdan duyduğumuza göre söz konusu yabancı ajan hala Güney Kore'de olup bu zirve ve hayatınız için ciddi tehdit oluşturuyor.
Senhora secretária, com o devido respeito, espera mesmo que eu acredite que um homem negro na Coreia, visto a meio da noite num campo onde se treina golfe, seja...
Sayın sekreter, saygım bir yana Kore'de gecenin bir yarısı, bir golf sahasındaki bulunan bir siyahın gerçekten şey olduğuna inanmamı mı bekliyorsunuz?
Ele é dos serviços secretos da Coreia do Sul.
O Güney Kore gizli servisinden.
É dos serviços secretos sul-coreanos?
Güney Kore istihbaratından mısın?
Parem de lutar Coreia do Norte e Sul
"Kuzey ve Güney Kore, savaşmayı bırakın."
Têm uma informação importante.
Hamid Kore Mahallesinde bir silahla çatışmaya karışmış.
Agora há uma banda de rock só de raparigas na Coreia.
Kore'de kızlardan oluşan bir rock grubu var artık.
Lembras-te do assalto à ourivesaria em Koreatown, há uns anos?
Bir kaç yıl önce Kore Mahallesindeki takı işini hatırlıyor musun?
Iraque, China, Coreia do Norte, Indonésia, Israel.
Irak, Çin, Kuzey Kore, Endonezya, İsrail.
Não morreu na Coreia.
Kore'de şehit olmadı.
Lam Chai, Campo 14, da Coreia do Norte.
Lam Chai, 14. Kamp, Kuzey Kore.
De Colômbia, Raul Quinhones. E em Lam Coreia do Norte, Chai.
Kolombiya'dan Raul Quinones ve Kuzey Kore'den...
Coreia do Norte contra Colômbia
Kuzey Kore vs. Kolombiya
São utensílios da cozinha coreana, são o futuro armazenamento de alimentos.
Kore mutfak takımı, yiyecek depolamanın geleceği.
Creio que aquilo é na Coreia do Norte.
Galiba burası Kuzey Kore.
E a Coreia do Norte passou fome!
Herşeyi onlar kontrol ediyordu ve Kuzey Kore açIıktan kırıldı
Nem sabia que estivemos em guerra com eles.
Kore'yle savaştığımızı bile bilmiyordum ben.