English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Português → Turco / Nadar

Nadar tradutor Turco

4,191 parallel translation
Um dia, nós... Decidimos nadar até à bóia e voltar.
Buoy'a yüzerek gidip gelmeye karar verdik.
O meu irmão nem sequer sabia nadar.
Ağabeyim yüzmesini bile bilmezdi.
Não só não vou encerrar a prova de estafetas, como não me vai deixar nadar no encontro regional.
Bayrak yarışının kapanışında yer almamamın yanında ilçe yarışmasında da yüzmeme izin vermiyor.
Como podias saber que os "co-senos" iam ajudar-te a nadar de costas?
Kosinüslerin kurbağalama yüzmene nasıl bir yararı olabilir ki?
Ele ajudou-me a eliminar a concorrência, e em troca, custeei-lhe a guerra com tanto ouro que era possível nadar nele.
Rakiplerimden sıyrılmama yardım etti ben de karşılığında ona savaş ganimeti olarak dalıp içinde yüzebileceğiniz kadar çok altın getirdim.
Quando era miúdo costumava vir aqui nadar.
Küçük bir çocukken burada yüzerdim.
Gritei que não sabia nadar mas ninguém me ouviu.
Çırpınıyordum, çünkü yüzemiyordum. Fakat kimse dinlemiyordu bile...
Não sabes nadar?
Nasıl yüzüleceğini bilmiyor musun?
Que pequeno bastardo é que não sabe nadar?
"Nasıl bir velet yüzmeyi bilmez ki!"
Só porque um bando de idiotas empurraram-no para dentro de uma piscina quando ele não sabia nadar não lhe dá o direito de ir matá-los um por um.
Bir grup aptalın onu yüzme bilmezken havuza atması onları tek tek öldürme hakkı vermez ona.
Bem, um... não consegue nadar.
Bir tane var aslında. Yüzemiyor.
- Não sei, mas temos que... - Eu não sei nadar!
- Bilmiyorum ama biz...
Não sei nadar!
Yüzemiyorum!
Podiamos nadar na piscina da Asami.
Asami'nin dev havuzunda biraz yüzebiliriz.
- Pai! - Vamos nadar?
Baba, yüzelim mi?
- Eu sei nadar.
- Evet, yüzebiliyorum ben.
Depois da escola, vais nadar a casa da tua amiga Ashley... por isso, preciso que vás buscar o fato de banho... os óculos de natação e o teu protector solar, está bem?
Okuldan sonra arkadaşın Ashley'ye yüzmeye gideceksin. Gidip yüzme mayonu yüzme gözlüğünü ve güneş kremini getir bakayım.
Uma equipa da Força Delta podia saltar do avião, atingir a água num ponto distante e nadar.
Bir Delta Gücü Ekibi o uçaktan HALO atlayışı yapıp suya açıkta inerek buraya kürek çekebilir.
Perto da meia-noite, o Joe foi nadar com a namorada sueca, Anna Wohlin, e com outro amigo, o Sr. Frank Thorogood.
Brian Jones, gece yarısı İsveçli sevgilisi Anna Wohlin ve arkadaşı Frank Thorogood ile havuza gitmiş.
Posso nadar mais depressa e sem ser visto.
Görülmeden daha hızlı yüzebilirim.
Atravessar aquele rio a nadar vai ser fácil para o Ben.
O nehrin karşısına yüzmek Ben için mesele değil.
Já consigo saboreá-la, a nadar em manteiga.
Adamım, şimdiden tadını alıyorum.
Até um miúdo de 3 anos sabe nadar.
Üç yaşındaki bir çocuk bile yüzme öğrenebilir.
Venho aqui nadar todas as manhãs.
Sabahları buraya yüzmeye geliyorum ben.
A minha mulher disse que eu tinha de aprender a nadar.
Karım yüzmeyi öğrenmem gerektiğini söylemişti.
Mas também é importante chorar, cantar, dançar... - Nadar.
