Translate.vc / Português → Turco / Lead
Lead tradutor Turco
59 parallel translation
Lembra-se daquela mulher de Lead Hill que encontramos de barriga para baixo...
Lead Hill'de sırtında bıçakla yol ortasında yüzüstü yatan... kızı hatırladın mı?
Don't lead me on if there's nowhere
* Kandırma beni eğer başka bir yer yoksa *
Whiskey Lead, aqui Whiskey Deuce. Temos um espião ás 5 horas.
Viski Lider ben Viski İki, saat 5'te bir fazla atışımız var.
DAVID ST. HUBBINS Guitarra Solo
DAVID ST HUBBINS Lead Gitar
NIGEL TUFNEL Guitarra Solo
NIGEL TUFNEL Lead Gitar
Nigel Tufnel na guitarra solo!
Lead gitarda, Nigel Tufnel!
Ernest, É uma cidade de lead-pipe.
Ernest, bu şehrin lider borusudur.
Sandy Low Lead, aqui Cole, 505.
Sandy Low Led, burası Cole 505.
.. para guarda offthe desastre aquele racismo deve sureIy lead.
Bu, ırkçılığın bizi getirdiği yerden kurtulmak için, tek yolumuz.
Há, sim, chama-se PAGAL,
Evet, var. LEAD adinda bir grup.
PAGAL, começo a gostar desse nome.
LEAD. Bu kelimeyi sevmeye basladim.
Os Cougars lideram por 27-7 no meio do terceiro quarto.
Cougars lead 27-7 onde ve 3. ceyregin yarisi.
"Miss Lotta Lead Pipe".
"Bayan Lotta Boru."
Se te sentires sozinho, pensa na Miss Lead Pipe.
Kendini yalnız hissedersen Bayan Boru'yu düşün.
Bob Klose tocava na guitarra solo, mas abandonou a banda depois de gravar o tema de Syd "Lucy Leave", para uma demo tape.
Lead gitarda Bob Klose vardı. Fakat demo olarak Syd'in "Lucy Leave" şarkısını kaydettikten kısa süre sonra gruptan ayrıldı.
Um líder é aquele que canta ou toca a guitarra solo.
Esas oğlan, şarkı söyleyen veya lead gitar çalan kişidir.
Lead também significa "conduz".
Aynı zamanda "önder ol" anlamı var.
A minha irmã soube de um homem que se parece com a foto do nosso pai, em Lead, e agradecia se pudesse ir ver esta tarde.
Ablam, Lead yakınlarında babamın fotoğrafına benzer biri... olduğunu duymuş. Öğleden sonra gidip bakabilirsem, minnettar olurum.
Tom Smith, de Lead.
Lead'li Tom Smith.
- Agora, exerço em Lead.
- Şimdi Lead'te bir papazım.
Aparece o guitarrista, e começa a tocar... muito para além das suas capacidades.
Lead gitarist çıktı ve yeteneğinin çok üstünde çalmaya başladı.
Eu sou o guitarrista.
Ben de lead gitaristim.
Ele cantou a minha parte?
- That sang my lead?
Pelo menos não são o vocalista mais gordo e feio de pele horrível.
En azından onlar iğrenç tenli, yaşayan en şişman ve en çirkin lead vokal değiller.
Hoje não há ofensa, e ninguém para liderar o caminho..
There is no offense today, and no one to lead the way..
Para encontrar alimento, ela tem de levar o seu filhote a alcançar locais de alimentação no extremo sul do nosso planeta.
To find food, she must lead her calf to richer feeding grounds at the southern extremes of our planet.
Mãe e seus dois filhotes tiveram tempos difíceis no gelo que se desloca, e ela é forçada a levar os filhotes famintos de volta a terra.
Mom and her two cubs have had a hard time on the shifting ice, and she's forced to lead the hungry cubs back to shore.
Enquanto faz o exercício 24 e se maravilha com o bem que soa lembre-se por favor que vai aprender esta parte do lead por fases e não se esqueça que este é o segredo para dominar um lead.
24 üncü egzersizi çalıştığınızda ne kadar güzel çaldığınıza şaşıracaksınız. Bu partisyonu bölümler halinde öğrendiğinizi lütfen unutmayın. Bir parçaya hakim olmanın sırrı budur.
Um lead que, quando ouvido na sua totalidade, parece impossível.
Bunu aklınızdan çıkarmayın. Parçanın tamamına bakıldığında imkansızmış gibi görünür.
Ele nunca usa palheta, tocando os ritmos e os solos apenas com as unhas.
Krieger asla pena kullanmaz lead ve ritim gitarı her zaman tırnaklarıyla çalardı.
Os Hot Lead tocavam covers dos Heavy Caliber.
Pekâlâ, Hot Lead Heavy Caliber'in taklidiymiş.
Somos os Hot Lead, a banda de covers dos Heavy Caliber.
Biz'Hot Lead'iz! Biz Heavy Caliber grubunun devamıyız. Bu biziz.
O primeiro vocalista, o Tyler Sims cumpriu quatro meses pela agressão.
Hot Lead'in ilk solisti Tyler Sims... Mitch Wagner'a yaptığı o saldırı yüzünden ilçe hapishanesinde dört ay yatmış.
- E nós somos os Hot Lead.
- Ve biz de Hot Lead'iz.
O Mitch substituiu-o na banda e o Tyler agrediu-o.
Mitch Hot Lead'de onun yerine geçti... Ve Tyler da ona saldırdı.
Podemos falar da sua audição para os Hot Lead no ano passado?
Geçen yıl Hot Lead için girdiğin ses sınavı hakkında bir şeyler sorsak sorun olur mu?
Se calhar, devia ir para os Hot Lead.
Belki de Hot Lead'de olmalısın.
Temos a lista dos bilhetes de todos os concertos dos Hot Lead.
Hot Lead'in sahne aldığı bütün tiyatrolardan seyirci listelerini topluyoruz.
Contactei outros fãs dos Hot Lead.
Diğer Hot Lead hayranlarıyla irtibata geçtim.
Topaste como, como, a linha do meu baixo, seguia a guitarra dele?
Fark ettin mi, benim baslarım onun lead gitarını nasıl izledi.
Lead.
Yol göster.
Lockman perto da segunda base, mas correrá como o vento, se Thomson bater a bola.
Lockman ikinci bazdaki lead'de ama Thomson bir atış yaparsa rüzgar gibi koşacak.
Valquíria Lead, ponte de Manhattan bloqueada.
Valkyrie Lead, Manhattan Köprüsü'ne kitlendik.
Bem, digo, num instante estou a seguir uma pista, e, logo de seguida, estou a entregar tudo aos A.I..
Nasıl? Well, I mean, one minute, I'm working a lead, the next think I know, Bütün her şeyi fare ekibine teslim ettim.
Tirou a ficha número 4 que corresponde ao'Gunpowder Lead', Luke.
Luke Collins! 4.numarayı seçtin ve o da Barut Kurşun, Luke.
Controlo, Lead Two.
Kontrol, Öncü İki konuşuyor.
Controlo, Lead Two em perseguição a pé.
Kontrol, Öncü İki yaya olarak takipte.
Lead Two, informe.
Öncü İki, rapor verin.
Hot Lead.
Hot Lead?
Alguém seguia os Hot Lead há muito tempo.
Ama birileri bir süredir Hot Lead'i takip ediyormuş.
- All Roads Lead to Fitz -... Insubs... Pronto para me dizer o que se passou, Governador?
Olanları anlatmaya hazır mısınız Sayın Vali?