English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Mustard

Mustard tradutor Turco

67 parallel translation
Toda gente, de Joseph Stalin ao Coronel Mostarda.
Joseph Stalin'den Albay Mustard'a kadar, herkesten.
Acho que foi o coronel Mustard que o atingiu, no estúdio, com um castiçal.
Sanırım, Albay Mustard, cinayeti çalışma odasında bir şamdanla işledi.
- Claro que não, tu disseste Mustard.
Olmaz. Sen "Mustard" dedin!
Estamos muito longe de um Coronel na dispensa com uma corda!
Albay Mustard'dan uzun bir yol geldik!
Coronel Mostarda na biblioteca com a chave inglesa.
Albay Mustard, kütüphanede, İngiliz anahtarıyla.
Aposto que foi o Coronel Mustard com um castiçal.
Şamdanıyla dolaşan hayalet albay olduğundan eminim.
Pickles, molho de chocolate e mustard?
Turşu, acı sos ve hardal mı?
Ok, vais ser o Coronel Mustard.
Tamam, sen Albay Mustard olacaksın.
O Coronel Mustard telefonou.
Colonel Mustard * aradı.
O nosso grupo dá porta-chaves para assinalar períodos de tempo limpos.
Mustard Seed Grubu temiz kaldığınız sürelere anahtarlık veriyor.
O Coronel Mustard, na sala de jantar, com o cano de chumbo.
Albay Mustard salonda, kurşun boruyla.
- O Coronel Mustard?
- Albay Mustard mı?
- Eu disse, o Coronel Mustard na sala de jantar, com o cano de chumbo.
- Dedim ki Albay Mustard salonda, kurşun bir boruyla.
O Coronel Mustard?
Albay Mustard mı?
O MI5 está a investigar os VX, Mustard.
MI5 VX`i arıyor.
Mustard.
Hardal.
Onde está o coronel Mostarda?
Yüzbaşı Mustard nerede?
Talvez fosse o coronel Mustard com o castiçal na cozinha.
Belki de Yüzbaşı Mustard mutfaktan elinde mumlarla sizi bekliyordur.
Ike, Mike e Mostarda.
Ike, Mike ve Mustard.
- Sou a Mostarda, bebé.
Ben Mustard, bebeğim. Tabi.
Vai-te foder Sr. Mostarda.
Defolup gidin, Bay Mustard.
Estou a pensar... presunto no trigo, molho de mostarda, batatas fritas.
Düşünüyorum. jambonlu sandviç, "honey mustard" sosu, kızarmış patates.
- Vá lá, Coronel Mostarda!
- Haydi, Albay Mustard!
Foi o Connel Musturd na biblioteca, com um uma vela.
Kütüphanedeki şamdanlı Albay Mustard'dı
Foi o Coronel Mustard, na sala de música, com o candelabro.
Albay Mustard müzik odasında şamdanla işledi.
Aqui foi onde Mustard Tits, "O Mestre Assassino" Brown... abateu 22 homens só por ser feio.
Burası Hardal Memeli "Cinayet Ustası" Brown'ın 22 kişiyi... çirkin oldukları için öldürdüğü yerdir.
E descobrimos que foi o Coronel Mostarda no conservatório com a chave de fenda.
Sonra da elinde İngiliz anahtarı olanın Albay Mustard olduğuna karar verdik.
É o mesmo que comparar o General Patton ao Coronel Mustard.
General Patton ile Albay Hardal erdemli asker demek gibi bir şey bu.
Esperem, se forem agora, o Coronel Mostarda vai sair impune.
Bekle, bekle, eğer giderseniz yaptıkları Albay Mustard'ın yanına kar kalacak.
Coronel Mustard com o revolver. na sala de bilhar
Albay Hardal, tabancasıyla bilardo odasında.
Bem, diria que é uma cadeia de eventos sólida, considerando tudo o que tínhamos antes eram só teorias.
Oldukça sıkı olaylar zinciri özellikle de çalışma odasında şamdanıyla birlikte Albay Mustard'ın olduğunu düşünürsek.
Parece que o Coronel Mustard foi morto no convés, com um cano de chumbo, talvez balas de chumbo, e... somente ao interrogar cada um de vocês individualmente...
Anlaşılan Albay Mustard güvertede bir kurşun boruyla öldürülmüş. Belki de kurşun mermiyle. Ve her birinizi tek tek sorgulayarak olayı aydınlatacağımızı umuyorum.
Está bem. é o Coronel Mostarda, no escritório, com uma chave inglesa.
Albay Mustard anahtarla çalışma odasında.
Até o meu cão, o Mustard, subia esta montanha.
Köpeğim Hardal bu dağa tırmanırdı.
Ótimo, já pode ir com o Mustard criar memórias no Mauna Kea.
Harika, sen ve Hardal, Mauna Kea'da yeni anılar edinirsiniz. Eğlenceli olabilir.
- O Mustard morreu. Foi atropelado por um camião basculante.
Büyük bir çöp kamyonu çarptı.
A libertar-me.
Cinayeti, Albay Mustard kütüphanede bir İngiliz anahtarıyla gerçekleştirdi.
Foi o Coronel Mostarda, no navio... com uma válvula da canalização.
Vanayla birlikte Albay Mustard'ı bulduk gibi gözüküyor.
Acho que encontrei o castiçal do Coronel Mostarda.
Galiba Albay Mustard'ın şamdanlarını buldum.
E tu achaste o Cel. Mostarda incrível no caso do castiçal.
Sen de Miralay Mustard'ın elinde şamdanla çalışmasını bir şey sanırdın.
Este é o Ronnie Mustard, o meu primeiro empresário.
Bu, Ronnie Mustard, ilk menajerim.
Não, este tipo, chamava-se Mustard.
Hayır, bu adamın adı, Mustard'dı.
Ronnie Mustard.
- Ronnie Mustard.
O Ronnie Mustard não está morto.
Ronnie Mustard ölü değil.
Parece que o Manheim ajudou o Mustard a desaparecer em 80 para evitar um agiota desagradável.
Görünen o ki, Manheim, 80'lerde kötü bir tefeciden kaçması için Mustard'ın saklanmasına yardım etmiş.
Ajudou o Mustard a espalhar um boato, de que tinha morrido.
Mustard'ın öldüğüne dair bir dedikodunun yayılmasını... -... sağlamış.
Devem estar todos metidos nisto.
"Albay Mustard tabancayla mutfakta" yöntemini tercih ediyor. Muhtemelen bu işte hepsi beraberler.
E aqui o meu amigo, é a Mostarda.
Mustard.
- Quê?
- Gel hadi Mustard.
E o Mustard Douglas?
Peki ya Mustard Douglas?
O Ronnie Mustard está morto.
- Ronnie Mustard öldü.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]