Translate.vc / Português → Turco / Preciosa
Preciosa tradutor Turco
1,255 parallel translation
É sua flor mais preciosa.
En kutsal çiçeği.
Agora, aquela preciosa informação que prometeu.
- Şimdi, söz verdiğin işe yarar bilgiye geldi sıra. - Rygel, yapma.
A Lindsay é muito certinha para deixar alguém entrar na sua preciosa casinha.
Lindsay kimseyi küçük, kıymetli evine almayacak kadar hıyar.
O macho usa a preciosa água para marcar o seu novo território.
Erkek yeni bölgesini işaretlemek için değerli sıvısını kullanıyor.
Lutar a boa luta, preciosa.
Kavga, güzel kavga.
Quero agradecer-vos oficialmente a vossa preciosa ajuda.
Resmi olarak hepinize bu konudaki yardımlarınız için teşekkür etmek istiyorum
Seja como for, o que estou tentando dizer é que... sendo esta a minha última noite na Terra... .. isto pode ser uma recordação preciosa para mim.
Neyse, söylemeye çalıştığım bu, dünyadaki son gecem ve benim için çok değerli bir anı olabilir.
Trenor tem-me dado uma ajuda preciosa.
Bay Trenor bana yardımcı oldu.
Hermann, eu própria a nossa preciosa filha.
Hermann, ben kıymetli kızımız.
Não vale a pena. A vida é muito preciosa.
Buna değmez tamam mı, hayat daha değerli.
Menina, tens o odor de uma pedra preciosa.
Hanımefendi, hoş bir taş kokusu mu alıyorum ne?
É uma espécie diferente de poder, é talvez mais eloquente, mais preciosa na sua decoração e nos seus espaços cerimoniais.
Bu farklı bir güçtür. Daha dokunaklı, belki de, merasim alanında ve dekorasyonlarında daha zarif.
Deves ter uma carga preciosa e única.
Eşsiz ve son derece kıymetli bir yük taşıyor olmalısın.
O Universo é uma prenda preciosa. Não a devemos esbanjar.
Kainat kıymetli bir hediydir Biz onu israf edemeyiz
Atiro a minha mais preciosa esmeralda para o teu mar, neste meu 50º aniversário.
50. doğum günümde en değerli varlığımı okyanusa sunuyorum.
Preciosa.
Çok değerli.
Assim como tu és preciosa para mim.
Senin benim için değerli olduğun kadar.
Toda vida é preciosa e sua nave deve continuar.
Tüm yaşamlar değerlidir. Seninki devam etmeli.
Coração é uma coisa preciosa.
Kalpler çok değerlidir.
Não bati na tua mesa preciosa.
Değerli masana gelmedi.
Cada vida é preciosa para meu povo, Capitã.
Halkım için, her hayat önemlidir, Kaptan.
Finalmente encontramos um lar para alguma da nossa carga mais preciosa
En önemli kargolarımıza, en sonunda bir ev bulduk.
Não se trata da Morley nem da sua preciosa investigação.
Şu anda konu Morley ya da kıymetli araştırmanız değil.
Quão preciosa, então, a hipótese de voltar atrás. Só para descobrir que, ao enfrentar o passado, temos de nos enfrentar a nós.
Geri dönme şansı yakaladığında, geçmişle yüzleşmek, kendinle yüzleşmek zorunda kalmak ne büyük bir derstir.
Muito bem, não podemos pagar a vossa comida preciosa.
Tamam. Yemeklerinizin parasını ödeyemeyeceğiz.
Vou sacrificar a coisa mais preciosa de todas, o tempo com os meus filhos.
En değer verdiğim şeyi feda ediyorum ; çocuklarımla zaman geçirmek.
Está na hora da minha preciosa reunião das 10h.
Şimdi benim değerli saat 10 toplantı zamanım!
A preciosa rainha da dança do papá.
Babacığının değerli dans kraliçesi.
Sei como evitar ser visto, mas desaparecer completamente é uma dádiva preciosa.
Herkesin içinde iştediğin zaman kaybolabilmek nadir görülen bir meziyettir.
A Megan é preciosa.
Megan değerli bir yük.
O que eu não daria para ver uma vez mais a minha preciosa...
Kıymetlimi son bir kez daha görmek için neler vermezdim.
Como és bonita. Preciosa.
Gerçekten muhteşemsiniz.
Acha-lo assim uma coisa tão preciosa?
kıymetli bir bok zannediyorsun.
Preciosa?
Canım?
Aquela preciosa fórmula de ervas!
Bütün değerli bitki formülü!
Pessoas que acreditam que a vida humana é demasiado importante, demasiado valiosa, e demasiado preciosa para ser controlada pelo medo.
Bu insanlar, hayatın korkunun kontrolünde olmak için çok önemli çok değerli ve çok kıymetli olduğunu düşünüyorlar.
Ha uma complicacao na papelada, e pequena e esta muito escondida, mas esta ai, se eu o explicar aos alemaes a tua preciosa aquisicao morrera antes de sequer começar.
Belgelerde bir yamukluk var. Üstü örtülmüş ama hâlâ orada duruyor. Almanlara ötersem senin kıymetli anlaşman anında kayıplara karışır.
Julgaste que não encontrava a tua preciosa Bluntgruta, meu Cavaleiro Janado?
Değerli Patavatsız mağaranı bulamayacağı mı sanıyordun değil mi Hempknight?
A razão porque ela está aqui, além de querer salvar a sua preciosa carreira, é porque quer dar-te os papéis do divórcio.
O ise sadece kariyerini kurtarmak ve Boşanma belgelerini vermek için burada.
- Qualquer ajuda é preciosa, Lionel.
- Ne yardımınız olursa, Lionel. - Eh...
A vossa carga preciosa foi roubada, três sulibanos, talvez mais, foram mortos e o Capitão Archer foi gravemente ferido.
Değerli kargonuz çalındı. Üç Sulibanlı, belki de daha fazlası öldürüldü, ve Kaptan Archer ciddi bir şekilde yaralandı.
Está preciosa.
- Çok hoş görünüyorsun
Dezenas de técnicos estão esperando por essa preciosa informação.
Faaliyete hazır yeni bir Gammak Araştırma üssüne sahibiz. Yüzlerce Teknisyen bu paha biçilmez bilgiyi uygulamak için bekliyor.
Nós recuperamos os dados da nave preciosa e partimos em Moya.
O sayede değerli gemiden bilgi topladık ve Moya'ya döndük.
Não acredito que deixarias um grupo de estranhas entrar aqui... e levar a tua única filha, a tua preciosa menina, sabe Deus para onde, a meio da noite.
Tanımadığın kızların, evimize girip, biricik kızını, bir tanecik bebişini alıp gitmelerine izin mi vereceksin? Kim bilir nereye götürecekler.
É a rapariga mais preciosa da cidade de Londres.
Londra şehrindeki en tatlı küçük lolipop.
Ela não é daquelas que te deixam deprimido, é a rapariga mais preciosa da cidade de Londres.
Seni yüzüstü birakabilecek bir türden değil. Londra şehrindeki en tatlı küçük lolipop.
- Ela era tão preciosa.
- O çok değerliydi.
Não sou tão preciosa quanto julgas.
Sandığın kadar değerli değilim.
Conduz com cuidado, querida, porque és uma carga preciosa.
Dikkatli kullan bebeğim. Çünkü sen çok değerli bir malsın.
Seja mais gozada ou chateada... nada de mau... ela é um flor preciosa...
Kötü bir şey yapmayın!