Translate.vc / Português → Turco / Meio
Meio tradutor Turco
38,920 parallel translation
Neste mundo, temos tudo desde um, a pessoa mais feia, a dez, a pessoa mais atraente do mundo e tudo o que está no meio.
Bu dünyada, her şey var. En çirkin insan bir olsun, birden ona, en güzel insana kadar arada her türlüsü var.
E isso é como meio-dia no verão No equador.
Ve bu ekvatorda yaz günlerinde tam öğle vaktinin olması gibi.
Porque é isso que ele quer que eu faça. Năo quero o meio abraço. Quero, quero o grande abraço de urso...
İki kolla birden büyük ayı sarılışı istiyorum.
E eu estava preso no meio, Tentando nos manter vivos.
Ben de bizi hayatta tutmaya çalışırken ortada kaldım.
Marte apenas meio que se transforma em uma bola nebulosa, vermelha, E já não podemos ver as características de superfície Com nossos satélites.
Mars puslu bir kırmızı topa dönüşür ve uydularımızla yüzey özelliklerini göremez oluruz.
Dois meses e meio em uma tempestade de poeira significa limpeza Aqui também.
2,5 ay süren toz fırtınası burada da temizlik yapmayı gerektiriyor.
Eu ainda estou fazendo o controle de dano após Perdendo poder no meio de uma tempestade de poeira, E você quer falar comigo sobre cargueiros?
Toz fırtınasının ortasında gücü kaybettikten sonra hâlâ hasar kontrolü yapıyorum sense yük roketlerini mi konuşmak istiyorsun?
Podemos triangular isso até Uma discrepância de sete metros e meio.
7,5 metre hata payıyla yerini belirleyebiliriz.
Meritíssimo, gostaria de pedir um adiamento de meio dia.
- Sayın Hakim, yarım günlük erteleme istiyoruz.
Ninguém depois dele já desenvolveu... um meio mais eficiente de criar enormes quantidades de energia.
Ondan sonra hiç kimse büyük miktarlarda enerji üretmenin daha efektif bir yolunu bulamadı.
A meio da campanha presidencial, foi divulgado um vídeo sobre um homem chamado Willie Horton.
Başkanlık kampanyasının ortasında Willie Horton adında bir kişi hakkında bir duyuru yayınlandı.
e há um logótipo mesmo no meio da página.
Sayfanın tam ortasında da bir logo var.
Procuraram o meio da tecnologia para confirmar a experiência para que a humanidade básica pudesse ser reconhecida.
Deneyiminize uygun teknolojiyi kullanarak insanlık durumunuzun tanınmasını sağlıyorsunuz.
Se queres que resulte, não podes lá ir a meio da noite.
Ama planın işe yaraması için gecenin bir yarısında oraya gidemezsin.
- Sim. Na verdade, estava a meio de uma acesa discussão contigo sobre a melhor forma de lidar com um recurso de um condenado à morte.
Evet aslında, az önce idam cezası temyizini en iyi şekilde halletme konusunda seninle ateşli bir tartışmaya girdik.
Não. Agora não. Estou a meio de uma coisa.
Şimdi olmaz Harvey, önemli bir işle uğraşıyorum.
Estou a meio de uma coisa. Pode afastar-se desse ecrã e apresentar-se como um cavalheiro.
Ekrandan kafanı çevirip kendini bana beyefendi gibi tanıtabilirsin.
O Frick e o Frack. Estamos a meio de uma conversa, Gallo.
- Bir şey konuşuyoruz Gallo.
Estou a meio de algo. Preciso de um segundo para o anotar.
Donna bir şey buldum.
"Cuidado" é meu nome do meio.
- dikkatli benim orta ismim.
- O Jim foi rasgado ao meio. " - Queima-o! " Fico feliz por sangrar, porque a Amanda existe. "
Jim ikiye bölündü ama kanama için mutluyum çünkü orada Amanda var. "
Estamos a meio de uma coisa. É rápido.
Bir sey yapiyoruz ama?
Recebeu uma chamada a meio da noite.
Senin oğlana gecenin bir yarısı arama geldi.
Um milhão e meio.
Bir buçuk milyon.
