Translate.vc / Português → Turco / Mccourt
Mccourt tradutor Turco
91 parallel translation
És um mau americano.
Sen kötü bir "Yankee" sin McCourt.
"McCourt." Não é um nome de Limerick.
Adınız Limerick kökenli değil.
Não é assim?
- Öyle değil mi McCourt? - Evet efendim.
Lamento, Sra. McCourt.
- Üzgünüm Bayan McCourt!
O Francis McCourt vai mostrar-vos... como aprendeu a escrever bem, nesta classe no ano passado.
Şimdi Francis McCourt geçen yıl bu sınıfta neler öğrendiğini size gösterecek.
"Título." O título.
- Başlık, McCourt, başlık!
Foste tu que escreveste esta composição?
Bu kompozisyonu kendi başına mı yazdın McCourt?
Diz-nos uma frase com "essencial".
McCourt? Bize merhameti kullanarak bir cümle kur.
É uma vergonha... que rapazes como o McCourt, o Clarke e o Kennedy... tenham de cortar madeira e extrair água,
McCourt ve Kennedy gibi öğrencilerin, bu sözüm ona özgür ve bağımsız İrlanda'da odun taşıyıp su çekmek zorunda kalmaları utanç verici bir şey.
Estás a ouvir-me?
- McCourt Beni duyuyor musun?
A tua boca é uma retrete.
Senin ağzın, tuvaletten farksız, McCourt.
- Cala-te.
- Kapa çeneni McCourt!
- Nem mais uma palavra. - Não.
- Bir kelime daha etme McCourt.
Não me provoques.
- Sus dedim McCourt Beni kızdırma
Retira!
Son sözü sen söyle McCourt. Söyle, söyle, söyle!
Este é o meu sobrinho, Frankie, filho da Angela Sheehan, a irmã da minha mulher, a beber a sua primeira cerveja.
Bu delikanlı benim yeğenim Frank McCourt. Baldızım Angela'nın oğlu. Ve burada ilk birasını içiyor.
Este é só o começo para o Frankie McCourt.
Frank McCourt için bu sadece bir başlangıç.
- Conhecia-a bem, padre McCourt?
Onu ne kadar tanırdınız, Peder McCourt?
- O padre McCourt disse o mesmo.
Peder McCourt da öyle söyledi.
Eu substituí o padre McCourt há três anos.
Peder McCourt benden önce buradaydı. Üç yıl önce onun yerine getirildim.
Penso que até faz lembrar o padre McCourt.
Peder McCourt'u andırdığını söyleyebilirim.
- Ele não esteve aqui muito tempo.
Peder McCourt uzun süredir burada değildi.
Os olhos do padre McCourt eram cavos, frios.
Peder McCourt'un gözleri çukurdu, donuktu...
Então, o McCourt pode ter sido atingido por uma pá, mas também pode ter sido atingido por algo valioso encontrado pelo assaltante.
Evet, bunun anlamı McCourt'a bir kürekle vurulmuş olabilir... ama mezar soyguncusunun bulduğu değerli takılarla da vurulmuş olabilir.
Só que foi surpreendido pelo padre McCourt, que leva uma pancada na cabeça.
Bir gece Peder McCourt'u görünce şaşırır... Beladan kurtulmak için de başına vurur.
- Porque mataste o padre McCourt?
Pekala, Peder McCourt'u niçin öldürdün? - Seni yakaladı mı?
Não tive esse problema com o padre McCourt.
Peder McCourt ve ben, hiç böyle problemler yaşamadık.
Nem acredito que o padre McCourt morreu.
Peder McCourt'un öldüğüne inanamıyorum.
Pensam que eu matei o padre McCourt?
Peder McCourt'u öldürdüğümü mü düşünüyorsun?
O padre McCourt vinha aos meus jogos.
Peder McCourt top oyunlarımı izlemeye geldi.
1 mês antes de o padre McCourt desaparecer, o padre Donlan veio a minha casa.
Peder McCourt kaybolmadan yaklaşık bir ay önce... Peder Donlan evime geldi.
Ele disse que sabia o que o padre McCourt me andava a fazer.
Peder McCourt'un bana neler yaptığını bildiğini söyledi.
Aos berros, ele disse que o padre McCourt iria pagar pelos pecados dele.
Dinlemedi bile. Peder McCourt'un günahlarının bedelini ödeyeceğini haykırıyordu.
Fui severo com padre McCourt, tal como sou com todos os padres da minha paróquia.
Evet, Peder McCourt'a karşı serttim. Kilisemde görevlendirilen tüm rahiplere karşı sertimdir.
Na sua opinião, o padre McCourt prestava muita atenção ao James Levay?
Peder Donlan, size göre... Peder McCourt, James Levay'e çok fazla ilgi mi gösteriyordu?
O padre McCourt e o padre Matt tinham gostos semelhantes?
- Tamam. Peder McCourt'i çok yakından tanıyor olmalısınız. Peder Matt ve onun zevkleri aynı mı?
Os fragmentos de prata no crânio do padre McCourt vieram deste cálice.
Peder McCourt'un kafasındaki gümüş parçaları, kadehten geliyor.
O McCourt foi envenenado com veneno de teixo.
McCourt, taxin adında bir alkaloit tarafından zehirlenmiş...
O senhor e o padre McCourt estiveram juntos no seminário.
- Siz ve Peder McCourt aynı zamanda, aynı İlahiyat Fakültesinde bulunmuşsunuz. Doğru.
Sim. Mas eu não o conhecia.
Fakat dediğim gibi Peder McCourt'la hiç tanışmadık.
Sabe por que motivo o mandaram para cá.
Peder McCourt'un buraya neden gönderildiğini biliyor muydunuz?
- O Matt matou o McCourt e substituiu-o. - Porquê?
- Yani Matt, McCourt'u öldürmüş ve yerine geçmiş olabilir.
Porque o McCourt ia admitir que era pedófilo e talvez acusasse o Matt, se eles se conhecessem.
- Neden? Çünkü McCourt, sübyancılıkla ilgili herşeyi itiraf edecekti... Daha önceden tanışıyorlarsa, belki de Matt'i suçlayacaktı.
Sabemos que o padre Donlan é um tipo desagradável para o qual estão sempre a encaminhar padres problemáticos.
Peder Donlan'ın, sert ve yargılayıcı davranan biri olduğunu biliyoruz. Sorunlu rahipleri, gönderip duruyor. - McCourt var.
Sinto que visto que o padre McCourt foi envenenado...
Peder McCourt zehirlendiğinden beri, benim hissim...
- O padre McCourt foi envenenado?
Peder McCourt zehirlenmiş miydi?
Tanto o padre McCourt como o padre Matt foram envenenados.
Peder McCourt ve Peder Matt, porsuk ağacı zehrinden zarar gördü.
- Tanto o padre McCourt como o Sands?
Her ikisi birden Peder McCourt ve Sands mi?
Não vais?
Öyle değil mi McCourt?
Está bem.
- Çeneni kapat dedim McCourt!
Será que faz lembrar o padre McCourt a mais alguém?
Peder McCourt'a benziyormuş gibi gelmiyor mu hiçkimseye?