Translate.vc / Português → Turco / Propósito
Propósito tradutor Turco
11,591 parallel translation
Sou a Ângela, a propósito.
Bu arada ben Angela.
- Acho que ela perdeu de propósito.
Bence davayı baltaladı.
Perdeste de propósito?
Davayı baltaladın mı?
Ele lembra-se de ter visto uma jovem a abraçar o O'Malley na rua que, a propósito, serve a melhor pomba da região.
Taksici O'Malley ile genç bir kadını gördüğünü hatırlıyor ki orası da şehrin en iyi güvercinini yapan restorant.
A propósito, foi bom ver-te novamente. Sim... a ti também.
- Bu arada seni yeniden görmek güzeldi.
A propósito... pensei numa pequena modificação no nosso acordo da custódia.
Konuya gelirsek, velayet anlaşmamızda küçük bir değişiklik yaptım.
A propósito, o fúchia da tua blusa realça realmente o vermelho da tua barba.
Bu arada bluzunuzdaki fuşya sakalınızdaki kırmızıyı ortaya çıkarmış.
Gritas como uma miúda, a propósito.
Kız gibi bağırdın bu arada.
Um belo espaço, a propósito.
Güzel mekân bu arada.
Passei a maior parte da noite passada na estação de autocarros de Coeur d'Alene, pensei que iria ser um falhanço, mas então hoje de manhã, um casal perguntou-me se eu estava à procura dum propósito para a minha vida.
Dün gecenin çoğunu Coeur d'Alene'de bir otobüs durağında geçirdim. ... hiçbir şey çıkmayacak diye düşündüm ama bu sabah bir çift geldi ve hayatımda bir amaç arıyor muyum diye sordular.
Tiveste a oportunidade perfeita de matar o Reaper e o Prez e todos os cabecilhas, mas atiraste alto de propósito.
Reaper ve Prez'i saf dışı bırakmak için mükemmel bir şansın vardı. Ve diğer tüm kara vericileri de. Ama bilerek yukarı ateş ettin.
- Não. A propósito, ele não faz 70 anos.
Yeri gelmişken, gerçekten 70 olmadı.
Em seguida, afirmar o seu propósito.
- Amacını söyle o zaman.
- Não foi de propósito.
- Bilerek yapmadım.
Um propósito?
Bir amaca hizmet etmeye mi?
O propósito primário da ciência é procurar a verdade.
Bilimin asıl amacı gerçeği aramaktır.
Deu-me a garrafa de propósito.
Şişeyi elime bilerek verdi.
- Eu percebo agora que todo o desgosto, toda a luta, tudo isso tinha um propósito.
Şimdi fark ettim tüm bu kalp kırıklıklarının, tüm mücadelenin bir anlamı var.
Pensei que era de propósito para me prender, para ter a certeza de que não voltava para ti.
Sana asla geri dönmemem için.. .. bana tuzak kurdu.
É o Max, a propósito.
Onunla asla tanışmayacaksın. Arayan Max, bu arada.
A propósito... óptima aula.
- Evet. - Harika bir dersti.
A propósito, estou a sentir-me muito melhor.
- Çok daha iyi hissediyorum bu arada.
Falou-se, na comunicação social, da hipótese da chave encontrada ter sido colocada no quarto de propósito.
Bazı basın yayın organlarında, yatak odasında bulunan anahtarın başkası tarafından yerleştirilmiş olabileceği yönünde yorumlar yapıldı.
Atiram-se de propósito na praia e, fora de água, desovam.
Kasıtlı bir şekilde kendilerini kıyıya atıyorlar ve sudan çıkar çıkmaz, yumurtalarını bırakıyorlar.
O propósito deste pedido é estabelecer a presença de EDTA no tubo de sangue, para eliminar a alegação de que este tubo foi utilizado para forjar provas.
"Bu talebin amacı, kan tüpündeki EDTA'nın varlığının tespit edilerek bu tüpteki kanın delil yerleştirmede kullanıldığı iddiasının bertaraf edilmesi."
O propósito de envolver a sua agência federal neste crime estatal foi eliminar a alegação de que o tubo foi usado para forjar provas.
Öyleyse bağlı olduğunuz federal kurumu, eyalet yetki sınırlarına giren bir suç soruşturmasına dahil etmenizin amacı bu kan örneğinin delil yerleştirmede kullanıldığı iddiasını boşa çıkarmaktı.
Foi de propósito ou...
- İsteyerek mi verdin yoksa...?
Se superares o que disse de ti... Tinhas feito de propósito.
İhtiyarın senin arkandan dediklerini duysaydın bunu kasten yapardın.
A propósito, falas a sério?
Orada söylediklerinde ciddi miydin?
O meu nome é Howard, a propósito.
Bu arada adım Howard.
Também tive saudades tuas, a propósito.
Bu arada ben de seni özledim.
Qual é o seu propósito nesta emboscada, não posso dizer.
Bu tuzaktaki amacınızın ne olduğunu söyleyemem.
Adoro o cabelo, a propósito.
Saçınızı beğendim.
qual é o propósito da nossa existência?
Evrendeki amacımız ne?
E para mim, o propósito da vida é amar.
Bana göre hayattaki amacımız sevmek.
O que, a propósito, é uma parvoíce.
Ve bu arada hepsi saçmalıktan ibaret. - Hayır.
A propósito, estás linda esta noite.
Bu arada, bugün çok güzel gözüküyorsun.
A propósito, tenho sumo de uva no gelo - e um tapete de pele de urso à espera.
Bu arada buza yatırılmış üzümlü soda ve ayı postu bizi bekliyor.
Fizeste de propósito, não foi?
- Kasıtlı yapıyorsun değil mi!
Fizeste de propósito, não fizeste?
Sen, bilerek yaptım?
Fizeste isto tudo de propósito.
Bütün bu amaçla oldu.
- A propósito do Pete...
- Tamam, Pete hakkında...
Fingi que estava confiante, como se fosse de propósito, e começaram todos a aplaudir. Foi inesperado.
Sanki bilerek yapmışım gibi kendimden emin davrandım ve herkes beklenmedik şekilde alkışlamaya başladı.
A propósito do Charlie, ele enviou-me uma mensagem hoje. Pelos vistos, ele passou lá em casa e aquelas flores eram dele.
Ve Charlie'den bahsetmişken, gelmeden bir mesaj aldım ve sözüm ona, o uğramış ve çiçekler de ondanmış.
Tem um formato, um propósito, um significado.
Onlar şekil, amaç ve anlamtır.
Este é um de muitos, dado que esta cadeia está em expansão unida num propósito único :
Bu da sürekli genişleyen çok sayıda süpermarket zincirinden birine ait. Tek bir konuda uzmanlaşmışlar, o da :
Servi o meu propósito.
Görevimi yerine getirmiştim.
O plural de miríade é miríades, a propósito.
Bu arada sayısızın çoğulu "sayısızlar" dır.
Demito-me, a propósito! Demites-te do quê?
İstifa ediyorum!
Pois... a propósito, o combate estás prestes a começar.
Maç demişken, dövüş başlamak üzere.
Destruíste a ligação dos meus filhos ao passado e talvez o tenhas feito de propósito?
Galiba. Bilemiyorum.