Eu não cresci no meio da natureza.
Ben doğayla iç içe büyümedim.
É 4 de Julho e estamos aqui no meio do Ártico.
Bugün 4 Temmuz ve biz Kuzey Kutbu'nun ortasındayız.
A verdade é que conhecemos este problemas há décadas, há mais de meio século.
Onyıllardır bu sorundan haberimiz var. Yarım yüzyıldan uzun süredir.
Tivemos de trazer 200 pessoas no meio do verão, até ao inverno no sul de Ushuaia, a 14 mil km de onde devíamos estar a filmar isto há três meses, para encontrar gelo, porque está a derreter.
Üç ay önce çekim yapıyor olmamız gereken yerde erime olduğu için, 200 kişilik ekibimizle kar peşinde Güney Ushuaia'nın kışına ulaşmak için 14500 kilometre yol katetmek zorunda kaldık.
Se ela andava a fazer denuncias, isto pode ter sido um meio de silenciá-la.
Muhbir olarak fişlendiyse susturulmuş olabilir.
Nesse meio tempo, mães solteiras com filhos jovens devem ficar alertas.
Bu arada küçük oğulları olan bekar anneler de tetikte olmalı.
Meio rústica a sua paróquia.
Bölgenizin sınırları biraz kaba.
Um milagre no meio de tanta tragédia.
Şerdeki hayrın ete kemiğe bürünmüş hâli.
A entrevista com a Elizabeth Vargas é ao meio-dia.
Öğlen Elizabeth Vargas'la röportajınız var.
Seria indelicado sair a meio do pedido.
Teklifin ortasında çekip gidecek hâlim yok ya.
Com as primárias, são dois anos e meio, mas quem está a contar?
Ön seçimleri de sayarsak iki buçuk hatta ama acelesi yok, değil mi?
E sim, bem. Meio que estou com medo disso.
Ve evet haklısın bu iş ödümü kopartıyor.
Não quero causar problemas, mas olhando para o itinerário, temos a Sua Santidade na Zona Sul por menos de duas horas e em Gold Coast ele tem um dia e meio.
Sorun yaratmak niyetinde değilim. Lakin teşrif programına baktığımda Papa Hazretlerinin Güney Yakasında 2 saatten az kalırken Gold Coast'ta 1,5 gün geçireceğini görüyorum.
A polícia não achou combustível, nenhum meio de ignição.
Polis hiçbir yakıt yahut tutuşturucuya rastlamamış.
Porque foi... Foi uma grande noite para a Kat, e tu meio que...
Çünkü Kat için önemli bir geceydi ve sen de biraz- -
- Meio que...
- Sen de biraz- -
Estamos apenas a meio de uma conversa.
Burada bir şey konuşuyoruz.
É meio havaiana.
Ah, yarı-hawaaili'ymiş.
Mas vais ter que te afastar para aí um metro e meio.
Fakat birazcık geride dursan iyi olur. beş buçuk adım mesela.
Era um velho elefante chamado Mountain Bull que costumava passar aqui pelo meio e não queria saber das vedações.
Ve Mountain Bull adlı yaşlı bir fil vardı ve şuradan kesip geçerdi. Çitlere hiç saygısı yoktu.
Ele sente-se à vontade com estrangeiros que façam parte deste meio.
Bu işi yapan yabancılardan rahatsız değil.
Não há meio-termo.
Arasi yok.
E temos uma bela e pitoresca cidade no topo de uma colina no meio da Itália.
Italya'nin ortasindaki bir tepede, harika bir tablo gibi bir kent.
Nós vimos O Fabuloso Destino de Amélie e, a meio do filme, recebi uma mensagem do Patrick a dizer que eu não tinha de ir trabalhar.
Amélie'yi izliyorduk, Amélie'yi izlerken Patrick'ten, ise gitmem gerekmedigini söyleyen bir mesaj geldi.
Foi a meio da noite.
Vakit gece yarisiydi.
Harvey, estamos a meio da nossa reconstrução.
- Ne? Harvey, şirketi tekrar kurmaya çalışıyoruz.
Pensei que nos iríamos encontrar a meio do caminho.
- Eli Morrow elimizde mi?