Translate.vc / Português → Turco / Nuclear
Nuclear tradutor Turco
3,384 parallel translation
E repetindo, parece estarmos a falar de um engenho nuclear que matou dezenas, se não centenas de milhares de pessoas na capital e arredores.
Ve tekrar ediyoruz, şu an bir nükleer aletten. bahsediyor gibi görünüyoruz. Binlerce insanın yüzlercesi olmasa bile onlarcasını öldürecek. Başkent merkez ve çevresinde.
Eddie, o que é nuclear?
Eddie, nükleer ne demek?
Parece energia nuclear, por isso tem electricidade aqui.
Nükleer enerji ünitesi olmalı. Burada o yüzden elektrik var.
"Se a crise dos mísseis em Cuba colocou os Estados Unidos e a União Soviética a poucos metros de uma guerra nuclear... então o súbito desaparecimento de um míssil balístico dum submarino soviético em Maio de 1968 colocou o mundo a centímetros."
"Eğer Küba füze krizi Amerika ile Sovyetler Birliğini nükleer savaşın eşiğine getirdiyse Mayıs 1968'de Sovyet balistik füze denizaltısının ani kayboluşu dünyayı nükleer savaşa sokardı." Kenneth Sewell
A Marinha nuclear tem que ser financiada, Demi.
Nükleer bir donanma için para lazım, Demi.
Trocaste um nuclear por um de fumo?
Dizel gemiyi nükleer gemiye mi tercih ettin?
Ele ainda vai lançar, mas não vai iniciar a detonação nuclear.
Füze yine fırlatılacak ama nükleer patlama olmayacak.
Se lançar um míssil nuclear, - os norte-americanos vão ter que responder.
Eğer nükleer bir füze ateşlersek Amerikalı'lar buna karşılık verir.
Bruni está a tentar iniciar o único tipo de guerra nuclear que podemos vencer.
Bruni ancak böyle kazanabileceğimiz bir nükleer savaş başlatmaya çalışıyor.
O que não entendo, o que os nossos políticos, não querem aceitar ou enfrentar é que os norte-americanos adquiriram uma capacidade nuclear de primeiro ataque.
Senin anlamadığın ve politikacılarımızın kabul edip yüzleşmek istemediği şey, aslında Amerikalı'ların ilk vuruşu yapacak kapasiteye sahip olduğudur.
O momento da detonação tem que ser perfeito para iniciar uma reacção nuclear.
Nükleer reaksiyonu başlatmak için patlamanın zamanlaması mükemmel olmalı.
Já que o Fantasma está envolvido, os americanos serão levados a acreditar que os chineses lançaram um ataque nuclear contra eles, eles não vão ter outra escolha senão retaliar.
Hayalet devreye girdiği anda Amerikalı'lar aldanıp Çinli'lerin nükleer saldırıda bulunduğuna inanacak ve karşılık vermekten başka seçenekleri kalmayacak.
Eu não tenho nenhum problema com um holocausto nuclear.
Nükleer felaketle bir sorunum yok.
A guerra nuclear irá destruir tudo, certo?
Nükleer savaş her şeyi yerle bir edecek, öyle değil mi?
Estamos no meio de um bombardeamento nuclear. É melhor nos despacharmos.
Nükleer bir serbest düşüş alanının tam ortasındayız, acele etsek iyi olur.
Então instalámo-nos por um ano dentro do refúgio, mantendo-nos a salvos de um holocausto nuclear.
Bizi nükleer felaketten koruyan sığınakta bir yıl geçirdik.
É um antigo abrigo nuclear.
Burası eski bir nükleer sığınağı.
E quê, queres uma central nuclear?
Ne yani, nükleer tesis mi olmalı?
Lola, estou do lado de fora do Hotel Gotham Vista... onde o congressista Hector Alejandro Noches... subiu até ao parapeito do 40º andar... e exigi um ataque nuclear completo contra Corto Maltese.
Lola, Gotham Vista Otel'in önünde bulunuyorum. Milletvekili Hector Alejandro Noches kırkıncı kattaki pervaza tırmandı ve Corto Maltese'e karşı topyekûn nükleer saldırı talebinde bulunuyor.
Mas a maior questão na mente de todos... é se este é o primeiro movimento... de um ataque nuclear a larga escala... e se os EUA já iniciaram a retaliação.
Fakat herkesin kafasındaki asıl soru şu bu tam kapsamlı nükleer saldırının ilk ateşi mi ve Amerika misilleme yapmaya başladı mı?
Provavelmente, de uma explosão nuclear.
Büyük ihtimalle nükleer patlamadan kaynaklanıyor.
Então o governo quer as terras dos Gwyneks para armazenar lixo nuclear, o que daria um bom dinheiro ao Talan, mas os Gwyneks recusaram.
Yani, hükümet, Gwynek'in arazisini nükleer atık alanına çevirmek istemiş, bu da kasabaya gayet iyi miktarda bir sözleşme kazandıracakmış ama Gwynek'ler geri çevirmişler.
A energia nuclear abastece 80 % da França, então a terra deles é única.
Nükleer enerji, Fransa'nın enerji üretiminin % 80'ini oluşturur, bu yüzden arazileri benzersizmiş.
- Pois. Sabe sobre a oferta feita pelas terras dos Gwyneks para depósito de lixo nuclear?
Gwynek arazisine, devletin, nükleer atık depolamak için sunduğu tekliften haberiniz var mı?
Kim-Yung não sei quantos voltou a abanar o seu pirilau nuclear.
Sahiden mi? Kim Jong bilmem ne nükleer aletini sallayıp duruyor gene.
