Translate.vc / Português → Turco / Lunch
Lunch tradutor Turco
27 parallel translation
They'll have some beans, vegetables and meat for lunch.
Kurufasülye, sebze ve öğlen için et.
Foi nomeado para os Óscares - Vá lá Blane, olha só para o poster do Sack Lunch
Yapma, Blaine, demek istiyorum ki, "Kese Kağıdında Yemek" in şu posterine bir bak.
- Um para o Sack Lunch É bom, não é?
Güzel, değil mi? Evet, güzel.
-... a comédia Sack Lunch
Başarılı komedi, Kese Kağıdında Yemek, başrol oyuncusu Dabney Coleman.
- Comi cantalupo ao almoço.
- I had cantaloupe for lunch. #
O que dizes a irmos mais tarde até ao Little's Lunch beber uma cerveja?
Daha sonra Little's Lunch'da bira içmeye ne dersin?
Hey, esquisito, indo para um almoço ruim?
Hey, freaker, you trippin'on some bad lunch meat?
- No George's, na rua Light.
- Light Street'teki George's Lunch.
Gostaria de um café de Kroket?
Lunch büfesi hakkında ne düşünüyorsun?
Queres almoçar amanhã?
Peki yarın öğle yemeğine ne dersin? So do you want to have lunch tomorrow?
- Episódio 16 The Ladies Who Lunch
- Bölüm 16 - - THE LADIES WHO LUNCH
Olá, sou o Brian Griffin, e estão a ouvir a Hora do Almoço, servimos comida para a mente.
Ben, Brian Griffin The Lunch Hour'u dinliyorsunuz. Zihinleri beslemek için.
Caro ouvinte, está na Hora do Almoço.
Dinleyici, The Lunch Hour'dasıın.
Isto foi a hora do almoço.
The Lunch Hour'u dinlediniz.
Era suposto aparecer na Hora do Almoço.
The Lunch Hour programı olduğunu sanmıştım.
Está no ar com Desmond Fellows dos My Pretty Pony que dará um concerto amanhã à noite no Liberty Lunch, patrocinado por pastilhas Wrigley's Extra.
Yayında My Pretty Pony'den Desmond Fellows'la birliktesiniz. Wrigley sakızları tarafından Liberty Lunch'da düzenlenecek bir yardım konseri verecek.
Acho que vou ao Byat Lunch e supervisionar os trabalhadores.
öğle arasında gidip taşıyıcıların başında durmam lazım.
Dunch! ( Dinner / Lunch )
Akşam üstü yemeği!
Desculpa, acabei de lanchar.
Özür dilerim, I had lunch about beaten.
William Burroughs deixou a família para iniciar uma vida no crime em Nova Iorque, que documentou nos seus romances Junkie e Naked Lunch.
William Burroughs romanları "Keş" ve "Çıplak Yemek" i belgelediği New York'ta bir suçlu hayatı yaşamaya devam etmek için ailesini terk etti.
- Cantamos "Hot Lunch Jam", jura.
- Tamam, tamam. Hot Lunch Jam'i söyleyeceğiz ama.
COMIDA ACIMA DE TUDO 1946, o Presidente Harry Truman assinou o protocolo National School Lunch depois de um muitos recrutas do exército terem sido rejeitados por subnutrição.
ÖNCE YEMEK GELİR 1946'da Başkan Harry Truman Ulusal Okul Yemeği Yasası'nı imzaladı. Çünkü birçok genç kötü beslenme yüzünden askere alınmamıştı.
Podemos ir contigo amanhã e depois ir comer ao Lunch Garden?
Lunch Garden'da yemek yemeden önce sana eşlik edebilir miyiz?
Terei Kevin Lunch ajudando, e você tem um monte tempo de férias.
Kevin Lynch yerine bakar, zaten bir sürü izin günün var.
- É um trocadilho com almoço ( = lunch ).
Öğle arasıyla ilgili bir kelime oyunu.
Deus, não falo dos Zés-ninguéns que há pelo mundo mas de princípes, líderes, realizadores...
Tanrım, Johnny Lunch gibilerinden bahsetmiyorum tabii ki ama prensler, başrol oyuncuları, yönetmenler var.
- Espero que gostes do Sack Lunch
"Kese Kağıdında Yemek" de iyi eğlenceler. Eğleneceğim.