Ama ayrıca ağlamak da önemli bir şey şarkı söylemek de, dans etmek de...
Bom, de acordo com outros pais, ela está a falar nadar nua, lombos e erecções.
Diğer velilere göre, çıplak yüzmekten, belden ve ereksiyonlardan bahsediyormuş.
Está a nadar de costas.
Sırtüstü yüzüyor.
Ou por nadar centenas de quilómetros para chegar aqui.
Ya da yüzlerce kilometre yüzdükten sonra buralara gelmekten yorulmuş olabilir.
Se estou bem o suficiente, para nadar e jogar golfe, então certamente estou apto para estar aqui.
Eğer yüzüp golf oynayacak yeterlilikteysem o zaman kesinlikle ziyaret etmeye de yeterliyim.
Estavamos a nadar.
Yüzüyorduk.
Os vampiros odeiam nadar.
Vampirler yüzmekten nefret eder.
Estamos a nadar em águas perigosas, o esquema de falsificação em que você participa, é grande
Eğer iddialar doğruysa bulaştığın bu kalpazanlık çetesi oldukça geniş bir çete.
Estavas desesperada para sair e ir nadar.
Oradan ayrılmak istiyordun ve yüzmeye gitmek istediğini söylemiştin.
Ele está a aprender a nadar.
Yüzmeyi öğreniyor.
Não quer seguir as minhas ordens, pode voltar para a ilha a nadar.
Benden emir almak istemiyor musunuz, o halde adaya geri yüzebilirsiniz.
- Ou queriam aprender a nadar, ou, muito provavelmente, estavam a fugir de algo que os assustava.
- Ya yüzme öğrenmek istediler ya da daha büyük olasılıkla kendilerini korkutan bir şeyden kaçıyorlardı.
" Se queres que o teu filho tenha uma alma limpa, Tens de o levar um dia a nadar na piscina Molitor.
"Oğlunun temiz bir ruha sahip olmasını istiyorsan onu bir gün Molitor Havuzu'nda yüzmeye götürmelisin."
Porque vamos nadar.
- Çünkü yüzmeye gidiyoruz.
Esqueci-me de mencionar que todos tinham de ir nadar ou o Woody diria ao seu motorista para nos atirar com a roupa vestida.
Söylemeyi unuttum, herkes yüzmeye gitti yoksa Woody, şoförünün bizi giyinikken havuza atacağını söyledi.
Não sabe nadar, não é?
Yüzme bilmiyorsun demek, öyle mi?
Bom, bonito, mas é melhor não ir nadar. - Perdi-me.
- Aferin, yoksa denize gitmek zor olur.
Isso deve mantê-lo aqui até ter força o suficiente a nadar para o oceano.
Bu sayede okyanusa açılacak kadar güçlenene dek burada kalabilir.
Ele está a nadar para longe!
Yüzerek uzaklaşıyor!
Quando o Trey tinha idade para nadar, vocês já nem eram casados.
O zamanlar Trey yüzecek kadar büyük değildi. Ayrıca siz evli bile sayılmazdınız.
- Uhura, estás pronta para nadar?
- Uhura! Yüzmeye hazır mısın?
Escuta pessoal. Vamos nadar nus. Não!
- Hadi çıplak yüzmeye gidelim.
Ela era tipo um abutre feio que veio a nadar das profundezas do oceano.
Okyanusların en derin, en karanlık dehlizlerinde yüzen şişman bir balık gibiydi.
Talvez seria mais seguro nadar.
Yüzerek daha güvende geçebiliriz.
Só tenho que nadar no poço mágico.
Sihirli su birikintisinde yüzmem gerek. Hah!
Depois disso, poderei chegar ao nível dois e nadar com os trolls profissionais.
Zavallıların kardeşliği için bazı teminat prosedürleri var sanırım bu da beni birinci seviyeye çıkarır. Daha sonra ikinci seviyeye yükselip profesyonellerle kapışırım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]