Aquilo é como uma arma nuclear.
Sus, burada olmaz. Bu gibi şeyler serseri mayın gibidir.
Não tenho qualquer interesse nos vossos códigos de lançamento nuclear.
Nükleer ateşleme kodlarınızla ilgilenmiyorum.
É um dispositivo de segurança que deve ser usado em caso de um lançamento nuclear involuntário.
Yanlış bir nükleer ateşlemeyi önlemek için, tedbir amaçlı, üç bölümden oluşan bir kod.
E isso tornará a América vulnerável a um ataque nuclear.
Bu Amerika'nın nükleer saldırı karşısında savunmasız kalmasına neden olur.
... uma partida dos EUA poderia provocar um conflito imediato em grande escala, e qualquer guerra convencional neste canto do mundo fortemente armado, poderia facilmente tornar-se num confronto nuclear.
... Amerika'da olası bir ayrılış, dünyanın bu ağır silahlarla donatılmış köşesinde bir kıvılcım çıkmasına ve bu da hemen tam ölçekli bir çatışmaya zemin hazırlayabilir. Bu durum dünyayı, kolayca tırmanacak bir nükleer çatışma içine sokabilir.
O seu país será um deserto nuclear frio e escuro.
Ülkeniz, soğuk ve karanlık bir nükleer çöplük haline gelecek.
Ele leccionava engenharia nuclear na Univ. da Carolina do Sul antes da guerra.
Kadar savaştan önce Güney Carolina Üniversitesi'nde...
O combustível nuclear sofrerá um super aquecimento, e o vapor...
Nükleer yakıt aşırı ısınır ve buharı...
Lá porque consegues aumentar o poder do plutónio nuclear 342 oc não quer dizer que tenhas de o fazer.
341 derecedeki plütonyumun enerjisini kullanabiliyor olman bunu yapman gerektiği anlamına gelmez,
Ela refere-se ao Centro Operacional Presidencial de Emergência, um abrigo muito fixe com paredes de betão e aço com 3 m de espessura, capaz de suportar uma explosão nuclear e mais para tua informação, menina, é a única sala da Casa Branca que ninguém sabe onde fica.
Başkan Acil Durum Odası üç metre beton ve çelikle korunan bir sığınaktır nükleer bir patlamaya dayanabilir ve bilmelisiniz ki hanımefendi Beyaz Saray'da konumu bilinmeyen tek odadır.
Os códigos de lançamento nuclear foram substituídos?
Nükleer fırlatma kodları devre dışı mı?
O Pentágono julgou que o Irão tinha uma bomba nuclear, por isso mandámos lá uma equipa.
Pentagon, İran'da nükleer bomba olduğunu düşündü ve bir tim yolladık.
Foi despedido por reconfigurar um lançamento nuclear para que atingisse a sede da Apple.
Nükleer koordinatları, Apple merkezini hedef alacak şekilde değiştirince kovuldu.
Oiça, Mark, se eu fosse um chefe de Estado estrangeiro e os Estados Unidos se tivessem tornado uma potência nuclear renegada, em que momento devia eu agir e intervir?
Mark, yabancı bir devlet başkanı olsam ve ABD, başıboş bir nükleer güç haline gelse hangi aşamada harekete geçip müdahale ederdim?
Talvez até com um ataque nuclear preventivo?
Muhtemelen önleyici bir nükleer saldırıyla.
Isto é a mala nuclear, querida.
Bu nükleer futbol, tatlım.
Não alinhei nisto para esta treta nuclear, por isso vou eu próprio buscar o dinheiro.
Bu nükleer zırva için katılmadım o yüzden gidip paramı alacağım.
A mala nuclear na Casa Branca foi ativada.
Beyaz Saray'daki nükleer top çalıştırıldı.
Se os nossos aliados nos virem lançar um ataque nuclear em grande escala, vão retaliar.
Müttefiklerimiz, tam bir nükleer saldırı yaptığımızı görürse, karşılık verirler.
Cale, o Walker está a tentar lançar um ataque nuclear.
Walker, nükleer bir saldırı başlatmayı deniyor.
Armado para lançamento nuclear. Tem 15 segundos para iniciar. Quinze. 14...
Nükleer fırlatma hazır.Başlatmak için 15 saniyeniz var.15, 14.
Quando souberem que quase iniciámos um ataque nuclear contra eles, será o caos. E temos de conter isso. Tem de ser.
Neredeyse nükleer saldırı başlattığımızı öğrendiklerinde ortalık karışacak.
Mas sabe, amanhã quando as pessoas descobrirem que o seu precioso presidente ajudou um tarado a abrir a pasta nuclear, em quem pensam que vão acreditar? Em si ou em mim?
Yarın insanlar, senin o değerli başkanının bir manyağın nükleer topa erişmesine yardım ettiğini öğrenince sana mı inanırlar, bana mı?
Basicamente é lixo que vem de uma fábrica chamada Sellafield. É uma central nuclear e está do outro lado do mar em Inglaterra.
Sellafield denilen bir bitkiden çıkan bu kalıntı tam karşıdaki İngiltere'den deniz yoluyla geliyor.
Gostaríamos de contar com a participação do Irão... na conferência sobre segurança nuclear... mas soubemos que dará continuidade ao seu programa.
İran'ın da zirvede yer almasını istiyoruz. Nükleer güvenlik konusunda. Ayrıca programınıza devam ettiğinizi umuyoruz.
- Esse homem tem uma chave de fogo nuclear.
- O adamda nükleer ateşleme anahtarı var.