Luke tradutor Turco

Somos obrigadas a ver-nos no Dia de Ação de Graças, no Natal, no funeral do Luke.

Birbirimizi görmeye mecburuz. Şükran Günü'nde olsun Noel'de olsun Luke'un cenazesinde olsun. - İyiyim!

Estava a mostrar ao Luke e ao Manny o que aprendi na Guarda Costeira.

Luke'la Manny'ye sahil güvenlik eğitiminde öğrendiğim birkaç şeyi gösteriyordum.

Eu não sei, mas sei que o Kyle queria que eu vivesse. Que eu tentasse encontrar a felicidade. E tenho a certeza que o Luke queria o mesmo para ti.

Bilmiyorum, ama Kyle'ın yaşamamı isteyeceğini mutluluğu bulmamı isteyeceğini biliyorum ve eminim Luke da senin için aynısını isterdi.

Pelo Luke.

Luke için.

Tu e o Luke separavam-se quando eram crianças? Não.

- Sen ve Luke çocukken hiç ayrıldınız mı?

Não sei quem eu sou sem o Luke.

Luke olmadan ben kimim bilemiyorum.

Sem a minha mãe e o Luke, estou vazio.

Bunu göremiyor musun? Annem olmadan, Luke olmadan boşum ben. Ya ben?

Luke?

Luke?

Meu Deus, Luke!

Aman Tanrım, Luke!

Luke é um bom nome para um rapaz.

Luke, güzel bir erkek ismi.

O Luke está aqui.

Luke burada.

Porque não me disseste que foste tu e a Irisa quem salvou o Luke?

Irisa ile Luke'u kurtardığınızı neden söylemedin?

Luke, o que estás a fazer aí?

Ne yapıyorsun oğlum öyle?

Luke, o disco! O disco!

Luke, al pakı!

Faltavam 10 segundos quando o Luke recebeu o disco.

Pak Luke'a geldiğinde 10 saniye yazıyordu tabelada.

- Sim! Vai, Luke!

- Vay be, bastır Luke!

Com uma assistência, cortesia do Luke Herrmann.

Luke Herrmann'ın yardımıyla kazandık.

Se o Luke der um passo sobre o gelo, isso vai custar-nos o campeonato.

Luke'un ayağı buza değecek diye şampiyonluktan olacağız.

O Luke Herrmann tem que ficar no banco.

Luke Herrmann yedekte beklemek zorunda.

Temos que colocar o Luke no banco. Olha, nós adoramos o miúdo, obviamente, é só que ele...

Bak, gerçekten çok seviyoruz onu ama biraz...

É pela taça, e as habilidades do Luke são... bem, por falta de uma palavra melhor, inexistentes.

Kupa maçı sonuçta. Luke'un yetenekleri de nasıl desem, eksik kalıyor.

Ouve, Luke, amigo.

Luke, oğlum.

Luke's daqui a meia hora.

Yarım saat sonra St. Luke'ta bir toplantı var.

Luke Harris, não é?

Adın Luke Harris değil mi?

Os teus pais notificaram o teu desaparecimento, Luke.

Ailen dün gece kaybolduğunu bildirdi Luke.

- Luke Harris.

Luke Harris.

"O Luke comunicava com o Samar e outros membros do" O Chamado "

"Luke hem Samar'la hem de diğer Çağrı üyeleriyle iletişimdeydi."

O Luke soube que o Simek fez explodir o autocarro, logo depois de ter acontecido.

Luke otobüsü Simek'in bombaladığını olay gerçekleştikten kısa süre sonra öğrenmiş.

Depois, o Samar disse para o Luke ir ao prédio para... "conhecer os seus irmãos."

Daha sonra Samar, Luke'a kardeşleriyle buluşması için binaya gitmesini söylemiş.

Gibbs, o Luke tem de saber como contactar o Samar.

Luke Samar'la nasıl iletişime geçeceğini biliyordur.

Jamais encontramos os pais biológicos do Luke.

Luke'un biyolojik ebeveynleriyle hiç tanışmadık.

Quando é que o Luke começou a ter problemas?

Luke ne zaman sorun yaşamaya başladı?

Como é que o Luke era antes disso tudo?

Luke bütün bunlardan önce nasıl bir çocuktu?

- Vai trazê-lo para nós?

Luke'u bize geri getirebilir misiniz?

Se não queres comer, Luke, o leite volta para a frigorífico.

Yemeyeceksen sütü buzdolabına koy Luke.

- Luke Harris.

- Luke Harris.

Estou com o Luke.

Ben Luke'la ilgileneceğim.

Estás bem? Vendo o que uma vez importou para o Luke Harris, torna-o muito real, muito jovem.

- Luke Harris'in dosyasını okudukça ne kadar genç ve gerçek olduğunu daha iyi anlıyorum.

Porque é que as frustrações do Luke o trouxeram aqui?

Neden Luke'un hayal kırıkları onu bu noktaya getirdi?

O Luke destruiu o quarto antes de ir.

Luke odasından çıkmadan önce çöp kutusuna atmış.

Esta é a letra do Luke.

Luke'un el yazısı.

O Luke estava no prédio porque o Samar lhe ordenou.

Luke, Samar kalmasını söylediği için binadaymış.

- O Gibbs fez o Luke falar?

Gibbs Luke'u konuşturmayı başardı mı?

- O Luke foi encontrar os seus ditos irmãos, mas Samar tirou-os de lá antes.

Luke binaya sözde kardeşleriyle buluşmaya gitmiş ama kimseyle görüşemeden Samar hepsini binadan çıkarmış.

Porque é que disse ao Luke que ficasse?

- Luke'a neden kalmasını söyledi?

Quando o encontramos O Luke devia matar quem aparecesse?

Luke'u bulduğumuz zaman bizi vurması gerekiyordu.

Que o Luke deu ao Gibbs.

- Luke Gibbs'e vermiş.

Devem estar a falar do Luke.

Luke hakkında konuşuyorlar.

Acham que o Luke é um traidor.

Luke'un hain olduğunu düşünüyorlar.

Acho que o Lucas devia estar aqui para isso.

- Sanırım bunun için Luke olmalıyım.

Ouve, Luke!

Luke!