Translate.vc / Português → Turco / Mandar
Mandar tradutor Turco
15,578 parallel translation
Eles não têm documentos. Vou mandar emitir passaportes temporários.
Bakın, onların belgeleri yok, ben onlara geçici pasaport için uğraşacağım.
Ele vai para a guerra e vai mandar-me para o interior para ter o meu bebé sozinha.
Savaşa gidiyor ve beni de bebeği bir başıma doğurmam için kırsala yolluyor.
A sério? É que parece que estás a mandar fora toda a tua comida.
Çünkü tüm erzakları atıyorsun gibi görünüyor.
"Para bem dele, temos de o mandar embora."
- Onun iyiliği için gitmesini izin vermeliyiz.
Mas, para bem dele, temos de o mandar embora. "
Seksi. Ama onun iyiliği için gitmesine izin vermeliyiz.
- Estou a tentar mandar este tweet.
Şu tweeti atmaya çalışıyorum.
Vou mandar uma mensagem aos meus amigos.
Arkadaşlarıma yazacağım.
Vi-o a mandar coisas para os compinchas pela janela.
Şu odadaki pencereden arkadaşlarına bir şeyler attığını gördüm.
Vai mandar nas coisas daqui em diante.
Şu andan itibaren işleri yönetecek kişi o.
A sério, mamã, não posso simplesmente mandar nos meus sentimentos!
Sahiden anne, hislerime hükmedemem ki!
Senhores, nós aguentamos tudo o que o inimigo nos podia mandar e o espantámos.
Beyler, düşmanın her türlü saldırısına dayandık ve onları kaçırttık.
Vou mandar as crianças ter contigo.
Çocuklara sana paslayacağım.
Será um prazer mandar-lhe um pacote informativo.
Hemen bir bilgilendirme paketi göndermekten mutluluk duyarız.
Trouxe isto. Achei que podia mandar vir almoço para si.
Dışarıdan güzel bir yemek söyleriz diye düşündüm.
Vou mandar para a prisão um imbecil que tentou assaltar uma biblioteca.
Kütüphaneyi soymaya çalışan beyinsiz bir hödüğü hapse attıracağım.
Poderia até mandar prender-me por adultério ou, pior ainda, mandar-me para um convento.
Hatta beni zinadan tutuklattırabilir ya da daha da kötüsü beni bir manastıra sürgün ettirebilir.
Ainda podemos cancelar, mandar todos para casa.
Hâlâ iptal edip herkesi evine yollayabiliriz.
Então, devia mandar o Fergus ir a casa avisar.
Öyleyse Fergus'la eve haber göndermeliyim.
A Madame Elise ameaçou mandar chamar os gens d'armes, a menos que a dívida seja paga imediatamente.
Zararı derhâl karşılanmadığı takdirde Madam Elise jandarmaları çağırmakla tehdit etmiş.
Por não ter tentado mandar-te para a prisão, nos últimos dias?
Geçmişte seni tutuklatmaya çalışmadığı için mi?
Seria fácil mandar alguém a cavalo avaliar o pântano.
Bataklık hakkında fikir edinmek için birini yollamak kolay bir şey olurdu.
Está na hora de mandar o exército britânico para o Inferno.
İngiliz ordusunu cehenneme gönderme vaktidir.
Ele ia mandar-te executar.
Öldürürdü seni.
O Flint só ma deu para me mandar foder. Só para provar que pode.
Flint bana sadece gücün elinde olduğunu göstermek için pay veriyor.
Deveria mandar outra pessoa fazer o discurso. Alguém que os homens na praia conheçam. Pode funcionar.
Eğer afları teklif etmek için başkasını gönderirsen o sahildeki adamları tanıyan birini, işe yarayabilir.
Devíeis mandar uma pessoa que seja conhecida pelos homens daquela praia, assim poderá funcionar.
Eğer afları teklif etmek için başkasını gönderirsen o sahildeki adamları tanıyan birini, işe yarayabilir.
Podes mandar-lhe uma mensagem.
Ona mesaj iletebilirsin.
Teremos de mandar a segunda melhor hipótese.
Yanınızda ondan sonraki en iyi şeyi göndereceğim.
Mas tiveste a atitude de mandar o Capitão Hornigold perseguir o navio de Flint.
Lakin sen Kaptan Hornigold'u Flint'in gemisinin peşine takacak kadar öngörülüydün.
- Sabe para onde me vão mandar?
- Beni nereye göndereceklerini biliyor musun?
Se o mandar abaixo, tem uma opção.
Bu onu batırırsa bir tamponun olur.
O servidor esqueceu-se de mandar um lembrete da sua festa de anos?
Sunucu sana dogum günü partisi veya benzeri birşeyini hatırlatmayı mı unuttu?
Para começar, vais ter de aceder ao computador dele e descarregar um programa que te vou mandar.
Tamam, herşeyden önce, Ned, onun bilgisayarına... göndereceğim proğramı indirmelisin.
Vou mandar-te isto agora mesmo.
Sana şimdi birşeyler göndereceğim.
Estás a mandar avançar?
Plana sadık kalıyoruz, doğru mu?
- E pode mandar-me embora.
Cehenneme kadar yolun var dersen bunu anlarım.
Por isso está a mandar-te.
Bu yüzden seni gönderiyor oraya.
A mandar os outros matarem por ti.
Başkalarına adam öldürtüyorsun. Bizimle sadece bir yıl yaşadın.
Alguém está a mandar-lhe uma mensagem.
Birisi size mesaj yolluyor.
- Dá-mo. Vou mandar procurá-lo.
Numarayı ver, belki adamlarım izini sürebilir.
Está bem. Vou mandar que as enviem.
Tamam, onları gönderirim.
E se a corporação quer reduzir custos, os velhos anfitriões dos nossos destemidos líderes não são as únicas coisas a mandar para a sucata.
Şirket maliyetleri azaltmak istiyorsa kesimevine sadece yürekli liderimizin eski ev sahipleri gitmez.
Regressai ao vosso posto, defendei a vossa posição e mandar-vos-ei as ordens.
Görev yerlerinize dönün, emirleri hemen göstereceğim.
Pára de mandar em mim como se eu fosse um dos teus alunos universitários.
Bana, o havalı öğrencilerinden biriymişim gibi emir vermeyi kes.
Há uns meses, o meu pai contactou-me e começou a mandar-me dinheiro.
Babam birkaç ay önce benimle temasa geçti ve bana para göndermeye başladı.
A mandar-te dinheiro para onde?
Parayı nereye gönderiyordu?
Não podem mandar a porra da porta abaixo?
Sikik bır kapıyı bile kıramıyorsunuz, degil mi?
A quem estás a mandar mensagem?
- Kiminle mesajlaşıyorsun?
Vais fazer o que eu mandar e levar as bombas para o porta-bagagens.
Sana söylediğimde bombaları alıp bagaja koyacaksın. - Tamam.
- E faz o que eu mandar, entendido?
- Ne söylersem yapacaksın tamam mı?
Vou mandar alguém lá.
Ona bir baktırayım.